Google Play Store
App Store

12-15 Mart 1995 tarihlerinde 22 insanın yaşamını yitirdiği Gazi ve Ümraniye Katliamı’nın üzerinden 30 yıl geçti. Hâlâ adaletin sağlanamadığı davada zamanaşımı tehlikesi de ortaya çıktı. Yaşananların zamanaşımına tabi olamayacağı vurgulanarak, yüzleşme çağrısı yapıldı,

Gazi ve Ümraniye’de zamanaşımı tehlikesi
Gazi ve 1 Mayıs mahallelerinde çıkan olaylarda 22 kişi katledilmişti.
Kayhan Ayhan
Kayhan Ayhan
kayhanayhan@birgun.net

Türkiye'de önemli kırılma anlarından birisi olan Gazi Mahallesi ve Ümraniye’de 12-15 Mart 1995 tarihlerinde 22 kişinin yaşamını yitirdiği, 408 kişinin de yaralandığı katliamın üzerinden 30 yıl geçti. Madımak Katliamı davasında idam cezası alan ve sonrasında cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrilen 23 kişiden 17'si tahliye edilmesiyle birlikte tekrar gündeme gelen cezasızlık politikasının bir örneği de Gazi Katliamı davasında yaşandı. Katliama ilişkin 200’ün üzerinde polis hakkında 23 yıl sonra yeniden açılan davada ölen sanıklar için dosya düşürüldü, geri kalan sanıklar hakkında da beraat kararı verildi. Davada 30 yıla girilmesiyle birlikte zamanaşımı tehlikesi de ortaya çıktı.

Alevilerin yoğun yaşadığı Gazi Mahallesi'ndeki katliam, üç kıraathane ve bir pastanenin kimliği belirsiz kişilerce bir taksiden otomatik silahlarla taranmasıyla başladı. Taranan kıraathanelerden birinde bulunan Alevi Dedesi Halil Kaya yaşamı yitirdi, 5’i ağır 25 kişi de yaralandı. Gerçekleştirdikleri bu saldırıların ardından olay yerinden uzaklaşan saldırganların gasbettikleri taksinin şoförünü öldürüp, taksiyi ateşe verdikleri daha sonra anlaşıldı.

Yaşanan saldırının neden olduğu öfke ile mahalle sakinleri Gazi Karakolu’na doğru yürüyüşe geçmesinin ardından polis, halkın üstüne ateş açtı. Mehmet Gündüz’ün hayatını kaybettiği polis saldırısında, çok sayıda kişi de yaralandı. Yaşanan bu olayla birlikte öldürülen iki kişinin cenazelerin verilmemesi açığa çıkan öfkenin daha da büyümesine neden oldu. Ertesi gün kentin dört bir yanından gelen 15 bine yakın insan, Gazi Cemevi’nin önünde toplandı. Cenazelerin teslim edilmemesini protesto edenlere polisin yeniden saldırması üzerine başlayan olaylarda 17 kişi yaşamını yitirirken, aralarında gazetecilerin de bulunduğu yüzlerce kişi yaralandı. Aynı gün İstanbul Valiliği Gazi Mahallesi’nde sokağa çıkma yasağı ilan etti. Ancak Gazi Mahallesi ile de sınırlı kalmayıp, Ümraniye’ye bağlı Mustafa Kemal Mahallesi’ne (1 Mayıs Mahallesi) sıçrayan protestolarda 14-15 Mart tarihlerinde 5 kişi daha hayatını kaybetti. Yaklaşık bir hafta süren olaylarda toplam 22 kişi yaşamını yitirmiş oldu.

SADECE 4 YIL HAPİS

1996-1998 yılları arasında Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcılığı yapan Hanefi Avcı, "Bu olayları 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım başlattı" ifadelerini kullandı.

Olaylara ilişkin Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı, 20 polis hakkında “müdafaa ve zaruret sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek” iddiasıyla dava açtı. Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava, kamu güvenliğinin sağlanamayacağı iddiasıyla Trabzon’a taşındı. 11 Eylül 1995'te Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılama süreci, 5 yıl içinde 31 duruşma yapılarak 3 Mart 2000'de karara bağlandı. Yargılanan 20 polisten 18 i beraat ederken, 2 polis hakkında ise sadece 4 yıl 32 ay hapis cezası verildi.

Yargıtay’ın kararı 11 Temmuz 2002’de onaması üzerine yakınlarını kaybeden 22 kişi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. Yargılama sonucunda mahkeme, 27 Temmuz 2005'te açıklanan kararda Gazi Mahallesi'nde hayatını kaybeden 12 kişi ile Ümraniye'de öldürülen 5 vatandaşın ailelerine tazminat ödenmesine karar verdi. AİHM, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 2’nci maddesinde düzenlenen “yaşama hakkı” ve 13’üncü maddesinde düzenlenen “milli makamlara başvuru yollarının kapatılması” hükümlerine aykırı davrandığı kararını da verdi.

