Çocuk doğar, emekler, sonra elini taş duvara, tahtadan yatağa veya yanı başındaki annesine uzatıp ayağa kalkmaya çabalardı. Bir süre sağa sola tutunur, ayakta durmayı başarmaya çalışır, yüzünde bir şaşkınlık ve korku ifadesiyle pat diye düşerdi. Bu kalkış ve düşüşler, birkaç haftadan sonra biter ve çocuk ayakta titreyerek de olsa durmayı nihayet başarırdı. Bu işleri fevkalade yavaş yapan çocuğa sevgiyle paygıran derlerdi. Pay ayak, gıran yavaştı. Çocuk ayağa kalkıp, sendelemeye son verip, önce annesinin kucağına, sonra duvardan duvara, en sonunda ise evin önündeki toprak alana çıkıp metrelerce kendi başına kararlı şekilde yürümeye başladığında artık kimse yanı başında durmaz, hayranlıkla onu izler ve endi gamune ho erzeno derlerdi: Artık adımlarını atıyor. Game Zazaca’da -İngilizce’deki oyun değil-, çocuğun attığı adımların adıydı. Adım atan çocuk, artık insan büyüklerinin bir eşiti ve bağımsız bir bireydir. Etrafında bundan böyle yalnız sevgi değil saygınlık başlar.

Trakyalı ya da Galyalı Spartaküs, insanoğlunun ilk evlatlarındandı, köleydi, binlerce yıllık kapkara kaderlerine isyan eden kölelerin tasma sahibi efendilerine nefretini simgeleyen ünlü isyanını başlattığında, kaçınılmaz olarak trajik şekilde son bulacak eyleminin, binlerce yıl sonra tüm insanlara güçlü bir esin kaynağı olacağını muhtemelen hayal bile etmiyordu. Spartaküs mızrağını sadece efendilere değil esaretin de suratına fırlattı, sonucun çarmıha gerilmek olacağını bile bile. O ilk adım, basit bir köleden Spartaküs yarattı.

Denizler Gemerek’te yakalanıp, hızla yargılanıp, idama doğru yürürken, Mahir onları kurtarmak için derin düşünceler içerisindeydi. Kızıldere’de biten Amerikalıları kaçırma eylemi, Mahir’in tüm tartışmaları bitiren eylem kararıyla geldi. Mahir çünkü, ileriye doğru atılan tek bir adımın, bir düzine programdan daha değerli olduğunu kuşkusuz ki çok iyi biliyordu. Başkalarının da çok defa söylediği, dönmeye değil ölmeye geldik, sözü onun ağzından da çıkmıştır ve Türkiye sosyalist hareketi tarihine onunla mal olmuştur.

Bazı dönemlerde atılan bir adım olağan zamanlardan daha büyük değer taşır. Bir bebeğin yürümeye başlamak için attığı ilk adımı -en azından onun hayatında- böyledir, gerginlik ve krizin arttığı zamanlarda siyasal adımlar da toplumun kaderi açısından bu tür sonuçlara yol açar.

Sokakta etekle yürüyen kadına linç, oruç tutmayan çocuğa şiddet, parlamentoda muhalif milletvekillerine dayakla yetinmeyip hapse kapatma, sosyal medya yazışmasına gözaltı ve yargılama, her konuyu fetvayla çözme, artan gencecik şehitleri cennete gidiyorlar söylemiyle normalleştirme ve ölüm övücülüğü, toplu tutuklamalar, hapishanelerde yerde yatanlar, yıllarca çıkmayan iddianameler, demokratik kararlara imza atan ve kamuoyunda iyi tanınmış yargıçların keyfi sürgünü, denizin, ormanın, yeşilin ve tüm çevrenin amansız talan ve sömürüsü, işçilerin kadim tatil haklarının rafa kaldırılması ve işçi sendikalarındaki isyan ettiren sessizlik, hakları için sokağa çıkanları öldürmekle tehdit eden yandaş gazeteciler, hapse kapatılan ve tam yüz yirmi gündür aç olan Nuriye ve Semih’in ölmesi için bekleyen gamsız hükümet, ülkenin parlamentodan değil bir kişi tarafından Saray’dan yönetilmesi vd. vakalar gözler önündedir. Sadece her bireyin değil, koca bir toplumun da kimlik ve değer erozyonundan geçtiği bugünlerde ileriye doğru atılan her adım hayati kıymettedir.

HDP’liler, tweet atanlar, üniversiteliler, Cumhuriyetçiler derken, kendi milletvekilinin de tutuklanmasıyla artık bıçak kemiğe dayandı deyip yürüme kararı veren, üç haftadır dere tepe, yağmur çamur, soğuk sıcak demeden yollarda olan yetmişindeki Kılıçdaroğlu saygındır, dahası alışılmış bir siyasetçiden tartışılmaz bir lider yaratmıştır.

Tüm toplum değil yalnızca, dünya nefesini tutmuş onu izliyor. Düşmanları yolları tutmuş, IŞİD’çisini, lümpen grupları, ağzı küfürlü eli satırlı yobazları da izliyor, dahası saldırmak için işaret bekliyor.

Gandi’den Mao’ya, Mustafa Kemal’den TEKEL direnişçilerine uzun bir siyasal tarih yeniden akıllara geliyor. Kılıçdaroğlu, tıpkı, ayağa kalkıp paygıranlığını üstünden atan, sendeleye sendeleye de olsa yürüyen, ilk adımlarını kararlıca atan taptaze çocuk gibi şimdi.