‘ABD Batı’nın liderliğine veda etti’, ‘ABD artık Batı’nın lideri olamaz.’ Bu manşetlerden birincisi Almanya’nın muhafazakâr sağ gazetelerinden Die Welt’e, ikincisi ise Westdeutsche Zetitung’a ait. Dünyanın en gelişmiş yedi ülkesi olan ABD, Kanada, İtalya, Almanya, Fransa, İngiltere ve Japonya’yı bir araya getiren Quebec’teki G7 Zirvesi öncesi ve sonrasıyla krizlere sahne olurken, “kolektif emperyalizm” arasındaki ayrışmayı da gözler önüne serdi.

Zirvede çekilen Almanya Başbakanı Merkel’in ve diğer liderlerin sandalyede oturan Trump’ı sorguya çektiğini resmeden bulunduğu sadece G7’nin değil emperyalist saflardaki ayrışmanın ruhunu gösteren en net fotoğraf oldu.

Görüş ayrılıklarının damgasını vurduğu, ABD Başkanı Trump’ın ortak bildiriden onayını çekmesiyle sonuçlanan krizli zirve sonrasında Almanlar, ABD’nin küresel liderliğini açıkça hedef alarak sorgulamaya başladı.

Süddeutsche Zeitung “rezalet” olarak nitelendirdiği G7 zirvesinin Avrupa’nın daha sıkı kenetlenmesi gerektiğini ortaya koyduğunu, Almanya ve Fransa’nın omuz omuza vererek birlikte hareket edip, Avrupa’yı ABD’nin karşısında güçlü bir aktör haline getirmesinin altını çiziyor. Die Welt Quebec’teki zirvenin ‘rezaleti’nin küçük bir hata değil, Avrupa’yı gelecekte nelerin beklediğinin habercisi olduğunu, Avrupa Birliği’nin B Planı hazırlama vaktinin geldiğini yazdı.

Frankfurter Rundschau hayal kırıklığı yaratan G7 Zirvesi’nin müttefiklerin içine düştükleri derin çaresizliğin dışa vurulmasından başka bir şey olmadığına dikkat çekerken bir itirafı da açık ediyordu esasında.

ABD hegemonyası geriliyor, çatlak büyüyor
Batı İttifakı içerisindeki yarılma da, Almanya-Fransa ikilisinin ABD’yi sorgulaması yeni değil. Merkel liderliğindeki Almanya ve haliyle Almanya’nın lokomotif gücü olduğu Avrupa Birliği ile ABD arasındaki makas uzun bir süredir adım adım açılıyordu. Batı İttifakı ya da “kolektif emperyalizm” olarak adlandırılan ittifak arasında sadece ticari değil, ekonomik, politik, kültürel birçok alanda derin görüş ayrılıkları söz konusu.

Egemenler içeride de dışarıda da ciddi bir yönetememe krizi içerisinde. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD emperyalizminin kendi ideolojik formasyonu doğrultusunda tesis ettiği müesses nizam çatırdıyor. G7 Zirvesi, yalnızlaşmaya başlayan ABD’nin, liderliğini yaptığı ittifak yapısı içerisinde de sorunlar yaşamaya başladığının göstergesi oldu.

İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya kapitalizminin hegemon ülkesi haline gelen ABD, hızla irtifa kaybediyor. Politik, ekonomik, ideolojik etki gücünde büyük bir aşınma gözleniyor. Ancak buna karşın hala devasa bir askeri güce ve caydırıcılığa sahip. Giderek daha fazla şiddet, güç ve baskıya başvurmasının arka planında dünyanın efendisinin hâlâ kendisi olduğunu hissettirmek istemesi var.

ABD’nin gücünde gerileme yaşanırken başta Çin olmak üzere Rusya gibi birçok aktörün yükselişi sürüyor. ABD şimdi bu ticari, ekonomik, politik gerileyişini önleme çabasında. Gümrük duvarı, getirilen vergiler, uygulanan yaptırımlar bu gerşlemeye yönelik hamleler.

‘Kolektif emperyalizm’ çatırdıyor
ABD’nin hegemonyasındaki bu zayıflama “kolektif emperyalizm”in ana bileşenleri ABD-Avrupa Birliği-Japonya arasındaki uyumsuzlukları da belirginleştiriyor. Merkel, “Trump ile fark edilebilir görüş ayrılıkları”nın bulunduğunu söylerken, Trump da Merkel’i “AB’yi hegemonik gücünün bir aracı yapmakla” suçluyor.

‘Önce Amerika’ sloganıyla işbaşına gelen Trump, gümrük vergisi kararı ile resmen “ticaret savaşı”nın startını verirken sadece Avrupa Birliği’ni değil kuzey ve güneydeki sadık komşuları olan Meksika ve Kanada’yı da karşısına aldı. Her iki ülkenin yanı sıra AB de misilleme kararı aldı. Bu başkaldırış ABD’yi rahatsız etti.

Kavganın tek nedeni ticaret değil elbette ki. NATO’dan Rusya’ya, İran’dan Filistin’e, Çin’den Ortadoğu politikalarına kadar birçok alanda kolektif emperyalizm arasında çatlak var.

Alman burjuvazisi başkaldırıyor
Transatlantik hattında yaşanan krizin bir tarafında ABD varsa diğer tarafında da Almanya var. Eski günlerine dönmenin özlemi içerisindeki Almanya, Rusya politikasından İran Nükleer Anlaşması’na, Suriye saldırısından Kudüs kararına kadar birçok konuda açıkça ABD’ye itiraz ediyor.

Der Spiegel’e konuşan Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, “Almanya, ulusal çıkarları söz konusu olduğunda ABD’ye karşı daha sert bir tutum sergileyecek” diyerek ABD’nin tek taraflı kararlarla Berlin-Washington ilişkilerini ‘zehirlediğini’ açıkça zikretti. Maas, “Çıkarlarımız için mücadele etmeye hazırız. Bu sadece Beyaz Saray için değil, tüm için geçerli” derken, Almanya, ABD’nin Suriye saldırısına da katılmamış, Trump’ın transatlantik anlaşmaları iptal etme kararına karşı da en yüksek perdeden itirazlarını dile getirmişti.

Büyük kırılmaya doğru…
Atlantik Cephesi’nde uzun süredir işler yolunda gitmiyor. Kapitalist-emperyalist düzenin içine girmiş olduğu buhranın yarattığı sarsıntılar yeni dengelerin oluşmasını sağlarken, var olanları da içeriden çatırdatıyor. İçine girilen yeni paylaşım, nüfuz savaşında soğuk savaş koşullarına göre şekillenen hatta da yarılmalara yol açıyor.

Trump ABD’sinin saldırganlaşan yeni yönelimleri “kolektif emperyalist” cephede konsensüsün bozulmasına vesile olurken, ‘dünyanın efendileri’ paylaşım, nüfuz, güç savaşının getirdiği rekabet kızışıyor. Ve bütün göstergeler geride kalan iki dünya savaşına yol açan etkenlerle aynı emareleri gösteriyor.