Hesabı bana ödetiyor. Yemek boyu gözünün içine bakıyorum, bakmıyor. Tam hangi taksilere dağılacağımızı konuşurken, mekânın güvenliği bir köpeğe tekme atıp yemeğini sokağa döküyor

Gece’nin aşırı hüzünsüz hikayesi- 2

ANIL NİŞANCALI / @anilnisancali

Ben doğanın ve evrenin annesiyim. Yıldızlar benim öz torunlarımdır. Yakala! İnsanların ağzına silah dayamamak gerekiyor. Çok yanlış değil mi? Ondan değil. İnsanların ağzına silah dayamamak lazım, o sefil hallerini gördükten sonra dayanamıyorum, sıkıyorum, bir tadı kalmıyor. Hemen ölen organizmalarız ve bir yudum fazla nefes için birbirimizin üstüne acımadan çıkıyoruz. Ne yaparsın, insanlık Dünya’nın uzaktan faşist kuzeni gibi. Ben ne olduğumu pekala biliyorum. Bir evren bozması. “Abi b.kunuzu yiyeyim” diyor silahın altındaki tip. “Lütfen abi.”

“Aa dur, daha sıra ona gelmedi” diyor Simba ve gülüyor. Dişleri iğrenç. Çok güzel. “Boşuna yalvarma, öldüreceğiz yani seni.” diyor Simba. Dişleri dünyayı ortasından ısırıyor. “Abi ben de onu diyorum.” Diyor silahın altındaki tip. “Sıkın kafama bitsin bu.” “Sen niye interseks cümleler kuruyorsun bakayım?” diyor ve elindeki bantları adamın etrafına bağlamaya devam ediyor Simba. “Odada kadınlar da var. Sen klozetin kapağını da kaldırmıyorsundur.”

Hayranlıkla izliyorum onu. “Oğlum Gece” diyorum kendi içime. “Sen ne pezevenk karısın.”

İlk buluşma için balkonumun duvarına benzinle gülen surat çizip onu yaktığından beri iki hafta geçti. Ben onu arayacağımı söyledim ve beklemesini istedim. Bir gün balkonuma bir not ve bir paket düştü. “Sen gittiğinden beri, iki hafta etti iki Kafka” yazan bir not ve içinde iki Kafka kitabı bulunan bir paket. E canına soktuğumun evladı, dümdüz etti aklımı, yeksan etti kalbime. Beni özlüyorlarmış, beni tanıyorlar. Nasıl yürüttüğümü bilemediğim bir oksijen sirkülesi içinde sağa sola çaprazlama isim tamlamaları saça saça bir var olma ruhunu emiyorum. Ah be tatlım, benim çirkin Simba’m. Ah! Aklım ağrıdı. Kızıl saçlarımı dağıttım, biraz uzadılar ve bundan rahatsız olmuyorum. Bir insanın kendi cinsiyetine evrildiği o anı alın ve bunu bir Indie müzik cümlesiyle destekleyin. Siz, canına okuduğumun doğru erkeğisiniz işte.

“Ne diyeceğim biliyor musun?” dedi beni ilk gördüğünde. Dangalak, topuklu ayakkabılar üzerinde yaşam savaşı veriyorum, Bu mu giriş cümlen? Düşüncelerimi duymadı Simba ve zıpladı cümleye. “Ergenlerin basket şortları gibi kokuyorum.” Huzur ergenlerin taşakları altındadır. Çok hoşuma gitti. Ben seni anlamaya alışırım. Alışırım da, her saniye makul muteber bir şeyleri anlamak aklımı başımdan kaçırıyor be güzelim. Evet, güzelim. Ben eril eril konuşurken de güzelim. Senle hiçbir zaman yürümediğimiz sokaklardan geçiyoruz, insanlar bizim yerimize amuda kalkmış, güneş kıçını açmış bize gülüyor. Haziran hepimizle dalga geçiyor güzelim, eğil, fesat geçiyor başımızdan. Yemek boyunca inanılmaz görgülü ve nazikti. Demek isterdim. Bir altına sıçmadığı kaldığı gibi, benim yemeğimi de yedi. Aşık oldum. Eyvah. Ne yapacaksın be kadın. İsmin Gece. Baban hangi hayalde saklanıyorsa bir türlü yakalayamıyorsun. Annen, meh. Boşver onu. “İlk kez birine annemden bahsetmek istiyorum” diyorum Simba’ya. “Bu yüzden seninle artık görüşmememiz gerekiyor.” “Ah” diyor Simba. “Var olmak mı yoksa yok olmak mı?” Shakespeare kör oldu.

Hesabı bana ödetiyor. Yemek boyu gözünün içine bakıyorum, bakmıyor. Tam hangi taksilere dağılacağımızı konuşurken, mekânın güvenliği bir köpeğe tekme atıp yemeğini sokağa döküyor. İşte şimdi öldürdüm günlerini. Taktiğim basit. Yanına gidip sivri topuklarımı çenesine saplayacağım. İnanın bana, yapabilirim. Tam ben adama doğru yeltenecekken bir el bileğime dokunuyor. Bu, 2 saattir dokunduğum el değil. El aynı, tadı farklı. “Dur” diyor Simba. “Canını yakarsan, geçince unutur” diyor Simba’m. “Unutursa başarısız oluruz” diyor sevgilim.

Ben hayatı avuçla yedim.

Çabucak bir plan yapıyoruz. Bu adam benim aklımın içinden konuşuyor. Köpeği tekmeleyen fallik, mesaisini bitirince yanına yanaşıyorum. Hiç bir şey söylemeden eteğimi sıyırıp jartiyerimdeki sigarayı gösterip gelmesini işaret ediyorum. Başta anlamıyor. Tangamı sıyırınca her şey basitleşiyor. Köşeyi dönünce Simba onu biber gazıyla bayıltacak. Köşeyi dönüyoruz. Simba adamın ağzına yumruğu çıkartıp bana bakıyor. Biber gazını kullanmıyor. “Dedim ya” diyor. “Canı acımalıydı.”

Seni seviyorum adam.

Simba ile güvenliği kapattığımız müştemilatın yanındayız. Birer sigara yakıyoruz. Simba, adamı bantla kapıya bağladı. Biri kapıyı açınca bant kopacak. Ha şunu söylemeyi unuttum, adam 28. kattan aşağı sarkıyor. Fallik. Sen misin köpeğe tekme atan? Kimse kapıyı açmaz diye polisi aradık. 155 Polis İmdat’a ulaşmak 25 dakika sürdü. Umursamadık. O inşaatı ihbar ettik. Polisler kapıyı açtı. Tahmin ettiğiniz son. Fallik bir yıldız gibi kayıyordu. Biz Simba ile bir dumana binmiş, rüya görmeye gidiyorduk. Uzağa gidiyorduk. Biz, seviyorduk.