BERAAT KARARI VERİLDİ

Bu kararla avukatlar Ümraniye'deki saldırıya ilişkin soruşturma açılması talebiyle yeniden Ümraniye Başsavcılığı’na başvurdu. 10 yıl boyunca bekletilen dosya, 2015'te soruşturmanın zaman aşımına uğramasına 5 gün kala yaşanan savcı değişikliği ile kabul edildi. Ancak bu kez de İstanbul Anadolu 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi zaman aşımından dosyanın düşürülmesi kararı verdi. Mahkeme, kararına gerekçe olarak ise iddianamenin kabul tarihini gösterdi. Yapılan temyiz başvurusunu değerlendiren Yargıtay, iddianamenin mahkemece kabul tarihi değil, hazırlandığı tarihin esas alınması gerektiğini belirterek, zaman aşımının dolmadığına hükmetti ve kararı bozdu.

Katliama ilişkin 200’ün üzerinde polis hakkında 23 yıl sonra yeniden açılan davada karar çıktı. Mahkeme heyeti savcının talebi doğrultusunda hareket ederek ölen sanıklar için dosyayı düşürdü, geri kalan sanıklar hakkında da beraat kararı verdi.

HAYATIMIZ ZEHİR OLDU

Katliamda 24 yaşındaki kızı Zeynep’i kaybeden Cemal Poyraz, geçen 30 yılda hiçbir şeyin değişmediğini, hayatlarının zehir olduğunu dile getirdi. Poyraz, “Bizim çocuklarımız sorgusuz, sualsiz bir şekilde toprağa gömüldü. Katiller bilinmesine rağmen hâlâ ortada ve yanı başımızda görevlerine devam ediyor. Açılan dava da zaten göstermelik bir davaydı. Bizi buradan Trabzon’a göndermeleri tesadüf değildi. Davayla ilgili bilgi toplanmaması ve tanık gelmemesi için bizi oraya sürdüler. Zaten dava için Trabzon’a her gittiğimizde saldırıya uğruyorduk. Bunların hepsi planlamış, hazırlanmış yani yapılmak istenen bir katliamdı ve yaptılar. Aradan 30 yıl geçti ve biz söyleyecek bir şey bulamıyoruz” dedi.

KATİLLER KORUNUYOR

Gazi ve Ümraniye Katliamı davalarının avukatlarından Keleş Öztürk, Gazi Katliamı davasında hakkıyla sonuç alınabilecek bir yargılama yapılmadığını belirtti. Öztürk, “Formalite bir yargılama oldu ve o şekilde kaldı. Yalnızca 2 polis memuru 3 tane ölümden sorumlu tutuldu ve diğer ölümlerle ilgili soruşturmalar kapatıldı. O polis de çekilen bir fotoğrafta ateş ettiği çok net biçimde görüldüğü için yargılandı. İlk baştaki kahvehanelerin taranmasıyla ilgili olay da aydınlatılmadı. Gazi Katliamı’nın bir planın parçası olarak uygulandığını düşünüyorum. Bu tür olaylarda kimin sorumlu olduğu bellidir ancak hiç kimse ceza almaz. Dava açılır, zamanaşımı veya beraatla sonuçlanır. Bu tip davalarda hakkıyla soruşturma yapılmadığı için sonuç alınamıyor” dedi.

ZAMANAŞIMI TEHLİKESİ

Ümraniye Katliamı davası için de zaman aşımı tehlikesi olduğunu ifade eden Öztürk, şunları söyledi: “Ümraniye Katliamı soruşturmasında ilk başta takipsizlik kararı verildi. AİHM ihlal kararı verince bu kez tutanakta imzaları olan bütün polislere dava açıldı. İlk duruşmada hemen beraat kararı verildi ancak Yargıtay kararı bozdu ve yargılama sürüyor. Bu yargılamada formalite bir yargılama. Davaya sanık olarak gelen polisler emirle tutanak imzaladıklarını ve o gün orada olmadıklarını söylüyor. Göstermelik bir yargılama yapılacak. Bu davada da 2025 yılında tamamen zamanaşımı süresi dolmuş olacak.”

∗∗∗

ADALETİ SAĞLAYIN

İnsan Hakları Derneği (İHD), 12-15 Mart 1995 tarihlerinde gerçekleşen ve 23 kişinin hayatını kaybettiği, en az 408 kişinin yaralandığı Gazi ve Ümraniye Katliamlarının 30. yılı dolayısıyla bir açıklama yaptı. Açıklamada, katliamın faillerinin ya beraat ettikleri ya da sembolik cezalarla korundukları vurgulanarak, adaletin sağlanmadığı ifade edildi. Dernek, devlet gücü kullanılarak işlenen bu suçun zamanaşımına tabi olamayacağını ve gerçek bir yüzleşme ile adaletin sağlanması gerektiğini vurguladı.

∗∗∗

ARAŞTIRMA ÖNERGESİ İSTENDİ

DEM Parti İstanbul Milletvekili Celal Fırat, 12 Mart 1995'te İstanbul Gazi Mahallesi'nde yaşanan saldırılarla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne araştırma önergesi sundu. Fırat, saldırıların sorumlularının hâlâ adalet karşısına çıkarılmadığını vurgulayarak, olayların tüm ayrıntılarıyla aydınlatılması gerektiğini belirtti.