İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu şimdi her gün televizyon kameraları karşısında İsrail’in haklı savaşını anlatıp duruyor. Savunma Bakanı ve Bağımsızlık Partisi (Atzma'ut) Genel Başkanı Ehud Barak da “İsrail savaş istemiyor. Hamas’ın son haftalardaki provokasyonu bizi buna mecbur etti” gibi açıklamalarla Netanyahu’nun savaşını meşrulaştırmaya çalışıyor.
 
Ne İsrail – Filistin sorunu ne de Hamas yeni değil ve Hamas’ın İsrail tarafına arada sırada roket sallaması da bir savaş başlatacak kadar önemli değil gibi görülüyor Bölgede ne değişti de İsrail durup dururken Gazze’ye saldırdı? Cevap çok basit: İsrail’de 22 Ocak’ta seçim var ve Netanyahu seçimi savaşsız zor kazanılacak gibi. Çünkü seçime giren hükümet, İsrail’deki bugünkü ekonomik çöküntünün de sorumlusu. İsrail aynı saldırıları aynı gerekçelerle, 2009 seçimleri öncesinde de gerçekleştirmişti.
Haaretz gazetesinin İsrail’deki durumu çok iyi özetleyen konuyla ilgili  yorumu şöyle:  “Ne zaman silahlar patlasa, Netanyahu ve Barak televizyona çıkıyor ve İsrail’in diğer politikacıları onları alkışlamaya başlıyor…” 
 
SAVAŞ SEÇİM KAZANDIRIYOR
İsrail açısından bakıldığında Netanyahu’nun ve İsrail sağının savaştan beslendiğini söylemek gerekiyor. Gazze saldırısından sonra, ülkede artık Netanyahu hükümetinin yol açtığı ekonomik problemlerin tartışılmadığı dikkate alınırsa İsrail sağı bu savaşın meyvelerini daha şimdiden toplamaya başladığı görülüyor.
 
Hamas askeri kanat sorumlusu Ahmed El Cabari’nin İsrail saldırısıyla öldürülmesi, İsrail’de elbette halkın büyük çoğunluğunun yoksulluğu unutmasına yaradı ve bu da İsrail sağının gelecek seçimi şimdiden kazandığını gösteriyor. Hatta Çarşamba akşamı Benyamin Netanyahu’nun karşısındaki en güçlü aday gibi görülen eski Başbakan Ehud Olmert’in Kadime’den adaylığını açıklaması bu gürültüde güme gitti. Aday mı değil mi bile belli değil artık. 
 
Benyamin Netanyahu yaz başından beri  “Gerekirse İsrail’in İran’a yalnız başına saldıracağını” dile getiriyordu ve fikrinin ülkede geniş bir taban bulduğunun da farkındaydı.  İsrail kısa bir süre önce çeşitli nedenlerle İran’a saldırmayacağını açıkladı ve İran’a saldırı umudunun ortadan kalkmasıyla boşluğa düşen İsrail sağı şimdi Gazze’yi bunun yerine koyabileceğini düşünüyor.  Netanyahu’nun aşırı sağ ile seçim işbirliğinin pürüzsüz bir biçimde yürümesi için, böyle bir savaşçı “işletme yağına” ihtiyaç vardı. Ahmed El Cabari’nin vurulmasından sonra şimdi Netanyahu güçlü lider olarak seçimlere girebilir. 
 
HAMAS’IN ÇIKARLARINI MISIR TEMSİL EDİYOR
Böyle düşünürsek, İsrail’e bu kadarının yeteceğini de kabul etmek zorundayız. Yani  Cabari’nin öldürülmesi ve Gazze’ye yapılan saldırılar sonrası İsrail erişebileceği her şeye erişti. İsrail’e bu kadarı yeter. Bundan sonra savaşın devam etmesi İsrail’in değil Hamas’ın işine yarayacak. Her ne kadar İsrail, kara operasyonuna başlayacağı,  savaşın karadan da sürdürüleceği sinyali verse de aslında savaşın bu haliyle bitmesinden yana. Ancak savaşın bitirilmesi İsrail’in elinde değil. İsrail, kim ne derse desin, ortalığı yakıp yıktıktan sonra, 2009’daki saldırıdan sonra ulaşılan “ateşkes”in korunmasından yana. Ama Mısır ve Hamas şimdi tam da bu ateşkesin tekrar görüşülmesinden yana.
 
