Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, Murat Ağırel, Aydın Keser, ve Ferhat Çelik’in yargılandığı davada savcı mütaalasını verdi. Mütaalada tüm gazetecilerin cezalandırılmaları talep edildi. Savcı ayrıca, tutuklu bulunan Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel'in tutukluluk hallerinin devam etmesini talep etti.

Gazetecilerin yargılandığı 'MİT haberi' davasında savcı mütaalasını açıkladı

Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Odatv Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu ile gazeteciler Hülya Kılınç, Murat Ağırel, Aydın Keser, Ferhat Çelik’in de yargılandığı davada savcı mütaalasını açıkladı.

Libya’da hayatını kaybeden MİT mensubunun cenaze töreninin haberleştirilmesi ardından yaşanan tutuklamalar sonucu açılan davanın yarın ikinci duruşması görülecek. Duruşmadan bir gün önce duruşma savcısı mütalaasını verdi. Savcı, mütalaasında gazetecilerin ayrı ayrı "devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama" ve "2937 Sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'na muhalefet"ten 19 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını talep etti.

TEK HABER NEDENİYLE İKİ FARKLI SUÇTAN CEZA İSTEDİ

Savcı, tek bir haber nedeniyle gazetecilerin iki farklı suçtan cezalandırılmalarını istedi. Mütalaada şu ifadeler yer aldı:

“Sanıkların savunmalarının kendilerini suçtan kurtarmaya yönelik olduğu ve bu şekilde sanıkların üzerine atılı bulunana Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı mensubu olan şehitlerin kimlik bilgilerinin ve dolayısıyla da ailelerinin kimlik bilgilerinin, çalıştıkları görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgilerin yayımlanmak, yayılmak ve açıklanmak suretiyle 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 27/3. fıkrasında tanımlanan suç ile TCK'nın 329'uncu maddesinde tanımlanan 'Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Bilgileri Açıklama' suçlarını işledikleri,

İddia, tespitler, tutanaklar, T.C. Cumhurbaşkanlığı Milli İstihbarat Teşkilat Başkanlığının 04.03.2020 tarihli suç duyurusu evrakları ve ekleri, HTS kayıtları, beyanlar, yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamından anlaşılmış olmakla, sanıkların eylemlerinden dolayı üzerlerine atılı bulunan ve sabit olan Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı mensubu olan şehitlerin kimlik bilgilerinin ve dolayısıyla da ailelerinin kimlik bilgilerinin, çalıştıkları görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgilerin yayımlanmak, yayılmak ve açıklanmak suretiyle 2937 Sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 27/3. fıkrasında tanımlanan suçundan dolayı eylemlerine uyan 2937 Sayılı Kanunu'nun 27/3. ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 43/2. maddeleri uyarınca ve yine sanıkların eylemlerinden dolayı üzerlerine atılı bulunan ve sabit olan 'Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Bilgileri Açıklama' suçundan dolayı eylemlerine uyan TCK'nın 329/1. maddesi uyarınca ayrı ayrı cezalandırmalarına...”

TUTUKLULUK HALLERİNİN DEVAMI TALEP EDİLDİ

Savcı ayrıca, tutuklu bulunan Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel'in tutukluluk hallerinin devam etmesini "suçların kanunda öngörülen cezasının alt ve üst sınırları, tutuklu sanıkların almaları muhtemel ceza ile tutuklama tedbirinin ölçülü olması gibi nedenlerle tutuklu sanıklar üezrinde adli kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili hukuksal denetim sağlanamayacak olması" iddiasıyla talep etti. Savcı, ayrıca Almanya'da bulunan gazeteci Erk Acarer'in de dosyasının ayrılmasını talep etti.

İDDİANAMENİN TEKRARINDAN VE SOYUT SUÇ ATFINDAN İBARET'

Mütaalanın açıklanmasının ardından açıklama yapan avukat Hüseyin Ersöz de, "Savcılık Mütalaasında yeni birşey beklemiyorduk, öyle de oldu. İddianamenin tekrarından ve soyut suç atfından ibaret bir metin. Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Hülya Kılınç'ın tutuklu olarak yargılandığı dava, Basın Özgürlüğü’nün ülkedeki standartını da gözler önüne seriyor. Basın Özgürlüğü’nün kısıtlanmasında “araçsallaştırılan” bu davada verilebilecek tek “hukuki” karar, yasal şartları oluşmayan atılı suçlara dair, ancak ve ancak beraat olabilir. Gazetecilerin tutuklu kaldıkları hergün, İfade Hürriyeti ve Özgürlük Hakkı’nın ihlali anlamına geliyor" dedi.