Galatasaray, şampiyonluk yolunda son derece kritik bir hale gelen Rizespor deplasmanında, oldukça tartışmalı bir hakem performansı sonucunda 3-2 kazandı ve büyük bir avantaj yakaladı. Belhanda’nın yokluğunda, Ryan Donk’un üzerine binen yükün daha da artacağının daha ilk dakikadan belli olduğu bir maçtı Rize’deki. Belki savunma açısından Hollandalı’nın görevinde çok bir değişiklik olmadı, ancak Belhanda yokken onun […]

Galatasaray, şampiyonluk yolunda son derece kritik bir hale gelen Rizespor deplasmanında, oldukça tartışmalı bir hakem performansı sonucunda 3-2 kazandı ve büyük bir avantaj yakaladı.

Belhanda’nın yokluğunda, Ryan Donk’un üzerine binen yükün daha da artacağının daha ilk dakikadan belli olduğu bir maçtı Rize’deki. Belki savunma açısından Hollandalı’nın görevinde çok bir değişiklik olmadı, ancak Belhanda yokken onun hücumdaki rolünü de sık sık devralmak zorunda kaldı.  Bunda Fernando’nun geçtiğimiz hafta yaptığı ve golle sonuçlanan çıkışlarının da yokluğunun rolü var elbet. Galatasaray’ın maçın başında rakip kaleye Ndiaye destekli kurduğu baskı sadece 15 dakika sürdü. Feghouli’nin erken golü sonrası Cezayirli futbolcu birçok atakta topla ancak kendi sahasının ortasında buluşabilirken, Onyekuru da taç çizgisine hapsoldu adeta, zira onu desteklemesi beklenen Nagatomo, aynen Mariano gibi kendi pozisyonunda statik durumdaydı birçok atakta. Tabii bunda haftalardır büyük bir istikrar ile oynayan Vedat Muriqi’in rolü büyük. Kosovalı forvet topu ayağına her aldığında, aynen Başakşehir takımını teslim aldığı gibi Galatasaray savunmasını da bir hayli meşgul etti ve devrenin sonunda bulduğu gol onun performansının bir ödülüydü. Bir forvetin takımı açısından nasıl fark yaratacağının göstergesi açısından da müthiş bir maçtı elbet. Takımını sürekli oyunda ve rakip sahada tutan bir forvete karşılık arkadaşlarına gitmeyen birkaç hava topuna vurduğu kafa dışında takımından çok şey götüren bir forvet.

Emre Akbaba’nın sakatlığı ülke futbolu için güzel bir fotoğraf. Saha içerisinde hemen hemen herkesin büyük bir yıkım yaşadığı anda, Galatasaray’ın teknik ekibinde yer alan Hasan Şaş’ın gerginlik yaratmayı başarabilmesi, hakem Serkan Çınar’ın gösterdiği kırmızı kartla bu acaip ortamı berbat etmesi ve sonrasında yaşananlar. 6 yaşında bir PSV maçıyla Galatasaray’a gönül vermiş birisi olarak 32 yıllık taraftarlık tarihimde muhtemelen en fazla içime sinmeyen maçlardan birini tecrübe ettiğimi söylemeliyim. Elbette hakem hatalarıyla ülkedeki her takımın alması gereken puanları kaybettiği maçlar oluyor. Ancak Serkan Çınar VAR kontrolüne gittiğinde Fatih Terim’in jest ve mimikleri de bana “niye VAR’a gidiyorsun ki?” sorusunu sorar gibiydi adeta. Ülke futbolu için son derece tartışmalı bir maçı atlattığımızı söylemek lazım. Tabii Terim’in Mariano-Linnes tercihi, kazanılan ikinci penaltı sonrası Diagne ve Sinan arasında yaşanan, tüm takımın katıldığı tartışmaya vereceği tepki çok konuşulacak ve konuşulmalı.

1 sezonda 2 büyük sakatlık yaşamak çok ender yaşanan bir durum. Emre Akbaba’nın bir an önce sahalara dönüp, bize İsveç maçında yaşattığı sevinçlere benzer sevinçleri yaşatmasını bekliyoruz.