Hamas’ın savaştan başarıyla çıkacağına inanmasının en önemli nedeni artık Mısır’ın da İsrail karşıtı bir aktör olarak savaşa dâhil olması. En azından masa başında ve demeçlerle yürütülen savaşı Mısır sürdürüyor. Mısır’ın asıl derdi ise, 2009’da Hamas’ın İsrail’le yaptığı ateşkes koşullarını Hamas’ın lehine değiştirmek.
Mısır, Müslüman Kardeşlerin iktidara gelmesinden bu yana Gazze’ye açılan Refah kapısından insan girişini sağlamış ve Gazze’de ablukanın tamamen ortadan  kalkması için İsrail’in Refah’tan mal ve malzeme geçişine de izin vermesini zorlamaya başlamıştı.  Şimdi Hamas, eğer İsrail ile ateşkese evet derse, Refah kapısının tamamen açılması karşılığında olacak bu. Yani Refah kapısının açılması, pratikte Gazze ablukasının kalkması anlamına geliyor.
 
Gazze saldırısından sonra her ne kadar kısa vadede Netanyahu İsrail iç siyasetinde diğer rakiplere karşı öne geçmiş olsa da, asıl kazanan Hamas ve Müslüman Kardeşler olacak.  Mısır’daki İsrail karşısındaki siyasi hava 1979’da sanki Camp-David Anlaşması hiç yapılmamış gibi.
 
HAMAS MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN KARDEŞİ
Hamas, Mısır’ın ideolojik – politik önderliği sayesinde 2008/2009 savaşına göre bugün çok daha güçlü bir biçimde İsrail karşısında duruyor. Gazze bombalandıktan sonra Gazze’ye ilk koşanlardan birinin Mısır Başbakanı Hişam Kandil'in, saldırıdan sonra Obama’nın ilk aradığı kişilerden birinin Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi’nin olması da Mısır’ın Hamas ile ne kadar içli dışlı ve hamas’ın kontrolü için Mısır’ın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
 
Mısır’ın hem İsrail hem de Hamas için önemi elbette Müslüman Kardeşler’den geliyor. Hamas’ın kökenindeki siyasi parti olan Müslüman Kardeşlerin Mısır’da iktidara gelmesi, zaten Gazze’de iktidardayken batının baskısıyla iktidardan uzaklaştırılan Hamas’ı cesaretlendiriyor. Hamas, ana parti Müslüman Kardeşlerden ve Mısır iktidarından aldığı cesaretle İsrail’e tekrar füze sallayabiliyor, Gazze’deki diğer radikal İslamcılarla ve Batı Şeria’daki El Fetih’le kendini boy ölçüşebilir görüyor.
 
İsrail’e göre, Hamas, Mısır’dan sadece cesaret almıyor, örneğin kendisine salladığı füzelerin bir kısmı da Mısır’dan geliyor. Ancak, şimdi ne İsrail Mısır ile ne de Mısır İsrail ile bu tür konuları konuşup daha büyük bir tatsızlık çıksın istemiyor. Mısır, Hamas’ın yerine Gazze’de başka bir güç istemediği gibi, Hamas’ın kontrolünden çıkmasından da yana değil.    
 
HAMAS’IN GÜCÜ TÜKENMEK ÜZEREYDİ
Hamas’ın İsrail’e karşı tutumunu ve cesaretini sadece Müslüman Kardeşlerin Mısır’da iktidara gelmesiyle ve Hamas’ın da bundan siyasi güç almasıyla açıklamak yetersiz. Hamas’ın siyasal iç sorunlarının Mısır’ın desteği ile çözülmesi de bu neden kadar önemli. Mısır, özellikle Suriye savaşından sonra ortaya çıkan Hamas’ın iç sorunlarının çözümünde ve Hamas varlığının sürdürülmesinde de müdahil.
 
