Kızıl Yıldız bir sosyalist toplum öngörüsü gibi görünse de geleceğe dair de önemli şeyler fısıldıyor. Hatta romanın yalnızca bu kaygıyı taşıdığı bile söylenebilir

Galiba durum başka: Bogdanov ve Kızıl Yıldız

ONUR AYKIL

Sovyetlerde bilimkurgu romanlarının içeriği, bu romanları üretenler ve romanların zamansal dizilimi göz önüne alındığında, karşımıza kolay ve çabuk değerlendirmelerle içinden çıkamayacağımız oldukça geniş bir alan açar. Bu öyle bir alandır ki rejim karşıtlığının, acımasız toplumsal eleştirilerin ve elbette hepsinden önemlisi yaşanılan gerçekliğin arzulanan gerçeklikten çok ama çok geride oluşunun önemli verileri önümüze serilir. Açılmaması gereken bir kutu gibidir Sovyet bilimkurgu romanları; kutunun gözlerimize verdiği haz öylece yaşanmalı ve geriye kalanların pek de üzerine gidilmemelidir. Çünkü gerçekliğin ya da onla ilişkilenen değerlerin, hatta bir ‘devlet’ düzeninin satır aralarında parlayan ve zaman zaman eleştirinin de ötesine geçen ağır yorumu, kurulmak istenen yeni hayatın pek de zannedildiği gibi olmadığını tersinlemelerle açığa çıkarmaktadır. Bu anlamda Aleksandr Bogdanov’un Kızıl Yıldız isimli çalışması olağandışı bir öneme sahiptir. Türün ilk ve en önemli örnekleri arasında gösterilen romanın içindeki bazı ayrıntılar, Bogdanov’un hayatıyla ilgili bazı ezberlerin dışına çıkılarak elde edebileceğiniz bilgilerle birleştirildiğinde ortaya tek kelimeyle ‘derin’ sorular çıkmaktadır.

Bu elbette uzun bir tartışma; fakat Bogdanov’un Kızıl Yıldız’da yalnızca geleceğe yönelik bir toplum planından bahsetmediğinin; şimdiye, ana müdahale etmek için tasarıları, ifadeleri, önerileri ve bütün bunları uygulayış yöntemleri ‘başarıya’ ulaşmış bir ‘ırk’ın dünyaya gelmesiyle bazı yerlere sert mesajlar verdiğinin altı çizilmelidir.

BİLGİNİN YAYILMASINA ÖZGÜRLÜK

Roman enteresan biçimde bir kandırılma ile başlar; Mars’tan gelen ve sorunsuz bir sosyalist düzeni hayata geçiren ‘yoldaşlar’ bu sorunsuz düzeni kavrayacak düzeyde bir algıya sahip dünyalı roman kahramanımızla temasa geçerler. Fakat ona öncelikle evrensel bir komisyonun üyesi olarak seçildiği söylenir, ancak durum böyle değildir. Görünen o ki Bogdanov günlük işlerliğin dışına çıkmanın kendi adına güvenli bir yolunu bulmuş gibidir, hem bir bilim adamı olarak hem de bir yazar olarak. Romanın bundan sonraki kısımları, roman yapısına dair teknik ayrıntılarla ilerler. Elbette, benden önce birçok başka ismin roman üzerine yazdıklarında olduğu gibi romanda bilimsel anlamda gerçekten öncü olarak değerlendirilecek bilgiler ve bilimsel yaklaşımlar bulunur. Belki bilimkurgunun, romanın içinde bağımsızlığını ilan ettiği noktalardır bunlar. Kuşkusuz her şey birbirinin içine son derece başarılı bir biçimde yerleştirilmiştir; türü okumanın bazı anlamlarda şüphecilikten uzak durmayı gerektirdiği de açıktır. Sonuçta yazarın yarattığı dünyanın bilimsel gerçeklikleri, bilimin var olan gerçekleriyle çarpışabilir, bu ‘yanlış’ ya da ‘saçma’ bilgi oluşumunu sağlamaz. Fakat benim ısrarım, Bogdanov’un bilginin yayılmasını özgürleştirmeye çalıştığı yönündedir. Hedefi ‘nihai zafer’ olan bir dönem içinde, nihai zaferin etrafında, kenarında, kıyısında dolaşan bazı bilgi biçimlerinin de halkla buluşması gerekmektedir.

