Genç gazeteciler bazen beni sıkıştırıp “Abi bize siyasetçilerle yapılacak söyleşiler için şöyle sıkı birkaç soru hazırlasana” diyorlar.

Peki “bu soruları ne yapacaksınız?” dediğimde hınzırca gülüyorlar:

-Yaygın medyada çalışan arkadaşlarımıza şaka yapacağız!

-Nasıl?

-Hükümet temsilcileriyle yapılan basın toplantılarında sorular önceden dağıtılıyor ya, biz önce davranıp bu soruları dağıtıp biraz güleceğiz!..

Fikir hiç de fena değil…

Düşünsenize en sağlam(!) gazete ya da televizyonun mülayim genç muhabiri ayağa kalkıp soruyor:

-Efendim geçen hafta mültecilerin gönderilmesi konusunda katiyen geri göndermeyeceğiz dediniz, bu hafta yollayacağız şeklinde konuştunuz. Bu çelişkinizi nasıl açıklamayı düşünüyorsunuz?

Sorunun muhatabı sinirden kıpkırmızı oluyor. İçinden “la havle” çektikten sonra cevabı yapıştırıyor:

-Yahu sen kim oluyorsun da bana böyle sorular sorabiliyorsun? Atın şu terbiyesizi dışarı!

Bir başka yetkilinin basın toplantısında muzır sorular eline verilmiş muhabir, olanca rahatlığıyla elindeki kağıttan okumaya başlıyor:

-Ağır cezalık suçlar işleyip sonra yurtdışına kaçan ya da yakalanıp içeri atılan ne kadar kirli müteşebbis varsa hepsinin sizinle çekilmiş fotoğrafları ortaya çıkıyor. Bu fotoğraflar sizde bir mahcubiyet hissi yaratıyor mu?

-Başka sorun var mı?

-Var efendim.

-Onu da sor tamam olsun!

-Soruyorum, bir hatta iki televizyon programında bir politikacının mafyadan düzenli olarak 10 bin dolar maaş aldığını söyledikten sonra savcılığa gidip ifade vereceğinizi belirttiniz. Ama aradan günler, haftalar, aylar, mevsimler hatta yıllar geçti bu sözlerinize ilişkin hiçbir girişimde bulunmadınız. O sözleriniz için pişmanlık duyuyor musunuz?

-Bunların hepsi bizi kıskanan dış mihrakların merak ettiği konulara ait sorulardır. Ben asla bu seviyeye inmeyeceğim. Nezaketimiz de yanlış anlaşılmasın. Ülkemiz gelecek ay uçacaktır. Bazıları da kaçacaktır. Yani şunu demek istiyorum, uçana kaçana çakacağız!

Aslında böylesi sorulara muhatap olacak, o kadar çok etkili-yetkili başkan, başkan yardımcısı, bakan, başbakan, var mı bana yan bakan tarzında politikacı var ki, sahici gazetecilik sorularından kitaplar dolusu ders notları çıkar. Ama bunun için özgür basın lazım.

Zaten sorulara “mesela” diye başladık. Öyle de devam edip bitirelim:

-Efendim sizin başkanlığını yaptığınız dönemde oğlunuzun, kızınızın, dayınızın oğlunun, amcanızın gelininin, bacanağınızın, eniştenizin ve daha bir cümle yakın akrabanızın zenginleşmiş olmasını demokrasinin neresine sığdırıyorsunuz?

-Bak kardeşim sen bu soruları soracağın kişileri iyi seç. Sonra da eline aldığın kağıdı bir daha oku ki bir yanlışlık yapma. Ben sadece kendi düşen ağlamaz diyorum. Bunlar ne böyle yahu?

-Gazetecilik için sorular efendim!