Mısır Hamas’ı adeta yeniden biçimlendiriyor. Gazze’de yaşayan birçok kişi gibi birçok küçük militan organizasyon da İsrail ile yapılan 2009 ateşkesini Hamas’ın güçsüzlüğü olarak görüyor ve yavaş yavaş Hamas’ın El Fetihleştiğine inanıyordu. Özellikle militan gençler, Hamas’la savaşın kazanılamayacağı, Hamas’ın iktidar kirlenmesi yaşadığı görüşündeydi.
 
Hamas’ın son radikalliğinin bir nedeni de elbette El Fetih’in bu ay sonunda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na Filistin Devleti kurulması için başvuruda bulunacak olması. Hamas, El Fetihli bir Filistin çözümünü,  İsrail’in varlığını kabul eden  bir çözüm olarak gördüğü için reddediyor. 
 
MISIR RADİKALLERİ KONTROL ETMEK İSTİYOR
Gazze’de Hamas dışında birçok yeni radikal gruplar oluşmuş durumda ve bunların hepsi Hamas’la yarış halinde. Hamas ise, bir yıldır İsrail’e ufak ufak füze sallamakla güç gösterisine hazırlanıyordu. Hamas’ın kitlesine tutabilmek için bu gruplardan daha radikal olduğunu gösterebileceği hiçbir fırsatı kaçırmayacağı belli. Şimdi, savaşın sürdürülmesi, İsrail’in yakasının bırakılmaması hem Hamas tabanının istediği tavır hem de Hamas önderliğinin eline geçmiş bir fırsat. Yine “Arap baharı” vesilesiyle Suriye ile ilişkileri değişen Hamas, bu değişimi kendi içinde çok sancısız atlatamadı ve şimdi İsrail’in bu saldırılarını bu tortuların sökülüp atılması için fırsata çevirmek   istiyor. 
 
Mısır’daki Müslüman Kardeşler iktidarı ise, Hamas’ın her ne olursa olsun iktidarda kalmasından ve diğer radikal gruplar karşısında saygın bir durumda olmasının korumamsından yana. Çünkü Gazze’de ortaya çıkan daha radikal küçük grupların özellikle Mısır Sina’da karşılıkları bulunuyor. Yani Mısır, kendi içinde güçlenen El Kaide benzeri radikal İslamcıların Hamas’tan daha radikal Gazze İslamcılarıyla ilişki kurmasını engellemek için Hamas’ı kontrol altında tutmakta fayda görüyor.
 
Ancak Gazze’de günlük hayatta halkın yaşadığı sorunlar Hamas’ın iç sorunlarını daha da artırıyor. Yıllardır sadece “savaş” ve “İsrail” kavramlarıyla yaşayan nesil, Gazze’deki ekonomik ve toplumsal sorunların İsrail’e karşı savaş kazanılamadığı için giderilemediğine inanıyor.      
 
Mısır Müslüman Kardeşler iktidarı öncesi, İsrail kendini, bölgede daha güvende hissediyordu. İsrail, Filistin’le çatışmasında Mısır’ın işe karışmayacağını biliyordu. Hüsnü Mübarek, kendi halkının demokrasi ihtiyacından çok İsrail’e karşı demokratik kurallar içinde davranmayı önemsiyordu. 
 
Ancak, Müslüman Kardeşler iktidarından sonra İsrail Mısır’a Mübarek zamanındaki kadar güvenemeyeceğini çok biliyor. Kaldı ki, Hamas askeri kanat sorumlusu Cabari’nin öldürülmesinden sonra Mısır’ın İsrail büyükelçisini geri çağırması bile daha önce yaşanmayacak bir davranış olarak İsrail’in kaygılarını haklı çıkarıyor.
 
