Galadaki Cinayet

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) 2017-2018 sezonunun ilk galasında davetlilere bir Agatha Christie uyarlaması sundu. Sir Kenneth Branagh’ın yönettiği, Britanya sinemasının seçkin oyuncularının rol aldığı “Murder on the Orient Express / Doğu Ekspresinde Cinayet” ağzına kadar doluydu. Bunda mekânın özelliğinin de payı vardı elbette. Galanın akşam dokuzda, cinayetin işlendiği ekspresin, yani o zamanki adıyla Şark Ekspresi’nin kalktığı Sirkeci Garı’nda yapılması işe daha da bir esrar katmıştı sanki.

Galalardan pek hazetmediğim halde doğrusu merakla gittim. Benim merakımın başlıca nedeni, filmi yöneten ve Hercule Poirot rolünü de üstlenen Kenneth Branagh’ın Christie’nin en iyi kitaplarından birine nasıl bir yorum getirdiğiydi. 1974 tarinhli, Sidney Lumet’nin yönettiği film de iyi bir uyarlamadır çünkü. Hatta Albert Finney’in Hercule Poirot performansı da çok beğenilmişti. Kendi payıma, bunun kötü bir kasting olduğunu düşünmüşümdür. Pek taraftar da bulamamıştım, söyleyeyim. Bence hiçbirisi Poirot’yu hayata geçirmeyen aktörler içinde “ehven-i şer” olanıydı. Niye bu kadar müşkülpesent olduğumu, sonunda “Agatha Christie’s Poirot” dizisinde David Suchet’yi izleyip aradığımı bulunca anlamıştım. Suchet, kitapları okuyunca gözümüzün önünde canlanan Poirot’ya en uygun olan aktördü. Sadece fizik olarak değil, ruh olarak da. Hatta yazarın torunu Matthew, büyükannesinin Suchet’yi izleyecek kadar yaşamamasına çok üzüldüğünü söylüyor.

Hal böyleyken Branagh karşımıza “Doğu Ekspresi”nde cinayetin yeni bir versiyonuyla çıkmaktan çekinmemiş. Üstelik de çok sevilen ve sürpriz finalini hemen hemen herkesin bildiği bir kitabın versiyonuyla. Gerçi yönetmen, kitabı bire bir uyarlamadıklarını, sadece temel olarak aldıklarını belirtiyor ama, başta badem bıyıkları olmak üzere baş karakterine farklı yorumlar ve fiziki özellikler getirmekten çekinmemiş. Ama belki de, fizik olarak onu çok andıran iyi bir aktör sayesinde artık akla doğrudan doğruya Suchet’yi getiren Poirot’da insan yenilik sunmaktan başka çare bulamıyordur.

Diğer karakterlere gelince, kimilerinin: özellikle uyuşturucu müptelası Kont Andrey (“Dansçı” belgeseli festivalde de gösterilen Sergey Polunin), gangster kılıklı antikacı Ratchett (Johnny Depp), Miss Estravados (Penélope Cruz), araba satıcısı Marquez (Manuel García-Rulfo), hatta Mrs. Hubbard (Michelle Pfeiffer) karakterlerinin hayli abartıldığını düşünsem de, bu yorum yönetmene de ait olabilir. Ne de olsa kendisi, aslına en uzak ve en abartılı karakteri oynuyor. Poirot’muz, başta bıyıklarının biçimi ve rengi olmak üzere fiziki özellikleri, kitaplardakinden çok farklı bir şekilde tezahür eden egzantrikliği ile sadık hayranlarını rahatsız edebilir.

Buna karşılık Kenneth Branagh Ağlama Duvarı’nda başlayıp İstanbul’a varan gezisi uzayınca Doğu Ekspresi’ne güç bela bilet bulup yola koyulan detektifin heyecanlı macerasını anlatıyor. “Dünyanın en iyi detektifi” kendini ekspreste asiller, zenginler ve şüphe uyandırıcı kişilerden oluşan karma bir ekibin ortasında bulur. İçlerinden biri öldürülünce de ikinci bir cinayete engel olmak için işe koyulur.

Filmin senaristi Michael Green. Yapımcı listesinde ise Ridley Scott var. Yapım tasarımının başarısında payı var mı acaba? Sevipsevmemeniz, Christie’ye ve Poirot’ya sadakat derecenize bağlı.