HİÇBİR SINIRLAMA YOK

Şimdi bu söylediklerimin havada kalmaması için küçük bir örnek alacağım romanın içinden; aslında daha geniş bir alanda mutlaka tartışılması gereken bir nokta bu. Romanın 15. sayfasında, Mars’tan gelen zeki yoldaş Menni ve roman kahramanımız arasında temel bir konuşma geçiyor; kahramanımız Menni’ye, topluluğun sır saklama dışındaki kurallarını sorduğunda Menni’den aldığı cevap aynen şöyle: “Genellikle hemen hemen hiçbir sınırlama koymuyor. Arkadaşlarımızın ne özel yaşamları ne de toplumsal etkinlikleri, topluluğun genel anlamda çalışmasına zarar vermedikçe hiçbir şekilde kısıtlanmıyor. Ancak topluluğa her yeni giren, topluluğun verdiği, sorumluluk gerektiren, herhangi bir önemli görevini yerine getirmek zorundadır. Böylelikle bir yandan onun toplulukla bağı güçleniyor, öte yandan da yeteneğinin ve enerjisinin düzeyi iş yaparken ortaya çıkmış oluyor.”

GERÇEĞİ ÇARPITMAK GEREKTİ

Aslında buradan sonra fazla söze gerek yok; başka sorum yok, tanık sizindir, demek yeterli. Ancak bu ifadeden sonra, çok geçmeden Menni, roman kahramanımıza yalan söylemesinin nedenini çarpıcı bir tek cümleyle ifade ediyor: “Gerçeğe benzemesi için, gerçeği çarpıtmak gerekti.” Başta da söylediğim gibi, Kızıl Yıldız uzak geleceğe dair bir sosyalist toplum öngörüsü gibi görünse de geleceğe dair de önemli şeyler fısıldıyor. Hatta romanın yalnızca bu kaygıyı taşıdığı bile söylenebilir. Böyle olunca bilim ve kurgunun arasında politik bir uçurumun olduğu ama bu uçurumun kendini pek tanımlama imkânı olmadığı için henüz Rus toplumunun ulaşmadığı bilimsel verilerle yine kendi kendini doldurduğu anlaşılıyor.

PARALEL BİR ŞİMDİ

Şimdi, kitabı daha önce ele alan ve genel olarak ‘güzelleme’ yapan arkadaşlar yanılıyorlar demiyorum; kitap ‘güzellemeyi’ ve geleceğe yönelik birtakım güçlü söylemlere sahip olduğu hakkında bilgilendirmeyi sonuna dek hak ediyor. Fakat bu sandığımız gibi, hemen kitabı okur okumaz karşımıza çıkan bir durum değil. Yani kitabı okuyup ‘geleceğin sosyalizm tasarısı’ demek mümkün değil; çünkü aslında ince bir okuma gösteriyor ki kitap bize herhangi bir gelecekten bahsetmiyor; paralel bir şimdide kurulmuş bir düzen var. Gelecek başka bir alan, paralel bir şimdi başka bir alan. Bu yazdıklarımı ‘afilli’ bulanlar China Mieville’in ‘İDEOLOJİ OLARAK BİLİŞ: BK ( bilim kurgu) KURAMANIN BİR DİYALEKTİĞİ” isimli makalesini bir gözden geçirebilirler.

Bununla birlikte yazının başında değindiğim ama biraz havada kalan başka bir konu var: Bogdanov’un düşünceleri… Yaptığım bazı okumalarda Bogdanov’un ‘Lenin’in çalışma arkadaşı’ durumunun pek kitabın ardında ve diğer tanıtım yazılarında yer aldığı gibi pürüzsüz olmadığını gördüm. Ayrıntı merak edenler ve soldan bakmanın, ‘soldan bakmak’ için yeterli olmadığını bilenler bu konunun peşine düşsün.

Son söz mü? Sovyetler’de bilimkurgunun bütün önemli, asal işleri sert düzen eleştirisi içermektedir. Üzgünüm, gerçek bu.

galiba-durum-baska-bogdanov-ve-kizil-yildiz-500471-1.