Astana sürecinin garantör ülkelerini bir araya getiren Suriye Zirvesi yarın. Erdoğan, Putin ve Ruhani’nin katılımıyla gerçekleşecek zirve Suriye gündemli üçlü zirvenin ikincisi olacak. Taraflar son olarak Kasım ayında Soçi’de bir araya gelmişti. Zirvenin devasa askeri mekanizmasına rağmen istediği oyunu kurmakta zorlanan Trump ABD’sinin, “Suriye’den çekiliyoruz”, Macron’un “Fransa asker gönderecek” açıklamaları sonrasına denk gelmesi önemli.

Suriye’de siyasi çözüm bulunması amacıyla kurulan iki müzakere masasından birisi Cenevre’de diğeri de Astana’da. Astana Rusya’nın Cenevre ise ABD’nin güdümünde. Sekizinci yılına giren Suriye savaşından bu tarz zirveler, buluşmalar defalarca yapıldı. Kısmi yol alınan zirveler lokal çözümler dışında bir işe yaramadı. Bu zirveden de kapsamlı bir sonucun çıkması zor.

Liderleri bir araya getirecek üçlü buluşmada Afrin harekâtından İdlib’e, Menbiç’ten gerilimi azaltma bölgelerine ve siyasi çözüm sürecinin teşvikine birçok konunun yanı sıra bölgesel ve uluslararası gündemdeki diğer meseleler de masaya yatırılacak.

Moskova, Tahran, Ankara… Neyin birliği?

Ortadoğu’ya Suriye üzerinden dönüş yapan Rusya’nın öncülük ettiği garantör ülkeler birlikte hareket etse de ülkelerin Suriye tahayyülleri farklı. Bu dönemsel birlikteliğin sınırlarının nereye uzanacağını sahadaki gelişmeler kadar, kapalı kapılar ardındaki pazarlıklar da belirleyici olacak. ABD’nin Suriye politikasının zorunluluktan yan yana düşürdüğü “garantör ülkeler”in pozisyonları bir hayli sıkıntılı.

Nedir bu farklılıklar?

Esad/Şam yönetimi: Ankara ilk günden bu yana Şam/Esad yönetiminin gitmesinden yana. En yetkili ağızlardan Suriye lideri Esad “terörist” ilan edilirken, Moskova-Tahran için Esad vazgeçilmez isim. Rusya-İran Şam/Esad yönetimini her türlü pazarlığın dışında tutarak masaya otururken, Türkiye ile bu konuda derin bir politik ayrışma söz konusu.

Kürtler: İran ve Türkiye, Kürtler konu başlığından benzer görüşler paylaşsa da, Rusya ise her iki bölgesel gücün Astana sürecinden kopmaması için şimdilik bu konuda daha yumuşak politikalar sürdürüyor. Ankara ve Tahran “de facto” bir Kürt oluşumuna ve Kürtlerin statü kazanmasına karşı. Moskova ise Kürtlerin esnek de olsa bir statü kazanmasından yana. Suriye’deki Kürt sorununu hep siyasi çözüm sürecinde ele alınıp belirli parametreler çerçevesinde çözülebilecek bir mesele olarak gören Moskova, Suriye’de Kürtlere özerkliği savunuyor. Yeni Suriye’de Kürtlerin siyasi, idari ve sosyal haklarının her halukârda daha fazla olacağını öngören Kremlin, Kürtlere Suriye’nin toprak bütünlüğü içerisinde bir çeşit özerklik teklifini Ocak 2017’deki ilk Astana toplantısında sunduğu anayasa taslağıyla somut bir şekilde gündeme getirmişti.

Siyasal İslamcılar/Cihatçılar: Rusya ve İran açısından radikal İslamcı yapılar büyük tehlike. Mutlak suretle temizlenmesi gereken birer kanser. Türkiye ise bu aktörlerin bir kısmının hamisi konumunda. İdlib’te olduğu üzere bu aktörleri yeni sürece eklemleme misyonunu edinmiş durumda. Doğu Guta sonrası başlaması an meselesi olan İdlip operasyonu turnusol işlevi görecek.

ABD: Garantör ülkelerden Rusya ve İran sadece Suriye’de değil, Ortadoğu’nun bütününde ABD ile karşı karşıya. Her iki ülke de ABD’nin bölgesel oyununu bozan ülkeler. AKP/Saray rejimi ise bir taraftan “Bölgesel politikalarımızı ABD ile belirleyeceğiz” diyerek Washington ile iş tutarken, diğer taraftan da Rusya-İran ikilisiyle hareket ediyor. Esad/Şam yönetiminin gitmesi konusunda Washington ile birlikte hareket eden Ankara, bu ülke ile Kürt politikası konusunda da ayrışıyor.

Yeni fay hatları devrede

Bölgesel ve küresel bir hesaplaşmanın odağı olan Suriye’de aktörlerin çıkar odaklı birliktelikleri kalıcı, kapsamlı bir çözümün neden olmayacağının göstergesi. İçe doğru çökertilen ülkede harekete geçirilen fay hatları yeni kriz dinamikleri yaratmayı sürdürürken, her aktör bu dinamikler üzerinden pay kapma yarışında. Fransa’nın, Kürtlerin garantörlüğüne soyunarak ABD’den doğabilecek boşluğa aday olduğunu deklare etmesi, AKP/Saray rejiminin Rusya-ABD çatışmasından nemalanmak istemesi bu durumun yansımaları.

Emperyalizmin girdiği, fay hatlarının aktifleştirildiği coğrafyalarda kaos iklimi maalesef ki bir ömre bedel oluyor. Yaratılan tahribatın giderilmesi, istikrarın gelmesi için uzun bir zamana ihtiyaç var. Tüm bu zirvelere, harekatlara, koşuşturmalara rağmen çözüm sanılandan da uzak.