Hukuk Devleti olmaktan çıkarıldığı, daha doğrusu, devletinhalka değil bir avuç ‘oligark’a hizmet eden bir hale sokulduğu için Türkiye’de hak, hukuk veadaletten bahsedilmiyor!

Demokratik bir devletin varlık nedeni olan laiklik yok edildiğinden çağın gerektirdiği siyasal yönetim biçimi olan parlamenter sistemden vaz geçiliyor!

Yurttaş esaslı, özgür düşünceli, eşitlik temelli ve adil paylaşan bir toplum yaratmak yerine kimlikler üzerinden siyaset yapılıyor!

Farklılıkları kucaklaştırarak barışı oluşturmak yerine ırkların, dillerin, dinlerin, mezheplerin hatta cinsiyetlerin ayrımını kullanılarak toplumları birbirine çatıştıran bir siyaset uygulanıyor!

Özellikle din tacirliği üzerinden yapılan siyaset, toplumsal ahlakı da bozdu.

Merdiven altı kuran kurslarında ya da iktidar destekli vakıflarda ayyuka çıkan çocuk tacizleri arttı. Failleri cezasız kaldı! İşin iğrenç noktası çocuk tacizcilerinin iktidar tarafından korunması!

Kamu kaynaklarının yandaş ve bağnaz din sömürüsü yapan dernek ve vakıflara aktarılması hem anayasal laikliğe hem de devlet hazinesine karşı işlenen suçtur!

17 yıldır bizatihi iktidar tarafından uygulanan baskı, korkutma, tehdit ve şiddet biat kültürünü geliştiriyor!

İktidarın yalanları, aldatmaları ve gerçekleri saklamaları, her geçen gün daha da pervasızlaşıyor!

Algı yönetiminin en etkin aracı olan medyanın tamamına yakını, bir odağa bağlandığı için halk gelişmelerden haberdar olamıyor!

Ve bu nedenlerle, Ülkede halkın çıkarına olmayan her şey çok rahatlıkla yapılabiliyor!

BirGün’ün dünkü manşeti vahim durumun son örneğiydi!

“TÜİK, resmi enflasyon rakamının 15 ayın en düşük seviyesine ulaştığını açıkladı!”

BirGün de ”Bu nasıl bir hesap!” diye manşet attı.

Ekonomistler de anlamadı!

Ağustos ayında 243 ürünün fiyatı artarken ve doğalgaza yüzde 32, sigaraya yüzde 20.44, elektriğe yüzde 37, akaryakıta yüzde 30 zam gelirken ve de Türk parası döviz karşısında değer kaybederken, ÜFE ve TÜFE’de düşüş olması, yani enflasyonun düşmesi akla yatkın değil!

Anlaşılıyor ki; TÜİK yine algı yönetiyor!

Yeni devlet yapısında tüm kurum ve kuruluşlar, tek bir yerin talimatlarıyla hareket ediyorlar! Ne denilirse o yapılıyor!

Reel ekonomi ile devletin resmi açıklamasının birbiriyle çelişmesi, aslında tercih edilen düzenin sonucudur!

Üretici ucuz satarken tüketicinin o malları pahalıya alması ve bu alışverişte yalnızca aracıların kazanması, uygulanan sistemden kaynaklanmaktadır…

Amaç iktidarı ayakta tutanları zengin etmektedir!

İktidar uyguladığı yalan ve talan düzenine karşı çıkanlara baskı yapmaktan çekinmemektedir! Çünkü yargı tamamen elindedir!

Yaşanan vahim durum, Adli Yılın Açılımı sırasında gözler önüne serildi.

Kaçak sarayda yapılan Adli Yılın açılışına bu yıl 53 Baro katılmadı!

Mersin Barosu Başkanı Av. Bilgin Yeşilboğaz; “…Yargıtay’ın Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yaptığı adli yıl açılış törenine, hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle katılmadıklarını” söyledi. Ve ekledi; “Yargı, devletin gücünü denetleyeceği yerde, maalesef devlet, yargının gücünü denetlemektedir. Gücünü ve meşruiyetini hak, hukuk ve adaletten almayan devletlerde; suç, şiddet ve terör başta olmak üzere, birçok toplumsal sorun kaçınılmaz olur…” dedi.

Başkan Yeşilboğaz’ın sağlam temeller üzerine oturan bu açıklaması diğer Barolarında ortak düşüncesiydi. Baroların yaptığı eylem, yasama, yargı ve yürütmeden oluşan kuvvetler ayrımını yok eden şimdiki Cumhurbaşkanlığı ucube sistemine karşı en etkin uyarı olmalıdır!

Çünkü evrensel hukukun vaz geçilmez taraflarından biri olan SAVUNMA HAKKI bugün yok sayılmaktadır. Türkiye’de Yargı artık, tek taraflı ve bağımlı olarak işlemektedir.

Dün; ”Mandanın kabul edilmediği, ya istiklal ya ölüm şiarıyla emperyalistlere karşı duruşun ilan edildiği, Sivas Kongresinin 100. Yılıydı!“

O gün bağımsızlık için ölümü göze alanların çocuklarının elinden ne yazık ki bu gün, özgürlüklerini ve adaleti alarak, manda yapma gafletinde bulunanlar var!