Annelikte hormonla (oksitosin) başlar çok şey, ama sadece onunla sürmez, onunla da bitmez. Oksitosin, memeden sütü salgılatan hormon olmakla kalmaz; annenin çocuğa kayıtsız şartsız ve ilelebet odaklanmasını başlatır. Çocuk, anneye karşılık verdikçe ilişki (hormon katkısı olmaksızın) kendiliğinden akmaya başlar. Anneye çocuğun karşılık veremediği durumların başında gelen otizm tanılandığında, anne ve çocuk ilişkisi tıkanmıştır. Çocuğun, annenin ilişki çabasına karşılık verebilmesini sağlayacak beyin mekanizmaları işlememektedir.

Bebek ile anne (ve baba) arasındaki bağ güçlendikçe ve tabii ki bebek hareket edebilir hale geldikçe, bebek anneden uzaklaşmayı dener. Özerk olmayı ister, kopmak istemez.

Bağımsız duruş arzusu hiç bitmez; ama bağlarımızı korurken bağımsız olabilmeyi başarmak hem yürek hem akıl işidir.


Ayrılabilmek, ayrılığın acısına dayanabilmekten geçer. Çocuğun aileden uzaklaşabilmesi  hiç unutulmaz bir buruk başarıdır.


***

Haftanın en ‘tutulan’ tweeti: bebeklerdeki sosyal duygusal gelişim sorunlarını önlemek için: televizyonu kapat. tıkabasa yedirmekten vazgeç. gözgöze dizdize zaman geçir. (@yankiyazgancom)

+++++++++++++

Hatırlatma: 60 ay mı, 72 ay mı? Çocukları 'okumaktan soğutma suçu' işlenmesin. Tam hazır olmadıkları, hazırlanmadıkları bir eğitime telaşla iteleyerek.

+++++++++++++++

Hatırlatma: 77 1 mayıs’ında olanları kim yaptı ya da sorumlusu kim (ikisi farklı olabilir) tartışmaları vesilesiyle açılan ‘eski solculuk’ ve ‘sol-içi düşmanlıklar’ konuları hakkında epeyce yazılıp çizildi. Konuya geçen haftaki ‘psikolojik’ yanaşmamın gerisini getirmeyi denemem okurların merakına bağlı. Heveslisi miyim, emin değilim.