Çevre davalarının yıllar sürmesi geri dönüşü imkânsız zararlara yol açıyor. Üst mahkemeler yıllar sonra ‘iptal’ kararları verse de geçen süre zarfında dereler kuruyor, ağaçlar kesiliyor, ekosistem tahrip ediliyor.

Geç gelen adalet doğa tahribatına neden oluyor

Yaren ÇOLAK

Ülkenin birçok bölgesinde ekolojik tahribata neden olan projelerin iptal kararları sevindirmiyor. Yurttaşların, meslek odalarının, demokratik kitle örgütlerinin açtığı davalar yıllar sürerken inşaatı başlanan ve tamamlanan projeler ekolojik tahribata yol açıyor.

Son olarak İstanbul 3. Boğaz Köprüsü’nün çevresel etki değerlendirmeye (ÇED) tabi tutulmasına ilişkin açılan dava da Danıştay 6. Dairesi tarafından reddedildi. Danıştay kararında ‘üretim veya işletme safhasına geçmiş’ proje ve yatırımlarının ÇED’e tabi tutulmasının daha büyük kamusal zararların oluşmasına yol açabileceğini belirtildi.


GERİ DÖNÜŞÜ İMKÂNSIZ ZARARLAR

Öte yandan Dersim’de Munzur Gözeleri’nde yapımına başlanan ve Danıştay’ın kararıyla iptal edilen rekrasyon projesinin inşaatı bölgede büyük tahribata yol açtı. Bölge halkı için kutsal sayılan ve geri dönüşü imkânsız zararlar verilen Munzur Gözeleri’ne ilişkin Munzur Özgür Aksın Meclisi tarafından açıklama yapıldı.

İhalenin başlangıç aşamasında Erzincan İdare Mahkemesi’nin davayı reddettiği belirtilen açıklamada, “Rekreasyon projesinin sit alanı mevzuatına aykırı olacağı, çevre de ekolojik karakterinin korunması ve 2 bin metreden yakın bir yerde işletmenin olmaması gerekirken bu harcama neyin nesidir? En önemlisi kimlere hizmet etmiştir? Mutlak ve zorunlu korunması gereken Gözeler ve Munzur havzasının su ekosisteminin kirlenmesine ve geri dönüşü olmayacak şekilde zarar görmesine sebebiyet verenler hakkında idari ve adli işlem yapılmış mıdır?” denildi.

SARAY’IN KAÇAK OLDUĞU BİR KEZ DAHA TESCİLLENDİ

Geçtiğimiz günlerde ise Mimarlar Odası, 1. derece sit alanı olan Atatürk Orman Çiftliği arazisindeki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na karşı açtığı davayı kazandı. Danıştay, sit alanlarına bina yapılmasının yolunu açan kararı iptal etti.

HES projelerinin kuşattığı Doğu Karadeniz’de de durum farklı değil. Projelere karşı hukuki mücadele veren bölge halkının ‘iptal’ kararları geç geliyor. Hukuki süreçte ‘yürütmeyi durdurma’ kararı verilmemesi nedeniyle faaliyete geçen HES nedeniyle dereler kuruyor, balıklar ölüyor.

İPTAL KARARLARI ANLAMSIZLAŞIYOR

Yürütmeyi durdurma kararlarının verilmemesinin daha sonra çıkan iptal kararlarını anlamsızlaştırdığını belirten çevre avukatı Halis Yıldırım şu ifadeleri kullandı: “Yürütmeyi durdurma kararı, çevreye verilmesi olası zararların önüne geçmek için ve telafisi mümkün olmayan zararların ortadan kalkması için başvurulan bir hukuki yol. Ancak 8-9 yıldır hemen hemen tüm idari yargıdaki davalarımda yürütmeyi durdurma kararı verilmedi. Örnek olarak Şavşat HES ve Susuz HES projelerinde de yürütmeyi durdurma kararı verilmedi ve çevreye büyük tahribatlar yapıldı. Şimdi yeniden aradan geçen 10 yıl sonra bu davalar temyizden bozuldu. Halkın ve davacıların lehine karar alındı. Ancak bölgede santral binaları tamamlandı ve çalışmaya başladı. Yürütmeyi durdurma kararının verilmemesi nedeniyle yargı eliyle çevre adeta şirketlere sunuluyor.”

***

Bitmiş projelere iptal kararları

Birçok proje için iptal kararı projeler tamamlandıktan sonra verildi. Bunlardan birkaçı şöyle:

Kâğıt üzerinde kazandık: Burdur’un Yeşilova ilçesinde ‘Türkiye’nin Maldivleri’ diye anılan Salda Gölü’nü yok edecek olan gölet projesine açılan davaya verilen ret kararı Danıştay tarafından bozuldu. Devlet Su İşleri’nin (DSİ) tarafından yapılan ve 2018’de bozulan karar bölge halkını sevindirmedi. Davanın Avukatı Tuncay Koç, “Gölet yapım işi tamamlandığı için davayı kâğıt üstünde kazanmış olduk” dedi.

Evler yıkıldıktan sonra gelen karar: İstanbul’da yüzlerce yıllık bir tarihe sahip olan ve dünyanın en eski Roman yerleşimlerinden biri sayılan Sulukule’de yargı, 12 yıl sonra bir kez daha iptal kararı verdi. 2019 yılında verilen karar evler yıkıldıktan sonra geldi.

Karar verilene kadar dere kurudu: Artvin’de Şavşat’ta ise hidroelektrik santrala (HES) karşı sürdürülen hukuk mücadelesi 10 yıl sonra kazanıldı. 2019 yılında karar veren Danıştay aradan geçen on yıl sonra halkı haklı buldu ancak çoktan faaliyete geçen HES, çayı kuruma noktasına getirdi.