“Morgu ziyaret ettim, dolaplarda yer yok, gelen cesetler yere seriliyor. Ben çıkarken yeni cesetler getiriyorlardı.”

“Morgu ziyaret ettim, dolaplarda yer yok, gelen cesetler yere seriliyor. Ben çıkarken yeni cesetler getiriyorlardı.”

“Gazze hastanelerinin stoklarında, serum gibi temel ve hayati ihtiyaçlar da dahil hiç ilaç ve malzeme kalmadı.”

Şifa Hastanesi’nde çalışan Belal Dabour, Gazze’de cep telefonlarının ışığında ameliyat yapan doktorlardan. Günde neredeyse 24 saati bulan çalışma saatlerine verdiği kısa aralarda, orada neler olup bittiğini dünyaya anlatmaya çabalıyor.

Yukarıda yazdıklarım, dün sabahki tweet’lerinden. Dr. Dabour, blog’una ve Elektronik İntifada isimli internet sitesine de yazıyor. Bu sitede, “Filistin günlükleri” üst başlığıyla yayınlanan iki gün önceki son yazısında*, bir fotoğrafı ve “şanslı bir çocuğu” anlattı. Yazının başlığı, “Sağlık görevlisine tutunan çocuk: Fotoğrafın ardındaki hikaye.”

(Fotoğraftaki 4-5 yaşlarındaki çocuğun tüm vücudu şarapnel yaralarıyla kaplı, başında ve boynunda ciddi yaralanmalar var, ağlıyor ve bir sağlık görevlisinin kıyafetine sıkıca tutunmuş, bırakmak istemiyor.)

Dabour’un yazısında, hem çocuklar hem Şifa Hastanesi hem Gazze var:

“Ben gece vardiyasındayken, 17 Temmuz’da, Şifa Hastanesi’ne onlarca yaralı geldi. Gelenlerden bazıları parçalara ayrılmıştı, bazılarının kafası yerinde değildi, bazıları da tanınmayacak kadar şekil bozukluğuna uğramış ama nefes almaya devam ediyordu. Sabaha karşı 03:00 civarında sekiz ya da dokuz kişi acil servisten giriş yaptı. Dördü kardeşti, ikisi üç yaşlarında iki küçük çocuk. Enkazdan çıkarıldıkları üstlerindeki tozdan ve kalıntılardan belli oluyordu. Kardeşlerden en büyüğünün başı ve yüzü kan içindeydi, ‘Küçük kardeşimi kurtarın’ diye bağırıyordu. Ardından küçük kardeşi girdi kapıdan, bir sağlık görevlisinin kucağındaydı. Sağlıkçı onu sedyeye bırakmak istedi ama çocuk sağlıkçıya sarılmış, ağlayarak ‘Babamı istiyorum, beni babama götür’ diye bağırıyordu. Sağlıkçı çocuğu kollarından zorla bırakmak zorunda kaldı. Dört doktor anında çocuğa müdahale etti, çocuk tüm bu süre boyunca ağlayarak babasını çağırdı. Yaraları ciddiydi: Kafatasında çatlak, boynunda büyük bir şarapnel parçası. Başka iki şarapnel parçası da göğsünde ve karnında. Vücudunun her yeri, yıkılan evin taşlarından kaynaklı daha küçük yaralarla kaplı. Çocuk inanılmaz derecede şanslıydı, boynundaki yaralanma küçüktü, göğsündeki yara akciğerine, karnındaki yaralanma da bağırsaklarına isabet etmemişti. Birçok gecede olup bitenin aksine, onun başına talih kuşu konmuştu.”

“O gece acil servise çok fazla yaralı geldi, çocuğun babasıyla ya da diğer aile üyeleriyle buluşup buluşamadığını öğrenemedim. Ağabeyini ise zorlukla kurtarabildik, uzun bir süre fizyolojik ve psikolojik tedavi görmesi gerekecek. Ben bu yazıyı yazarken acil servise yaralı çocuklar gelmeye devam ediyor, birçoğunun durumu kötü…”

Ertesi gün Dr. Dabour yine acil servisten şunu yazdı:

“İkisi çocuk, biri hamile bir kadın olan dört şehit az önce geldi. Öldürülen dokuz aylık hamile kadının uzaktan kuzenim olduğunu öğrendim.”

Aynı hastanede yoğun bakım ünitesinde görev yapan 67 yaşındaki Norveçli cerrah Mads Frederick Gilbert de yazdığı açık mektupta “Gazze’de neler olduğunun anlaşılması için Şifa Hastanesi’nde bir gece geçirmek yeter” diyordu.

Gazze hala bombalanıyor, ölen çocuk sayısı yüzlerle ifade ediliyor. Ama İsrail’in parça tesirli bombalarına karşı Filistin’in de Vefa, Şifa ve diğer hastanelerinde direnen doktorları var. Diren Filistin!

 

*http://electronicintifada.net/content/boy-who-clung-paramedic-story-behind-photo/13604