Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan neredeyse tam dünya turu yaparak gittiği ABD’de ülkenin yeni başkanı Donalt Trump ile görüşmeyi başardı.

Bu bir başarı mıdır?

Yaklaşık dört aydır bu randevu için Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın uğraştığı dikkate alınırsa, elbette ulaşılmış bir “başarı” söz konusudur.

Trump-Erdoğan Zirvesi gerçekleşti.

Ama bu “büyük zirve” sadece 20 dakika sürdü. Sürpriz bir gelişme olmadı. Önceden ilan edilmişti, ABD Başkanı’nın çok uzaklardan gelmiş konuğuna ancak bu kadar ayıracağını… Yirmi dakikanın yarısını da çevirmenlerin kullandığını göz önüne alırsak görüşme süresi 10 dakika daha kısalmış olur. Kalan süreyi de iki lider arasında paylaşırsanız bir lidere net 5 dakika düşer.

Beş dakikalık görüşmelerden de büyük sorunların çözümünü beklemek diplomasiye karşı insafsızlık olur.

Oysa Türkiye ve ABD (eski) liderleri arasında yapılan eski görüşmeler iki saatleri bile aşıyordu.

Neden böyle oluyor?

Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’na neden hak ettiği protokol uygulanmıyor? Dertlerini anlatacak süre tanınmıyor?

Bir itibar aşınması mı söz konusu?

Eskiden olduğu gibi şimdi de güç sahipleri şunu anlayamıyorlar: Bir ülke iş başındaki iktidar ve onun güçlü lideriyle değil, ülkede var olan demokratik hakların yaygınlığı ve uygulanabilirliği ile değerlendirilir!

Türkiye artık AKP’nin ilk yıllarındaki ülke değil.

2002 Genel Seçimleri sonrasında Beyaz Saray’ın kapısında karşılanan Tayyip Erdoğan daha parlamenter bile değildi.

Ama dünya Türkiye’den daha farklı bakıyordu Erdoğan’a… Sandıktan çıkmış partinin liderini muhatap alıyordu. Demokratik hakların gasp edilmiş olmasını dikkate almıyordu.

Şimdi de benzer bir durum söz konusu.

İktidar güçlü ama demokrasi çok hırpalanmış halde.

Muhalefet partisi liderleri, gazeteciler hapishanelerde. Ülkenin kaderini belirleyen Anayasa referandumu üzerindeki şaibe bütün karanlığıyla duruyor. Yargı yolları arıza bantlarıyla kapanmış durumda.

Böyle bir ülkenin temsilcilerine karşı da daha farklı bir tutum beklemek Batı ölçülerine göre kolay değil.

Türkiye’nin itibarı, zenginleşmiş iktidar partisi yöneticileri ile sağlanamaz. O ülkedeki basın özgürlüğü, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve adil yargılanma haklarının durumu ile değerlendirilir. Eğer bu ölçüler çağdaş dünya standartları seviyesine çıkarsa ülkenin itibarı da yükseklerde seyreder…

Türkiye’nin itibarı şu anda Silivri’de, Edirne’de, Kandıra’da…