Geçen hafta şöyle bir tespit yapmışız: “Bazı çevreler, koşullar aksini gösterse de hemen hemen her konuda Türkiye’yi  gerçek konumundan

Geçen hafta şöyle bir tespit yapmışız: “Bazı çevreler, koşullar aksini gösterse de hemen hemen her konuda Türkiye’yi  gerçek konumundan kopartarak abartılı bir yere koyma eğilimindeler.”
Bu çevreler yine iş başında. Geçen haftaki “eksen kaydırma” iddiasının ardından bu kez “2010 yılının ilk çeyreğinde büyüme patladı” iddiası gündeme getirilmiş durumda. Ancak biraz mahcup bir şekilde. Hatırlayınız, Başbakan Erdoğan, kendinden çok emin bir şekilde, açıklanacak ilk çeyrek büyüme rakamıyla G-20 rekorunun kırılacağını iddia etmişti. Ama görülüyor ki rekor (ilk çeyrekteki rekor G-20’nin yüzde 11.9 ile en hızlı büyüyen ülkesi Çin’e ait) kıl payı kaçırılmıştır. Çünkü Türkiye’nin ilk çeyrekteki gerçekleştirdiği yüzde 11.7’lik büyüme Çin’in gerisinde kalmıştır. Düş kırıklığından olsa gerek, rakamların açıklanması yine TÜİK’e bırakılmıştır. Oysa bir gün öncesinde açıklamanın Başbakan tarafından yapılacağı ifade ediliyordu. Ancak bu mahcubiyet çok kısa sürdü. Aynı çevreler son açıklanan rakamla başka rekorların kırıldığını kısa bir sürede fark ettiler. Kimileri “son 6 yılın rekorunun kırıldığını” keşfetti. Kimileri ise “Türkiye’nin yüzde 0.3 büyüyen AB’yi 40’a katladığını” ortaya çıkardı. Anlaşılıyor ki, bu kopartılan şamata bir süre daha devam edecek ve daha ne yeni rekorlar keşfedilmiş olacak.
Oysa gerçek bunun tam tersi. Geliniz niye böyle olduğunu ayrıntısıyla açıklayalım... İlk çeyrekte yüksek büyüme geçen yılın eş dönemindeki bir büyümenin ardından gelmiyor. Yani, büyüme temposunda bir yükselme söz konusu değil. Tam tersine, bu yüksek büyüme geçen yılın ilk çeyreğindeki yüzde 14.5’lik bir küçülmenin ardından geliyor ve baz etkisi nedeniyle yüksek çıkıyor. Ayrıca bu yılki büyüme oranı, geçen yıldaki küçülme oranının 2.8 puan gerisinde. “Büyüme patladı” deniliyor ama bu yılın ilk çeyreğinde gelinen milli gelir düzeyi iki yıl öncesindeki (kriz öncesindeki) düzeye (2008 yılındaki düzeye) henüz gelebilmiş değil.  Dolayısıyla bu yılın ilk çeyreğinde patladığı ileri sürülen büyüme gerçek bir büyüme değildir. Nitekim TÜİK’in mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış GSYH serisi de bunu teyit ediyor. Seriye göre ilk çeyrekteki GSYH değeri bir önceki döneme göre ancak yüzde 0.1 oranında artabilmiş.
Kriz öncesine dönülemediği, GSYH’yi oluşturan harcama kalemlerinin reel değişimi incelendiğinde daha somut bir şekilde ortaya çıkıyor. Özel tüketim harcamalarının, özel sektör yatırımlarının, toplam yatırımların, ithalat ve ihracat kalemlerinin sabit fiyatlarla 2008 yılının ilk çeyreğindeki değerleri 100 kabul edildiğinde bu değerler 2010 yılının ilk çeyreğinde sırasıyla, 98.6, 82.8, 82.8, 83.7 ve 88.6’ya düşmektedir.
Benzer bir durum, GSYH’yi oluşturan sektörlerin üretim değerleri için de geçerlidir. Madencilik ve taşocakçılığı, imalat sanayii, inşaat vb. birçok sektörde sabit fiyatlarla 2010 yılının ilk çeyreğindeki üretim değerleri 2008 yılının ilk çeyreğindeki değerlerinin gerisinde kalmıştır.
Bu tespitler çok açık bir şekilde, büyümedeki patlamanın milli gelir düzeyini kriz öncesindeki değere getirmeye yetmediğini gösteriyor.
Son açıklanan büyüme rakamları ileriye dönük başka ipuçları da veriyor. Geliniz, onları da haftaya tartışalım.