Madem günü de varmış, es geçmek olmaz diye düşündüm. Demli çay tiryakisi biri olarak asıl derdim, kahve güzellemesi ya da eleştirisi yapmaktan çok, devletlularımıza, yemek tarifleri içeren (hem de bizim vergilerimizle) kitaplar yazan eşlerine bir kıyak yapmak

Geçmiş Dünya Kahve Günü'nüz kutlu olsun

MEHMET ERDEM

Dün Dünya Kahve Günü'ydü, duymuşsunuzdur. Öyle çok tutkunu olduğumu söyleyemem ama adına gün kutlanacak kadar önemli bir içecektir kahve. Kabul ederim bunu. Hatta, böyle bir günü bu içecekten daha fazla hak edeni de yoktur doğrusu.

Hakkında söylenenler malum, uyanık kalmamıza yardımcı olur, dinç tutar. vs. İnanılan bilgilerdir bunlar kahveye ilişkin. Ancak her nesnenin ya da kavramın olduğu gibi kahvenin de etkisi bu söylenenlerle sınırlı değil. Son derece politik bir içecektir de. O nedenle kimileri ciddi ciddi kahvenin dünyayı değiştirdiğini söylerler.

KAHVEHANE DEYİP GEÇMEYİN

Kökenine ilişkin çok sayıda iddia vardır ama kök bitki olarak ana vatanı elbette Etiyopya'dır. Binlerce yıldır göçebe kabilelerce kullanıldığına inanılır. Denir ki, 1400'lere kadar insanoğlu/kızı tohumlarının kavurulup içilebileceğini fark etmemiştir. Daha sonraki (ikinci) vatanı da Arap coğrafyasıdır tabii. 1500'lere tarihlendirirler. Oradan yayılmıştır Avrupa'ya, ama öyle bir yayılmıştır ki 150 yıl boyunca Avrupa'da fırtına koparmıştır denir. Önce söylenen şu; iş dünyasının yükselişinde hayli payı vardır. Çünkü kahve içilen mekanlar iş dünya mensuplarının (tabii ki hepsi erkek) sadece kahve içmeye geldiği bir yer değildi. Fikirler havada uçuşur, yeni iş planları yapılırdı buralarda. Buna benzer durumlarda harika bir eşlikçi oluşundan ötürü de o mekanlar küçük çaplı elbette kahve temelli sosyal mekanlara dönüşürlerdi.

Şu hepimizin adını bir sigorta devi olarak bildiği Lloyd's of London var ya, Londra'da binlerce olduğu söylenen kahvehanelerden birinde kurulmuştur örneğin. Bazı gazetelerin temelinin atıldığı yerlerdi de aynı zamanda kahvehaneler. Bach'ın, Beethoven'in nice eseri üretmesinde yanlarında bulundukları yegane içecek kahveydi. Kimileri için bir protesto gereci de olmuştur bu arada. ABD tarihinde 1773'te Boston Çay Partisi olarak geçen İngiliz çaylarına karşı bir ayaklanma vardır, bilirsiniz. İşte bu Boston Çay Partisi ayaklanması sırasında Amerikalıların sömürgeci İngilizlerin çayını taşıyan gemilere baskın düzenleyip çay kasalarını denize attıktan sonra Amerikalıların kahve içmeye geçtiği söylenir. ABD Başkanlarından John Adams'ın karısı Abigail'e yazdığı bir mektuptan söz ederler. ABD'nin bu büyük Kurucu Babası (Babalardan biriydi aslında) çay içmenin vatan hainliği olduğunu yazmıştır mektubunda. O derece yani. Bu nedenle herkesin kahve içmesi gerektiğini de öğütlemiştir millete.