Öte yandan Mısır, İsrail’in mutlaka ilişkide olmak istediği bir devlet. Çünkü savaş halindeki Suriye ile de savaşın sıçramak üzere olduğu Lübnan ve Ürdün ile de ilişki kurması çok daha zor. 
Mısır ise, her ne kadar Hamas’ın Filistinlilerin hamisi gibi görünüp İsrail ile yaptığı anlaşmaları feshetmeyi, İsrail ile diplomatik ilişkiyi kesmeyi düşünüyor gibi yapsa da aslında Gazze’de istikrara en fazla ihtiyaç duyan ülkelerden biri.
Obama’nın aradığı bir lidere sahip olan Mısır’ın sonunda İsrail ile savaşa tutuşmasını kimse beklememeli. Mısır, bölgede gücünü artırmak, Müslüman kardeşler iktidarını pekiştirmek için 
 
***
 
Hamas direniş sürdürmek zorunda
İsrail, Gazze saldırısına Hamas’ın füze saldırılarına karşılık olarak başladığını ileri sürüyor. İsrail’e göre asıl saldırıyı başlatan Hamas. Heinrich-Böll Vakfı (Heinrich-Böll-Stiftung) Ramallah eski başkanı ve eski Yeşiller Almanya Milletvekili Christian Sterzing, “Hamas, bölgede sürekli diğer militan radikal grupların baskısıyla karşı karşıya. Hamas, radikal olduğunu kanıtlamak için İsrail topraklarına füze fırlatmak zorunda olduğunu hissediyordu “ diye konuşuyor. Christian Sterzing, Almanya’nın Sesi Radyosu’dan   Friedbert Meurer’in sorularını yanıtladı. Çevirisi şöyle:
-    Geçtiğimiz günlerdeki gelişmelere dönüp baktığınızda çatışmanın tırmanmasının sorumluluğu kimde?
Bence, bu durumda, bölgede sık rastlandığı gibi, çatışmanın sorumlusu olarak şu ya da bu tarafı suçlu göstermek çok mümkün değil. Bu bir gelişme, her iki tarafta tarafların artık kontrol altına alamadığı dinamikler gelişiyor  ve bu öyle bir gelişme. Burada biz, bir yandan aylardır Selefiler ve başka diğer çok radikal gruplar ve örgütler tarafından baskı altına alınmış Hamas’la karşı karşıyayız. Diğer yandan şunu da görmek zorundayız, Hamas 5 yıldır artık Gazze’de hiçbir başarıya ulaşamaz hale geldi. İsrail ablukası sürüyor ve Filistinlilerin yaşam şartları oldukça kötü ve siyasi olarak temelde ilerleme sağlanamadı. Yani burada, kendini yeniden tanımlama ihtiyacı ortaya çıkıyor.
İsrail tarafında ise, seçim kampanyası var. Bizim 30 – 40 yıllık deneyimlerimiz maalesef göstermektedir ki, İsrail seçim kampanyaları boyunca, çoğu kez askeri saldırıların hatta savaşların gerçekleştiğini hesap etmek zorundayız.
-    Yani her iki tarafın omzuna eşit mi dağıtıyorsunuz sorumluluğu? İsrail, diyor ki, ‘Güney İsrail saldırıya uğradı. Hamas, füze saldırısında bulundu. Bizim yaptığımız kendimizi savunmak.’ İsrail için kendini savunmak çok anlaşılır ve çok doğal bir şey. Ne düşünürsünüz?
 
Evet, son zamanda Gazze’den Güney İsrail’e güçlü roket saldırıları oldu. Bundan  kimsenin şüphesi yok.  
 
