Halimize bakın bir… Bize ambargo koyan devlet, canlı canlı adam kesip, mangal yapıyor… İyice şamaroğlanına dönmüşüz. Vallahi de billahi de öyle. Zaten geri kalan herkesle de papaz olmuş durumdayız. Hatta bazen papaz üzerinden atar tutar yapıyoruz, sonra tek bir komutla papazları kaçırıyoruz. Doğruya doğru…

Ekonomiden sorumlu değişik birey ısrarla “Çok iyi çok iyi çok iyi” diyor. Bir papağan misali sürekli “Ehonomü çok iyi” diyor. Peki ekonominin bundan haberi var mı? yok. Göz kırp göz kırp göz kırp… Kıpsss. Belki de sürekli söyleyince oluyordur. Cin çıkartma gibi. Tek farkı cin bize kaçmış kaçacağı kadar, çıkması zor olabilir.

Malum oluşuma yakınsanız zaten vergi indirimi diye bir güzellik var. Ülkenin gerçek vatandaşlarının hiç görmediği, milyonlarca liralık vergi indirimleri yapılıyor… Tabii ki sana bana mı yapsın indirimi, tabii ki koskoca şirketlere yapacak. Malum oluşum zaten bildiğiniz gibi oluşacağı kadar oluşmuş. Hepsinin çoluğunun çocuğunun altında küsüratını bile ödeyemeyeceğimiz arabalar var. Araba önemli…

Dolar ve Euro kurunu yazmak istemiyorum çünkü şu anda ne yazsam, siz okuduğunuz zamana kadar güncelliğini yitiriyor. Ekonomiye bakan birey utanmadan sıkılmadan “Dolar borcunuz mu var? Dolarla mı maaş alıyorsunuz?” diyebiliyor… Bambaşka memleket vallahi. Hani bir şirkette çalışsa, para tura işlerine bakarken böyle laflar etse, tekme tokat kovarlar vallahi. Yalansa yalan deyin, köşedeki malum partili bakkalı bile ekonominin başına getirsek, bizimkinden daha kaliteli iş çıkartır gibi. En azından milletin suratına baka baka “Döviz kuru benim için önemli değil, oraya hiç bakmıyorum” diyemez. Diyemez ya. Ya bu nedir artık?

Böyle şeyler diyenlerin olduğu yerde artık yazı yazmanın da bir anlamı yok. İyice saçma sapan ve akıl dışı bir hal aldı her şey.

Ülke iyice kurudu, gün geliyor, patates soğan bile bulunamıyor. Yerli üreticileri küstürdük, pamuğu bile Yunanistan’dan alıyoruz, yerli üreticiyi bitirdik. Kendi tohumumuzu kendimize yasakladık. İsrail’in tohumuna avuç açıyoruz. Kendi tohumumuzu kendimize yasakladık ya, dahası var mı?

Kendi kendine yetemeyen nadir ülkelerden biri haline geldik yıllar içinde. Yalnız iyi yediler, iyi emiklediler. Ülkenin iliği bile haşlandı Katarlılara sunuldu. Bir de ekip öyle bir ekip ki akıl almıyor. Vizyonsuzluklarından mıdır, korkusuzluklarından mıdır, yasa tanımazlıklarından mıdır bilinmez. Gün geliyor, başka ülkelere olan ambargoyu filan da delip oradan sakal alma peşinde koşabiliyorlar… Yani şu sakala, komisyona ve ranta gösterilen özen biraz halka gösterilse aslında çok daha güzel olabilirdi her şey. Ama yok, bireysellik, egoistlik böyle bir şey. Garibo halk yine iki eyyamla güldürülüyor, ölümü gösterip sıtmaya razı ediliyor.

Artık vatandaşın da insan gibi yaşamayı unuttuğunu açık seçik görüyoruz. İnsanlıktan uzaklaştıkça da cahil bir topluma, dev bir açık hava cahillik ve çapsızlık müzesine dönüşüyoruz. Baştakilerin altın kaplamalı musluklarını alkışlıyor, itibardan tasarruf yapılmayacağını, o sarayların aslında hepimizin olduğunu düşünüyoruz. Tabii ki o saraylar, o ormanlar, o dağlar hepimizin ama otorite istemezse en fazla 300 metre ileriden görebilirsiniz o sarayı. Oradan da bir kuru el sallanır, belki şanslıysanız kafanıza bir paket keyif çayı gelir…

Sağlık bakanının artık özlü sözler paylaştığı, ekonomi bakanının şive komikliğiyle lise 1 kalitesinde powerpoint sunum hazırladığı, memleketteki asayişten sorumlu bakanın Anayasa Mahkemesi başkanına “Sokakta yürüyebiliyor musun? Burası böyle, ortamlar sakat, dikkat ol” diyebildiği gerçekten de çok eğlenceli bir ülkeyiz.

Eğleniyoruz ama neye gülüyoruz pek de anlamıyoruz. Şakalar, komiklikler bitti.