Medyanın bu hali, anlatıyor OHAL’i!

Kafiyeli oldu, ama kafiye olsun diye yazmadım. Dünyadan Türkiye’ye bakanlar burada neler olup bittiğini, OHAL’in nasıl bir hal olduğunu anlamak için kestirmeden basın ve ifade özgürlüğü alanında yaşananlara bakarak bir not veriyorlar.

O not, S&P ve Moody’s gibi uluslararası kredi değerlendirme kuruluşlarının ekonomiye verdikleri notlardan çok daha önemli bence. İktidar ilk anda canını yaktığı için S&P ve Moody’s gibi kuruluşların raporlarına apar topar cevap vermeye çalışsa da, ifade ve basın özgürlüğü konusunda verilen notların, genel olarak memleketin demokrasisine dönük değerlendirmelerin sonuçları, ekonomi dahil çok daha geniş bir alanda ve çok daha uzun vadede görülüyor.

Pazar günü, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), üç aylık medya raporlarından yedincisini yayımlayarak 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası olup bitenleri de gözler önüne serdi.

Dünkü BirGün’de Burcu Cansu ÇGD raporunu haberleştirmişti. O rapor da gösteriyor ki; Türkiye bir basın kuruluşları ve gazeteciler mezarlığına dönüşmüş durumda.

Geçen üç ayda ve OHAL koşulları altında 118 basın kuruluşu kapatıldı, 184 medya çalışanı gözaltına alındı, bunlardan 56’sı tutuklandı, cezaevindeki gazetecilerin sayısı 110’u geçti, 866 gazeteci işsiz kaldı, 620 gazetecinin basın kartı, 32 gazetecinin de parlamento kartı iptal edildi.

Türkiye dışarıdan gazeteciler davet ederek, dışarıya heyetler göndererek FETÖ’nün ne olduğunu, 15 Temmuz’da neler yaşandığını, kanlı darbe girişiminin ülkenin demokrasine dönük nasıl bir kasıt olduğunu anlatmaya çalışıyor.

Yürütülen kampanya, davet edilen gazeteciler, onlar için yapılan harcamalar 15 Temmuz ve FETÖ’yü dışarıya anlatmanın iktidar açısından ne derece önemli olduğunun da kanıtı.

Gelin görün ki, onca masraf ve zahmetle anlatılanlar, dışarıdan buraya bakanların gözlerine her şeyden önce çarpan basın ve ifade özgürlüğü manzarası karşısında suya yazılan yazı kadar bile kalıcı olamıyor.

ÇGD raporundan yansıyan üç aylık tablo da dışarıda önemli ölçüde yankı bulacak. Türkiye; iktidarın kendisini, FETÖ’yü, 15 Temmuz’u ve OHAL’i anlatmaya çalıştığı çevreler tarafından, gazetecileri gözaltına alıp tutuklayan, hedef gösterip tehdit eden bir ülke olarak görülecek. Zaten öyle de görülüyor!

Haberlere erişimin engellendiği, haber sitelerinin kapatıldığı, yayın yasaklarının konulduğu, basına ve gazetecilere dönük davaların açıldığı, gazetecilerin darp edildiği bir ülke burası. 24 yayın lisansının iptal edildiği, iki gazetenin yayınının durdurulduğu, 29 yayın evi ve dağıtım şirketinin kapatıldığı, mizah dergilerine bile tahammül edilemeyen bir ülkenin kendisini dışarıya demokrasi mücadelesi veriyor, darbecilerle hesaplaşıyor diye anlatması mümkün değil.

Nitekim, ÇGD raporunun yayımlanmasından 4 gün önce dünyanın en önemli uluslararası insan hakları kuruluşları ve gazeteci örgütleri, Türkiye’nin dışardan nasıl görüldüğünü ortaya koyan bir deklarasyon yayımladılar.

Aralarında Uluslararası Af Örgütü (AI), Article 19, Pen International, Pen America ve Avrupa Gazeteciler Birliği’nin (AEJ) de bulunduğu 25 örgüt; OHAL altında basın özgürlüğüne dönük meşruiyetten yoksun sınırlamaları, yaygın insan hakları ihlallerini şiddetle kınayarak OHAL’in derhal kaldırılması çağrısında bulundu.

Bu kuruluşlara FETÖ’cü damgası yapıştırmak da olacak şey değil. Yapıştırılmaya çalışılır belki, ama tutmaz. Zaten yapılan ortak açıklama başarısız darbe girişimini de vahşi bir girişim olarak niteliyor, ancak o girişimin sonrasında yapılanların meşrulaştırılamayacağını vurguluyor.

Tarih, anlamamakta inat eden iktidarlara bedeller de ödeterek öğretiyor ki, içeride despotluk yaparak dışarıda demokratlık taslamak inandırıcı olmuyor! Demokratlığın en görünen yüzü de basın ve ifade özgürlüğü alanında yaptıklarınız oluyor. O alanda yüz akı, gurur duyacağınız özgürlükçü uygulamalara imza atanların zaten kendisini dışarıya anlatmak için ayrıca çırpınmasına da gerek kalmıyor!