Geçen hafta Gazze’ye insanı yardım taşıyan gemilerde İsveç’ten de 11 aktivist yer aldı. İsrail askerlerinin, uluslararası sularda seyreden

Geçen hafta Gazze’ye insanı yardım taşıyan gemilerde İsveç’ten de 11 aktivist yer aldı. İsrail askerlerinin, uluslararası sularda seyreden gemilere yaptığı insanlık dışı müdahalenin ardından İsveç’te İsrail’i protesto için 31 Mayıs’ta yaklaşık 7 bin kişi, başkent Stockholm’ün Sergels torg meydanında gösteri yaptı.  İsveç’ten giden grubun arasında bir Türk parlamenter, Yeşillerden Mehmet Kaplan da vardı.
İsveç basının yakından takip ettiği gelişmeler de özellikle polisiye roman yazarı Henning Mankell, aktivistler arasında ilgi odağı oldu. Çoğunluğu Free Gaza (Özgür Gazze) örgütüyle bağlantılı olarak eyleme katılan İsveçli göstericilerin arasında yer alan yazar Mankell, İsrail tarafından ilk salıverilenlerin arasındaydı. Olaydan hemen sonra 1 Haziran akşamı, parlamenter Mehmet Kaplan gibi İsveç’e dönün ilk üç kişiden biri de Henning Mankell’di.
İsveçli yönetmen Ingmar Bergman’ın kızıyla evli olan Mankell’in kitapları uzun zamandır dünyada en çok satanlar listesinde. Amerika’da satış rekorları kıran ‘Çinli’ adlı kitabı, şu anda filme çekiliyor. Hollywood, film için Stockholm’ü da mekânlar arasında kullanıyor. Salıverildiğinde Mankell, onunla aynı konvoyda bulunan 9 kişinin öldüğünü bilmiyordu. Bunu gazetecilerden öğrendi. Başından geçenleri, İsveç basınına ilk aktaran aktivistlerden olan Mankell, hiç bir şeyden pişman olmadığını ve İsrail’in Gazze’ye uygulayacağı ambargoya karşı mücadeleye devam edeceğini söyledi.
Onun bulunduğu Sofia Gemisi’nde neler olduğunu Markell şöyle anlattı:
“On ikiyle üç arası nöbetteydim. Bu süreçte hiç bir şey olmadı. Ben de yatmak için gittim. Ama uyuyamadan birileri geldi ve uyardı. ‘Şu anda bir şeyler olmakta’ diye. İlk olarak büyük yolcu gemisine saldırıldı. Helikopterler gördük, ardından silah sesleri geldi. Bir saat sonra, saat 5.35’te ise bizim gemiye inildi. Önce hepimizi güvertede topladılar sonra bize geminin aşağısına inmemizi söylediler. Bu sürede yavaş hareket edenlere ise elektrikli silahlarla ateş edildi. Başka biri ise plastik mermiyle vuruldu. Bir süre sonra, bir maskeli asker geldi ve gemide silah bulduğunu söyledi. Kahrolası ahmak, silah diye benim tıraş jiletimle ve bir karton bıçağıyla gelmişti. Askerler bizi götürmeleri gerektiğini, terörist olduğumuzu söylediler.”
İsveç basının “Konvoyda İslamcı ve şiddet gözetleyen gruplar olduğu bilgilerine nasıl bakıyorsunuz?” sorusuna Mankell, “İsrail’in böyle söylemesi doğal. Bu yüzden fazla ciddiye almamak gerekir. Ama gruplarda değişik fraksiyonların var olduğunu kanıtlanırsa ve bunların farklı ajandaları varmış ise, tepki göstermek gerekir, onlardan uzak durulmalı” dedi.
Yaşadıklarından sonra Mankell “En çok kafama takılan şey; İsrail’in bu aptallığı niye yaptığı?” diyor ve ekliyor “Bizi durdurmak istiyorlarsa saygınlıklarını kaybetmeden sadece gemilerin motorunu ya da dümen takımını da bozabilirlerdi. Bu şekilde gemileri istedikleri yere çekerlerdi.” Olaylar sırasında korkmadığını dile getiren Mankell, “İsrail askerlerinin ilk andan itibaren benim kim olduğumu bildiklerini hissettim” açıklamasında bulundu. Belki de Mankell’in söyledikleri arasında en çarpıcı olanı da buydu.
İsveç’ten bu eyleme destek olan 11 kişinin arasında kimse 30 yaşından küçük değil. Hepsinin bir titri var. Uzman doktor, milletvekili, profesör, yazar, müzisyen, tarihçi, söz yazarı gibi. Belki hepsi gemiye binerken geride birilerini bıraktı ama kimse bir yaşındaki çocuğunu kucağına alıp aktivist olmadı. 19 yaşındaki bir lise öğrencisi, İsveç’ten bu eyleme dâhil edilmedi. İsrail askerinin ve devletinin yardım konvoyuna saldırısı nasıl bir akıl yitirmişlik durumuysa Türkiye’den bu eyleme dâhil edilen kitlelerin seçimi de bir o kadar acıklı. Canları hiçe sayılan kaç Türk, o gemilere bindirildi. Hükümet ölen canların hesabını önce İsrail’e sormalı sonra da hiçe saydığı bu insanların hesabını bize vermeli.