-  Öyleyse bu seferki saldırgan Hamas mı?  
Evet ama şu unutulmamalı. Hafta başı, Salı günü, Mısır’ın arabuluculuğu ile iki taraf arasında bir ateşkes gerçekleşti ve aslında her iki taraf da tekrar barışa dönmüş, barış sağlanmış gibiydi. Bunu basından izlemişsinizdir. Ama hiçbir zaman tam bir barış sağlanamadı. Şurada burada yine patlamalar oldu, şurada burada saldırılar gerçekleşti. İsrail’in saldırıları da Hamas’ın saldırıları da oluyordu ama yönelim barıştan yana gibiydi. Çarşamba günü öğlenden sonra İsrail’in savaş uçaklarıyla Gazze saldırısı çok şaşırtıcıydı, hiç beklenilmiyordu. Bence Filistinliler de bu kadar beklemiyordu ve kendilerinin tacizlerinden sonra İsrail’den kurtulduklarına inanıyorlardı. 
Son yıllarda biz kısa süre içinde sert çatışmaların yaşanmasına ve çatışma sırasında Mısır’ın resmi olmayan arabuluculuğu sonrası yeniden geçici sessizliğe, barışa dönülmesine alışmıştık.
-     İsrail saldırısı sizce İsrail açısından siyasi bir hata mı? Seçim kampanyasına mı borçlular bu saldırıyı?
Bu 22 Ocak’taki İsrail genel seçimlerinde kendini gösterecek. Biz son yıllarda daha önce de söyledim ya, İsrail tarafından seçim kampanyalarında askeri çözümün sivriltildiğini görüyoruz. Tarihsel olarak, hükümetlerin askeri operasyonları ve “savunmayı” seçim kampanyalarında kullandıklarını gördük ve bunun, ülkeyi savunan hükümet imajının işe yaradığı da görülüyor. Çünkü ülkeyi savunduklarını söylemek her zaman seçmeni inandırıyor.
Ancak bu dönem seçim kampanyasında kullanılabilecek, kampanyada ciddi bir rol oynayabilecek bambaşka bir durumla karşı karşıyayız İsrail’de. Yani sosyal adaletsizlik- ekonomik problemler. Ama şimdi muhalefet iktidarın arkasında durup alkış tutmaktan başka hiç bir şey yapamaz. Ama öte yandan ben hatırlıyorum ki, 2008/2009 yıl dönümünde İsrail hükümeti tarafından başlatılan Gazze savaşı hükümet partisinin bir işine yaramamıştı.  Çünkü o dönemdeki askeri operasyonlar ve savaş İsrail muhalefeti tarafından çok eleştirilmişti ve uzun süre İsrail’in tavrı eleştiri almıştı. 
- Kabaca söyleyecek olursak, Filistin tarafında iki bölgeden bahsedebiliriz: Gazze çizgisinde Hamas ve batı Şeria’da El Fetih. Siz uzun süre Ramallah’ta çalıştığınız için soruyorum: Oradaki Filistinliler için bu ne anlama geliyor? Bunu siz nasıl görüyorsunuz?
Filistin siyasetinin temel sorunu bu siyasi bölünmüşlüktür. Halk, birçok araştırma bunu gösteriyor, bundan çok rahatsız,  acı çekiyor ve her iki tarafın siyasi olarak tekrar birleşmesini savunuyor. Yıllardır bunun için müzakere ediliyor ama büyük bir başarı sağlanamadı. Ve bu ikiye bölünmüşlik iki taarfta da kendine has dinamiklerin gelişmesine neden oldu. Hem Gazze’de Hem Batı Şeria’da bu dinamikler her iki bölgeyi birbirine yaklaştırmıyor birbirinden uzaklaştırıyor ve her iki taraf da bundan siyasi çıkar elde ediyor.
Örneğin Başkan Mahmud Abbas, şu sıralar Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda  bir Özel Statülü Filistin Devleti peşinde ve Hamas,dediğimiz gibi, gittikçe artan ölçüde radikallik gösterme zorunda hissediyor kendini. Çünkü kendini göstermesi için diğer militan gruplardan aşırı baskı görüyor. Ve bu tehlikeli gelişme yaşanıyor: Hamas, kendinin direniş gücü olduğunu göstermek için füze fırlatıyor. Son ayalrda bu füzeleri atanların birçoğu aslında diğer radikal örgüt ve gruplardı. Hamas daha az gibiydi aralarında. 
Ancak, son günlerdeki durum gösterdi ki, Hamas, aşırı radikallerden aşağı kalır yanının olmadığını göstermek zorunda yoksa “artık direniş gösteremez hale geldi” damgası yemek istemez. Bu damgayı yemek onların sonu olur. Bu tabii Avrupa’dan görülebilecek bir şey değil.