Zirveler sonrası verilen sözlerin çözüm getirmesini beklemek gerçekçi olmaz. Küresel enflasyon krizi konusunda dahi sunabilecek çözümleri yok. G7 ve NATO zirvelerinin etkisizliği, daha derin bir problemi gözler önüne seriyor.

G7 ve NATO’nun ‘etkisiz’ zirvesi
32’nci NATO Zirvesi İspanya’nın başkenti Madrid’de 28-30 Haziran’da yapıldı.

Stefan WOLFF

Avrupa’da otuz yıldır ilk defa büyük bir savaş yaşanıyor, küresel enflasyon on yıllardır görülmemiş bir düzeyde ve küresel gıda krizi de giderek derinleşiyor. Bu tablo ciddiyetini korurken, Batılı liderler iki farklı zirvede bir araya geldiler. G7 ülkeleri Almanya’da, NATO üyesi ülke liderleri ise Madrid’de bir araya geldiler. Her iki zirvenin çıktıları, bize batı güdümündeki küresel rejimin limitlerini gösteriyor ve giderek artan kutuplaşmayı çarpıcı hale getiriyor.

Her iki zirvenin da başlıca konusu Ukrayna’daki savaştı. Her iki zirveden de Ukrayna’ya destek mesajı çıktı ve desteğin “gerektiği sürece” devam edeceği ifade edildi. Fakat bu tür açıklamalar tek etkisi “sembolik” oluyor.

G7 liderleri 27 Haziran’da Bavyera buluştuğu esnada, Ukrayna’nın Kremençuk bölgesine yönelik Rus hava saldırısı bir alışveriş merkezini vurdu, siviller yaşamını yitirdi. NATO Rusya’yı “müttefik ülkelere yönelik en büyük tehlike” olarak tasvir ederken Ruslar Ukrayna’nın doğusundaki operasyonlarını giderek yoğunlaştırdılar ve nüfusun yoğun olduğu yerlere saldırmaya başladılar.

Zirveler sonrası yapılan açıklamaların ve verilen sözlerin hızla çözüm getirmesini beklemek pek gerçekçi olmaz. Dünyanın karşı karşıya olduğu derin krizlerin çözülmesi bu kadar kolay olmayacak. Fakat G7 ve NATO zirvelerinin etkisizliği, daha derin bir problemi gözler enine seriyor.

‘ADİL’ BİR DÜNYA

G7’ye liderlik eden Almanya, Ocak 2022’de “daha adil bir dünyaya doğru” sloganını benimsedi. Tabii henüz Rusya’nın Ukrayna istilası başlamamıştı. Savaşın patlak vermesiyle böylesine iddialı bir plan daha da imkânsız hale geldi. İklim değişikliği planlarının bozulmasına engel olmak, dünyanın tecrübe ettiği en çetin gıda krizlerinden biri ile etkin mücadele yürütmek dünyanın en varlıklı demokrasilerinin liderlerinin adeta gündeminde bile değil.

Küresel gıda güvenliği için ilaveten 4,5 milyar dolar ayrılacağı açıklandı ve G7’nin bu sene için toplam taahhüdü böylece 14 milyar dolara yükseldi. Fakat bu yeterli olmayacak.

Küresel enflasyon krizi konusunda dahi sunacak anlamlı bir çözümleri olmadığını görüyoruz. Bunun bir sebebi de küresel ekonomik krize yön veren dinamiklerin, batılı devletler kulübünün kontrolü dışında gelişiyor olması.

Putin’in Ukrayna’da yürüttüğü savaşa, Ukrayna’nın gıda ihracatına engel olmasına, AB’ye verdiği gazı azalmasına karşı bir şey yapamıyorlar. Bu ‘askeriye harici’ savaş yöntemleri zamanla derinleşecek ve çeşitlilik kazanacak, özellikle kış ayları geldiğinde.

ÇİN İLE YÜZLEŞMEK

G7 liderleri Çin’in “sıfır vaka” politikasına karşı da bir şey yapamıyorlar. Küresel tedarik zincirleri zorlanmaya devam ediyor ve elektronik cihazlar gibi küresel ekonominin erişime ihtiyaç duyduğu mallarda önemli sıkıntılar yaşanıyor.

Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin’in halen G7 dışında yer alıyor olması da şaşırtıcı değil çünkü siyasi açıdan bakıldığında G7 demokrasileri ile Çin’in komünist rejimi arasında çok az ortak yan var. Fakat buna rağmen, liderlerin Çin politikasının işbirlikçi yöntemlerle şekillendirileceğine dair pek bir işaret yoktu. Liderlerin zirve sonrası yayınladıkları belgede, Çin’e yönelik eleştiriler ve talepler ağır basıyordu. Bu durum hayra alamet değil.

600 milyar dolar tutarındaki “Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı” duyurusu da Çin’in Kuşak ve Yol Projesine alternatif olarak duyuruldu. Fakat ikna edici bir karşı hamleden çok, çaresizlik kokan bir hareket. Başarısız olan bir önceki girişimleri “Daha İyi Bir Dünyayı Yeniden İnşa Edin” geçen senenin G7 zirvesi ardından duyurulmuştu ve bu plan onun dahi gerisinde kalıyor.

Küresel rejimde G7’nin ne denli kısıtlı bir role sahip olabildiğini, zirveye davet edilen diğer liderler ile herhangi bir anlaşmaya varılamamış olmasından da anlıyoruz. G7 ve AB’nin Arjantin, Hindistan, Endonezya, Senegal ve Güney Afrika gibi ülkelerin, uluslararası düzenin aleyhinde çalışan Rusya ve Çin’e karşı net bir duruş sergilemeleri yönünde ikna edilemediğini görüyoruz. “Dirençli Demokrasiler Bildirisi” bu konulara girmekten imtina etti ve bildiride Ukrayna savaşının sözü dahi edilmedi.

BÖLÜNEN DÜNYA

Bir avuç zengin liberal demokrasi ile dünyanın geri kalanı arasındaki ayrım, Madrid’deki NATO zirvesinde de gayet net görülüyordu. NATO genel sekreteri Jens Stoltenberg, yaptığı açılış konuşmasında “Bu zirvenin daha tehlikeli ve rekabetçi bir dünyada, önemli kararlara imza atacağı şüphesiz” dedi. “Rusya ve Çin gibi otoriter rejimlerin, hukuk temelli uluslararası düzeni alenen tehdit ettiklerini” ifade etti.

Söz konusu önemli kararlar arasında yeni bir stratejik konsept hazırlanması, operasyona hazır birlik sayısının 40 binden 300 bine çıkarılması, Finlandiya ve İsveç’in birliğe davet edilmesi gibi maddeler yer aldı.

Stoltenberg basın toplantısında Asya-Pasifik coğrafyasında NATO benzeri bir birlik kurulacağı iddialarını kabul etmedi. Fakat davet edilen ülkelerin listesine bakıldığında, NATO üyelerinin küresel bir savunma ve caydırma mekanizması kurmaya çalıştıkları açık. Avustralya, Japonya, Kore ve Yeni Zelanda gibi ülkeler davetliler listesindeydi. Madrid Zirvesi sonrası yayınlanan bildiri, “Bu ülkelerin katılımı, ortak güvenlik öncelikleri karşısında işbirliğinin önemini gözler önüne seriyor” dendi.

Birlikte ele alındığına, G7’nin küresel ekonomik konulara yönelik çözüm üretmekte giderek yetersiz kalışı ve NATO’nun giderek soğuk savaş dönemini anımsatan bir duruş benimsemesi artık farklı bir uluslararası düzen ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. ABD önderliğindeki tek kutuplu dünya illüzyonu artık geçerliliğini yitirdi fakat yerine geçen düzen çok kutuplu dünya olmayacak.

Rusya’nın dünyayı ‘uç kutuplu’ eksene kaydırma teşebbüsü, Ukrayna mevzilerinde giderek zayıflıyor. Dünyada birçok ülke yeni dünya düzeninde Çin’den yana mı, ABD’den yana mı taraf olacaklar, buna karar vermeye çalışıyorlar. G7 zirvesi gösterdi ki, peşinen ABD’den yana taraf olmak isteyen pek az ülke var.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The Conversation