"80 öncesi yurt genelinde Devrimci Yol'un yapmak istediği sadece faşizme karşı mücadele değil Direniş Komiteleri aracılığıyla gelecekte kurmayı düşündükleri toplumu o günden inşa etmeye yönelikti. Fatsa’da söz-karar-yönetim halktayken, Yeni Çeltek’te üreten ve yönetenler aynı kişilerdi”

Geçmişin hatırasından geleceğin harcı: Anılarda Türkiye’nin devrimci tarihi

MUTLU EROL KAHYA

BirGün Kitap’ın bu ayki Unutmaya Karşı adlı dosyası için, Ayrıntı Yayınları sahibi yazar İlbay Kahraman ile son dönemde sayıları gittikçe artan, solun tarihine ilişkin anı, biyografi kitaplarını ve bu kitaplara olan ilgiyi konuştuk.

► Anı türündeki kitaplara alışık olsak da son dönemde yeni bir alan olarak solun tarihine dair bolca anı kitapları görüyoruz. Sizce bundaki artışın kaynağı nedir?
Bunun birkaç nedeni olabilir. Birincisi Türkiye’deki devrimcilerin çoğu polisin eline geçmesin diye belge biriktirmez veya saklamaz. Geleceğe bir şeyler bırakmak istiyorsanız bu belgelerin ve anıların peşine düşüyorsunuz. Arkadaşlarınızdan, çevrenizden bulup buluşturduklarınızla bir dönemi aydınlatmaya çalışıyorsunuz. İkincisi anılarının yazılması istenen kişilere çevreden gelen baskı veya kendisini zorunlu hissetmesi bu artışa neden olmuştur diye düşünüyorum.
► Ayrıntı Yayınları olarak bu alanda en çok kitabı gördüğümüz yayınevlerinden birisiniz. Özellikle 'Yakın Tarih Dizisi' adı altında çok değerli kitaplar yayımlandı. Yayınevi olarak sizin bu konuya yaklaşımınız nedir?
Türkiye solunun kendi deneyimlerini bir sonraki kuşağa yeterince aktarmadığını düşünenlerdenim. Bu nedenle ilgili arkadaşlarımızın deneyim ve görüşlerini yazmaları gerektiğini söylüyorum. Yazarlarsa biz de yayınlarız demiştim böylece 50’ye yakın kitap yayımladık.

► Solun tarihine baktığımız zaman üniversitelerde, mahallelerde, iş yerlerinde yaratılmış onlarca deneyim var ve bu deneyimler herkesin katkısıyla yaratılmış ortak bir tarih. Çoğunlukla anlatıcıların kendi bulunduğu pozisyondan değerlendirme yaptıkları bu kitaplarda herkesin ortak katkısıyla yaratılmış bir tarihe dair değerlendirmelerinde olabilecek eksiklikler nelerdir?
Sonuç olarak biz kişilerin anı ve deneyimlerini yayımlıyoruz. Tarihçi veya sosyal bilimci değiliz. Bizim görevimiz bu belge ve bilgileri sosyal bilimcilere servis etmek. Onlar bu bilgileri analiz ederek bir çerçeveye oturtacaktır, tabii gerekli görürlerse. Bu yüzden kitaplara bol miktarda belge ve görsel eklemeye çalışıyoruz. Yayınladığımız kitaplarda özellikle kitaplar üzerinden hesaplaşma yapılmamasını sağlamaya çalışıyoruz. Bazı kitaplarda yazar kendini aklamaya çalışırken muhatabını karalamaya çalışıyor. Bazen olayla ilgisi olmayan kişileri bilmediğimiz nedenlerle olaya katmaya çalışıyor ve muhatap alınan kişi zor durumda bırakılıyor. Biz mümkün olduğunca bunu engellemeye çalışıyoruz. İlgili kişilerin de görüşlerini en azından dipnot olarak kitaba eklemeye çalışıyoruz. Bunun gerekli olduğunu düşünüyorum.

► AKP’nin ülkemizi bu karanlığa getirmesinde pay sahibi olan liberallerin özellikle bir dönem sola yönelik 'halktan kopuk', 'darbeci' gibi iftiraları söz konusuydu. Ancak yakın tarih dizisinden 'Bitmeyen Yolculuk' kitabında Dev-Genç’in 12 Mart darbesine karşı tutumunu, 'Fırtınalı Denizin Yolcularında' ise solun nasıl halkla buluştuğunu bizzat dönemin tanıklarından okumuştuk. Tüm bu çarpıtmalara karşı bu tarihe siz nasıl yaklaşıyorsunuz?
Bu ve buna benzer düşüncelerin muhatabı elbette belge ve bilgilerle konuşmalıdır. Bahsettiğiniz kişiler örneğin Karadeniz’deki mücadeleyi halktan kopuk ve darbeci olarak nitelendiriyorsa onlara yayımladığımız kitaplar yeterli cevabı verir. Bu kitapları bu cevapları oluşturmak için de yayımlıyoruz. Bir trafik kazasına tanık olan üç kişiden biri yaralanan insanları gözlemler ve yardım etmeye çalışırken, bir diğeri arabadaki hasara bakabilir, bir diğeri ise hiç ilgilenmeden geçip gidebilir. Biz kazanın neden ve sonuçlarına bakabilmeliyiz.

’80 öncesi yurt genelinde Devrimci Yolun yapmak istediği sadece faşizme karşı mücadele değil Direniş Komiteleri aracılığıyla gelecekte kurmayı düşündükleri toplumu o günden inşa etmeye yönelikti. Fatsa’da söz-karar-yönetim halktayken, Yeni Çeltek’te üreten ve yönetenler aynı kişilerdi.