Siyasetin kitlendiği bu yerden toplumsal muhalefeti güçlendirecek dinamiği yaratabilecek sözü kurma imkânı var. Bu sözü kurabilmenin ve bu sözü büyütebilmenin imkânı var.

Gelecek 20 yılı kurma mücadelesi
Bu yılın başında şirketlerle zam konusunda anlaşamayan kurye ve taşıma emekçileri direniş başlatmıştı. (Fotoğraf: DepoPhotos)

Çok karanlık ve aydınlık taraf içerisinde geçişkenliğin yaşandığı bir dönemde olduğumuzu, dünya olarak öyle olduğumuzu vurgulamak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü neoliberalizm böyle cilası dökülmüş bir ideoloji. Ama neoliberalizmin sonrasına dair siyasi aktörlerin henüz tam bir çıkış yolu bulamaması, dolayısıyla mevcut reel siyasal aktörlerin dünyadaki kaosu bırakın dindirmek, onu daha fazla alevlendirdiği bir dönemin içerisindeyiz. Kimin neyi nasıl kazanacağı konusunda da bir belirsizlik var. Bu belirsizlik Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana dengelerin bir türlü oturamadığını gösteriyor.


Dünyada neoliberalizmin ne kadar derin krizler yarattığını pandemide insanların doğrudan anladığının farkındayız ama siyasal sonuçları her zaman aynı olmuyor. Bir bakıyoruz ABD’de güçlü Trumpçılık eğilimi var. Onun arkasından yürüyen bir sağ popülist dalga var. Bu dalga önümüzdeki kasımda kongre seçimlerinde Biden iktidarını sallayabilecek bir noktada. Çözülmüyor bu kriz, cumhuriyetçilerin içerisindeki o damar çözülmüyor. Kuzey ülkelerine bakıyoruz, İsveç’te gördüğümüz gibi sağın bir çıkışı var. Almanya’da Die Linke irtifa kaybediyor. İtalya’da doğrudan beş yıldız içerisinden çıkmış faşist örgütlenmeler halk açısından kuvvet bulmaya başlıyor. Bu taraf karanlık.

Bir taraf daha aydınlık o da neoliberalizmin kriziyle ortaya çıkan ve müesses nizamın çözemediği sorunlar etrafında ortaya çıkan halk hareketleri ortaya çıkıyor tohumlar filizleniyor. Orada bir canlılık var ama onun nereye gideceğini söylemek kolay değil. Dolayısıyla savaş hattının çok yakıcı bir şekilde Türkiye başta olmak üzere orta doğu ve balkanları içine attığı, savaş öncesi dönemlere özgü çoklu kriz ve kaoslarla karşı karşıyayız.

Muhalefetin sağcılığı iktidara boşluk yaratıyor

2022 yılının başından bu yana Türkiye’nin Meclis muhalefeti açısından baktığımızda müthiş imkânlar ortaya çıktı. Hemen yılın başında işçi eylemleri ülkenin dört bir yanında patlak vermişti, motorlu kurye eylemleri ses getirmişti, yeni bir işçi hareketi mi doğuyor, tartışması başladı. Yükselen enflasyon ve düşen alım gücü ile toplumun büyük kısmı fakirleşiyordu ve buna yönelik tepkiler artıyordu, yaşam tarzına yönelik yasaklamalar yazın sonuna kadar devam etti, festival yasakları ciddi gündem oldu. Aslında toplumun farklı kesimlerini farklı gündemlerle meşgul eden, onları bir siyasallığa kanalize edebilecek bir imkân vardı. Bu imkân iyi değerlendirildiği, iktidara hamle alanı bırakmayacak, onu çaresiz bir konuma itecek, toplumsal muhalefeti de daha özgüvenli bir biçimde siyasal alana fırlatabilecek imkânları taşıyordu ama Meclis muhalefeti bilerek isteyerek bu dalgayı etkisizleştirmeyi tercih etti. Bugün de aynı stratejiyi devam ettiriyor. Böyle bir toplumsal muhalefet dalgasını kontrol edemeyeceğini ya da böyle bir dalganın iktidar tabanını tahkim edeceğini ve sonuçta da seçimde bir hüsran yaratabileceğini varsayıyor. Bunu CHP’nin aklı evvel danışmanları, resmi ve gayri resmi danışmanları söylüyordu, sağcı ortakları da benzer şeyleri söylemeye devam ettiler. Dolayısıyla esnaf ziyaretleri, küçük toplantılar ve birkaç mitingle bu imkânları bile isteye reddettiler. Dolayısıyla bu tavır sağcı bir tavır. Meclis muhalefeti böyle bir sağcılaşma içerisinde savruluyor. Sağcılaşmanın refleksleri genetik kodlarına işlemiş durumda. Biz bunu nereden görüyoruz, bu yaşadığımız krizler konusunda verilen tepkilerin her biri bir tutarlılık seviyesinden uzak. En radikal tepki şuydu bu zamana kadar; bence muhalefet açıdan baktığımızda “Hadi sosyalistlerin dediklerine biraz kulak kabartıyorlar mı?” diyebileceğimiz en önemli çıkış 5’li Çete çıkışıydı. Öncelikle Selin Sayek Böke ki şu an biraz pasif durumda olsa da bizimle çok mesaisi olmuştu özellikle Haziran sürecinde; o başlattı bu meseleyi. Sonra CHP Lideri de benzer sözler söyledi hatırlarsınız. Bütün neredeyse propagandasını 5’li Çete’nin bir şekilde kamu bütçesinden aktarılan kaynaklarla zenginleşmesine karşı çıkmak üzere kurdu. Fakat orada gördüğünüz gibi daha çok yakında İYİP temsilcisi “Bu işler öyle kolay değil hukuk devletinde bu garantiler devam eder” dedi ki aynısını Erdoğan “Devlette devamlılık esastır” diyerek söylemişti. En meşru alanda bile bu sağcılaşma etkisini görebilmek mümkün.