O ACI TAT KÖLE EMEĞİNDENDİR BELKİ DE

Kötü tarafı da var kahvenin elbette. Avrupalı sömürgeciler gittikleri her yere beraberlerinde kahveyi de götürdüler. O gittikleri yer her nereyse, iklim de uygunsa tutkularının gereği kahve yetiştiriciliğini özendirdiler ama o kahve emekçilerinin neler çektiğini de yazar tarihler. İnsanları bildiğin köleleştirmişlerdir kahve için. Şu kahve mekanları deyince benim aklıma Paris kahveleri gelir, herkes gibi. Fransız solcuları bir devrim peşinde koşarlarken kahve sahiplerinden biri pek küçümser bu çabaları. "Kim devrim yapacak, tüm gününü kahvede geçiren Bay Troçki mi?" deyişi meşhurdur. Oysa yanılmıştır, hem Fransız hem de Amerikan devrimleri kahvehanelerde planlanmıştı. Fransızların yüz yıllarca keyifle içtikleri kahve şimdi Haiti olarak bildiğimiz eski adı San Domingo olan ülkedeki Afrikalı köleler tarafından üretiliyordu. Kahvenin herkesin hoşuna giden o acı tadı, bu insafsız üretimin tadıdır kim bilir?

Balzac, üretken bir romancıdır ama bilinen özelliklerinden biri de akıl almaz derecede bir kahve tutkunu oluşudur. Bardak bardak içerdi derler. Farklı kahveleri karıştırıp değişik tatlar almanın da yolunu bulmuş bir büyüğümüzdür. Tuhaftır, Arap dünyasında, İslamiyet'ten önce çok revaçta olan kahve İslamiyet sonrası birden düşman ilan edilmişti. İslamcı din adamları kahveyi bir tür uyuşturucu kabul ederlerdi nedense. "Bedeninde bir zerresi bile bulunsa kişi cehenneme gider" diyen din adamları vardır. 1511'de sözde tıp danışmanları Mekke valisini kahvenin insanların sağlığı için kötü olduğu konusunda uyardıklarını, valinin de bunun üzerine kahveyi yasakladığını biliyoruz.

Yasaklama çabalarına rağmen engelleyemediler tabii içilmesini. Ünlü düşünür, yazar Cahiz'in son içtiği içecek kahveydi bu arada. Bu hesaba göre cehennemden başka gittiği yer yok tabii.

AVRUPA'YA MEDENİYET GETİRDİ

Günahı alınmış bir içecektir. Ona atılan en büyük iftira da, tuhaftır, 17. yüzyılda İngiliz kadınlarından geldi derler. Kocalarını iktidarsızlaştırdığına inanırlarmış. Birisinin güzel bir lafı var: "Kahve Avrupa'yı uyandırdı" der. Şunu da ekler başkaları: "Kahve uzun zaman kölelerce yetiştirilmiş olmasına rağmen, medeniyetimiz üzerinde birçok yönden çok iyi bir etkisi oldu".

Madem günü de varmış, es geçmek olmaz diye düşündüm. Demli çay tiryakisi biri olarak kahve güzellemesi ya da eleştirisi yapmaktan çok derdim ha bire yemek tarifleri yazıp duran devletlularımıza, özellikle kadınların tüm faaliyetleri yemek yapmakmış gibi, yemek tarifleri içeren (hem de bizim vergilerimizle) kitaplar yazan eşlerine bir kıyak yapmak. Yemek tarifi kitabı yazarak iyi bir iş yapıyorlar tamam da, milli içeceğimiz ayranın yapılışının öyle zor bir tarafı da yok, dolayısıyla kahve yapımı tarifi üzerine de kitap yazmalarını özendirmek iyi olur dedim.

Banklar üzerinde sokakta yatan öğrenciler de çok ama çok yararlanırlar böyle bir kitaptan. Emine hanımın yemek kitabından yararlandıklarını biliyorum.

Kahve Günü'nüz kutlu olsun. Boş mide üzerine iyi gider. Yağ yakar, zayıflarsınız fena mı?

Devletimiz sağ olsun.