Galatasaray, Taksim’in güneyinde kayıp

Galatasaray, bay geçtiği hafta sonrası Kasımpaşa maçında olduğu gibi, Taksim’in güneyindeki kötü formunu sürdürerek haftaya kötü bir başlangıç yaptı.

Kazanan kadro bozulmaz! Bu klişe 21. Yüzyılda dahi bir hayli rağbet gören bir söylem. Halbuki rakibe ve o maçın şartlarına göre elbette bozulabilir. Galatasaray, Karagümrük maçının ilk yarısında bir hayli sıkıntı yaşadı son maçın kazanan 11’iyle. Tabii haksızlık etmeyelim, Terim’in elinde çok fazla alternatif de yoktu. Fatih Terim ancak ve ancak, 3. sezonunu yaşarken, hala Belhanda sahada olmadığında yaşadığı yaratıcılık problemine bir çare bulmadığı için eleştirilebilir. “Fatih Terim onu adam eder” de bir başka klişe ve bazı oyuncular için bunun geçerli olmadığını gördük (örnek Emre Mor). Dolayısıyla Terim’in bu arayışa en az 2 sezon önce girmesi ve alternatifini yaratması lazımdı. Bunun sorumluluğunun sadece onun üzerinde olmadığını ve yönetimin pay sahibi olduğunu biliyoruz, fakat Faslı oyuncunun parçası olmadığı işleyen bir sistem yaratmak da onun işi.

İkinci yarının başında yenen gollerin çevirmek her zaman zordur, zira takım işlemesi beklenen bir takımla sahaya çıkmıştır ve kalede görülen gol ufak çaplı bir şok etkisi yaratır. Terim’in gördüğü kırmızı kart bundan 8 sene önce, Melo, Elmander, Drogba veya Sneijder gibi maçın psikolojisi ile oynayan oyuncular saha içinde olduğunda ilave bir motivasyon aracı olarak kullanılabiliyor, fakat sarı-kırmızılıların mevcut kadrosu bir haylı kırılgan. Muhtelemen Terim o itirazları yaparken bunu bir motivasyon aracı olarak kullanacağını da düşünüyordu, fakat son tahlilde bunun işe yaramadığını söyleyebiliriz.

Galatasaray’ın aldığı mağlubiyet ligimizin geçtiğimiz sezondan bugüne süren profilinin de bir göstergesi. Takımların istikrarlı galibiyet serileri oldukça zor ve üst ile alt düzey takımlar arasındaki makas giderek kapanıyor. Medyanın skor odaklı yazarları, toplamda 42 hafta sürecek bir ligin güç odaklarının sıklıkla değişeceğini ve üst üste 3 galibiyetin dahi ligin kaderiyle oynayabileceğini umarım anlamıştır. Son yorum da maç süreleri ile ilgili. Hafta içinde oynanan ve TSİ 19:00’da başlayan Dijon-Lille maçı bittiğinde saatler 20:48’i gösteriyordu, yani toplamda 3 dakikalık bir sapma olmuştu. TSİ 19:00’da başlayan bir maçın 2 saat geçtikten sonra hala bitmemesi futbolumuzun mevcut halini de gösteriyor. Sürekli duraklayan ve bir türlü akamayan kısır bir döngü.