Toplumun derdini siyasallaştırabilmek

Matematiksel hesap doğru bir ifade. Büyük bir anket savaşına, anket manipülasyonuna, Türkiye siyasetinin anketlere sıkıştırılmasına, kamuoyu tepkisinin yalnızca anket araştırmalarına sıkıştırılmasına yol açan bir siyasetsizleştirme yaratıldı. Şu anda açık bir şekilde Meclis muhalefetinin kendi kırılganlıklarını açık bir kart olarak iktidar blokuna sergiledikleri bir siyasi manzara yaşıyoruz. Seçimin mayısta olacağını varsayarsak aşağı yukarı 7-8 aylık bir zaman dilimi var ve bu zaman dilimi içerisinde psikolojik üstünlük çoğu zaman muhalefetin eline kalamıyor. Bu nedenlerin başında da bir siyasi doğrultunun, programın parlamenter siyasete dönüş dışında ortaya konulamamış olması var. O yüzden de Türkiye’nin en önemli problemlerinden biri barınma krizi var, o krize karşı kamucu bir yerden konuşamıyorsunuz; Meclis muhalefeti için söylüyorum bunu, o zaman karşınıza Erdoğan’ın sosyal konut projesi çıkıyor, bir anda bir buçuk milyon o projeye dahil olmak için sıraya giriyor. O alanı siz açık bırakıyorsunuz, hamle alanı bırakıyorsunuz. 20 yıldır iktidarda olan bir gücün bu alanı adım atmamak için kullanmaması düşünülemez. Önümüzdeki süreçte de yeni hamleleri göreceğiz. Bunu neden açık bırakıyor muhalefet? Nedenlerinden biri altılı masanın çok kırılgan olması. Savunduğumuz ilkelerden hiçbirini; antiemperyalizm, kamuculuk, laiklik bunların hiç birinin arkasında durabilecek bir öznenin o kompozisyonda yer almaması. Asıl kavganın, restorasyonun boyutu ile ilgili bir kavgaya dönüşmüş olması. Restore edeceğiz ama nasıl edeceğiz? Hangi aktörle, hangi sermaye grubu ile edeceğiz? Kimleri küstürmeden gerçekleştireceğiz kavgasına düşmüş olması. Bu kavga çok erken bir kavga. Dereyi görmeden paçaları sıvamaya dair çok net bir manzara var karşımızda ve iktidar bloku da bunu gözlemliyor.

Buradan bize düşen kısmı, bize açılan imkânlar kısmını daha net görebiliyoruz. Tam tamına siyasetin kitlendiği bu yerden toplumsal muhalefeti güçlendirecek dinamiği yaratabilecek sözü kurma imkânı var. Bu sözü kurabilmenin ve bu sözü büyütebilmenin imkânı var. Sorun şu ki bu imkânı bu ikili görevle birleştirebilme konusunda çok titiz olmak gerekiyor. Bir yandan mevcut iktidardan kurtulmak diğer taraftan da yeni dönemin güçlü muhalefetini örgütleyebilmek ama bütün bunları yaparken de önümüzdeki kaotik durumda doğru yerde doğru pozisyonu alabilmek. Bu çok kolay bir iş değil. O yüzden sosyalistlerin kafa kafaya verip buradaki krizleri sorunları birlikte aşabilecek bir dinamizm yaratması, toplumun bir kısmında da “Sizin derdiniz konuşulmuyor, sizin dertlerinizle dertlenmenin, bunlara siyasal çözümler bulabilmenin yolu buralar” diyebilmek. Bu, bugünün Türkiye’sinde, belki de önümüzdeki on yılı yirmi yılı kurma mücadelesi. Sağcılaştırma siyasetinin bir yerde kırılabilmesi için üzerimize düşen bir görev var. Bu görevi hakkıyla gerçekleştirebilirsek, hakkıyla yol alabilirsek önümüzdeki 20 yılı kurtarabilmek adına bir şans yakalayabiliriz diye düşünüyorum.