Taksiye bindim, radyoyu bir haber kanalına ayarlamasını istedim. 20’lerinin sonundaki taksici bana döndü, ‘Neden, kardeşim? Müzikten zevk almana bak. Savaşın bittiğini bomba seslerinden anlarız nasılsa’ dedi.”

Gazze’deki Şifa Hastanesi’nde çalışan Filistinli Doktor Belal Dabour, son durumu anlattığı yazısına böyle başlıyor.

Dr. Dabour, Gazze’de durumun birkaç gündür sakin olduğunu yazmış, Al Jazeera’de yayınlanan “Gazze’den mektup” başlıklı makalesinde.

“Kesin olan tek bir şey var: Gazze’deki Filistinliler sürekli bir korku, çaresizlik ve belirsizlik hali içinde yaşıyor. Sebebi, İsrail’in son üç savaştan cezasızlıkla kurtulması ve uluslararası toplumun, hiç bitmeyecek gibi görünen işgale karşı sessizliği… Gazze halkının çoğu, İsrail’in bir sonraki saldırısının ne zaman olacağını merak ediyor.”

Üç savaştan sonuncusu, 2014’teydi. Tam iki yıl önce, savaş sırasında Dr. Dabour ile görüşmüştüm, yoğun mesaisinden vakit ayırıp şunları anlatmıştı:

“Gazze’de 24 saatte sadece bir saat elektrik veriliyor. Su da aynı şekilde sınırlı. Gıda stokları tükenmek üzere. Hastanelerde jeneratörle idare etmeye çalışıyoruz.”

“Her gün çok ciddi şekilde yaralanmış yüzlerce çocuk geliyor. İlginç olan, çocukların çoğu ağlamıyor. Bazıları şokta, bazıları bombardımana yataklarında yakalandığı için henüz uykulu, bazıları da başına geleni idrak edememiş halde.”

“Örneğin yaralı gelen bebeklerden biri tüm ailesini kaybetmiş olduğundan habersiz, tedavi sırasında bile ağır uykusundan uyanmadı. Anne ve babasını kaybetmiş beş kardeş de hastanenin bekleme koltuklarında sessizce, uzun süre oturdu.”

“Fiziken çok ağır yaralı olan çocuklar geliyor ama bunun da ötesinde hepsinin uzun süre psikolojik tedavi görmesi gerekecek…”

Ama merak etmesinler.

Türkiye bebek bezi gönderecek.

İsrail ile anlaşmaya vardıklarını, aralarındaki sorunları çözdüğünü açıkladı dün Başbakan Binali Yıldırım. İsrail ile bunca yıldır “küs kalmalarının” sebebini de Gazze ablukası olarak açıkladı. (Küs dediysek siyasi, ticari veya askeri açıdan değil elbette.)

Şimdi sorun çözülmüş. Nasıl? Gemiyle ekmek gidecekmiş, biraz da bebek bezi. Daha önce Mısır’ın ya da birçok başka devletin yapamadığı bir şey değil, yani.

Dünyanın en büyük açıkhava hapishanesi Gazze’de yaşayan Filistinlilere dış dünyanın kapıları açılacak mı peki?

Tabii ki hayır.

Başbakan “Gazze’ye erişimdeki zorlukların kaldırılması konusunda anlaşıldı” diye yuvarladı lafı.

Kastı TOKİ’nin Gazze’ye girecek olması. Gazzeli çocukların tüm sorunlarını da TOKİ’yle çözmeyi planlıyorlar.

Sadece geçen yıl İsrail askerleri 30 Gazzeli’yi öldürdü, 800’den fazlasını yaraladı. Onlarca kişi tutuklandı. Tanklar neredeyse 50 ayrı kez, bombardımanla yerle bir edilmiş Gazze’ye girdi. Kuşatma sapasağlam duruyor, acil bakım gerektiren hastalar izin beklerken ölüyor, Refah kapısı çok nadiren açılıyor. Gazze bir Akdeniz kenti ama balıkçıların sadece bir taş atımı uzaklığa açılmasına izin veriliyor, dolayısıyla balıkçılık bitmiş vaziyette. Gazze kıyısında sadece kaçmak isterken boğulanlar oluyor. Tarlalar da sık sık bombardımana maruz kalıyor, içindeki çiftçilerle birlikte. Gıda yok, ilaç yok, elektrik yok, benzin yok, gaz yok, para yok, tuvalet kâğıdı bile yok.

Denizyolu da karayolu da kapalı. Sınırdan sadece TOKİ geçecek.

Doktor Belal Dabour’a göre, “Teşhis koymak zor”: “Filistinliler bağışıklık mı kazandı ya da daha kötüsü ölüme kayıtsızlar mı? Kimse kesin olarak bilmiyor. Taksici, ‘Alışmak zorundayız’ diyor.”