Google Play Store
App Store

Çocuklar için Matematik Akademisi’nin kurucusu Can Gürses, velilerin mevcut eğitim sistemine karşı alternatif yollar aradığını söyledi. Gürses, “Eğitim, sınav sisteminin uydusu olmuş durumda” dedi.

Geleneksel eğitime reform gerekli

Tuğçe ÇELİK 

Dünyada teknoloji hızla gelişirken pek çok ülke gerek kamu gerek özel sektör bağlamında yatırımlarını artırarak dijital sistemleri eğitim sürecine dahil ediyor. Türkiye’de ise en çok yatırım yapılan alanlar e-ticaret ve oyun uygulamaları olarak öne çıkıyor.

Çocuklar için Matematik Akademisi’nin kurucusu ve girişimci Can Gürses, dijital eğitim alanında girişimcilerin sayısının artması gerektiğine dikkat çekti. BirGün’e konuşan Gürses, Türkiye’de geleneksel eğitim anlayışının değişmesi gerektiğinin de altını çizdi.

Türkiye’de dijital eğitim alanındaki girişimciliği nasıl yorumlarsınız?

Türkiye’de yatırım alan girişimlerin oldukça önemli bir miktarının sadece bazı alanlarda olduğunu görüyoruz: Fintech, e-ticaret ve mobil oyun gibi. Öğrenci sayısı on milyonları bulan, eğitim ve iş hayatının her kademesi için sayısız ulusal sınavdan geçmek zorunda olunan ve toplumun önemli bir bölümünün mobil veya sabit teknolojik cihazlara erişiminin olduğu bir ülkede, dijital eğitim alanında kayda değer bir girişim çıkmaması düşündürücü. Türkiye’de etki alanı oldukça geniş birçok okul grubu var. Bunlar kendi teknoloji ekosistemlerini kuracak finans gücüne fazlasıyla sahip. Ancak bu tarafta da dikkat çeken bir girişim olmadığını görüyoruz. Oysaki giderek artan nüfus, öğrenci sayısı ve yerinde eğitim modelinin maliyeti, hem okullar hem de astronomik ücretler ödemek zorunda kalan aileler için kaçınılmaz bir çıkmaz yaratacak.

2010 ile 2020 arasında dünyada en çok yatırım yapılan alanlardan biri olan e-öğrenme ülkemizde ise en az yatırım yapılan sektörlerden biri. Bu alanın ne kadar önemli ve yatırım yapılması zorunlu bir sektör olduğunu, COVID-19 salgını sürecinde bizzat yaşadık. Çocuklarının okula başlangıç süreci salgınla çakışan milyonlarca ailenin tecrübeleri bunun en büyük kanıtı. Yapay zeka teknolojilerinin ön plana çıkması da eğitim alanını derinden etkilemeye başladı. Okullarda verilen ödev, proje gibi uygulamaların, her çocuğun mobil cihazdan ulaştığı bir yapay zeka uygulamasıyla giderek anlamını kaybetmeye başladığı bir dönemdeyiz. Dolayısıyla geleneksel eğitimin kendini hızla güncellemesi şart.

"GİRİŞİMCİLER İNİŞ ÇIKIŞLARA HAZIR OLMALILAR"

Sizin girişimcilik serüveniniz nasıldı? Önerileriniz nelerdir?

Türkiye şartlarında girişimcilik hayatına farklı bir yoldan dahil oldum. ODTÜ Fizik Bölümü’nden mezun olduktan sonra ABD’de UPenn, Princeton, UC Davis üniversitelerinde teorik fizik alanında yüksek lisans ve doktora çalışmaları yaptım. Türkiye’ye dönüp Ankara’da Cyberpark’ta e-öğrenme alanında bir yazılım şirketi kurdum. Bu şirkette aldığımız bir TÜBİTAK projesinin Bilkent Üniversitesi’nde başarılı geçen pilot uygulaması sonucunda işleri İstanbul’a taşıdım. İlk yıllarımda çok zorlandığımı itiraf etmeliyim. 2018’de ikinci girişimim olan Çocuklar için Matematik Akademisi’ni kurdum. Genç girişimcilere önerim, tutkulu oldukları alanlar ve bunların etrafındaki konulara zamansal yatırım yapmaları. Türkiye, belli bir çemberin dışından gelen insanların girişim kurması ve bunu başarılı kılması için yorucu bir sisteme sahip. Girişimcilikte atlanan önemli bir nokta da işin psikolojik tarafı.

Türkiye’de iş kurmak, uzun yıllar boyunca iniş çıkışlara hazır olmayı gerektiren bir deneyim. Yeni kurduğu bir girişim için yatırımcı sunumu hazırlayan bir gencin finansal raporu, ülkenin kırılgan ekonomik yapısı nedeniyle kısa bir süre sonra anlamsız hale gelebilir. İlk girişimler yurt dışında kişinin sonraki girişimleri için deneyim kazanma aracı olarak değerlendirilirken Türkiye’de ilk girişimi batan bir girişimci, kendini sıfır sermaye ve kurumsal tecrübeyle iş ararken bulabilir. Bu yüzden, bir girişim kurmadan önce kişinin uzun bir zamana yayılı olarak karşı karşıya geleceği psikolojik maliyeti de hesaba katması gerekiyor.

"AİLELER YENİLİKÇİ EĞİTİM ARAYIŞINDA"

Çocuklar için Matematik Akademisi’nde nasıl bir eğitim anlayışınız var?

Geleneksel eğitime yeni bir soluk getirmek amacıyla akademiyi kurdum. Akademide sınav sisteminden bağımsız bir eğitim modeli uyguluyoruz. Mevcut eğitim sisteminden program, metot ve eğitmen profili konularında ayrışıyoruz. Türkiye’de eğitim sistemi, sınav sisteminin uydusu olmuş durumda. Herhangi bir alanda, örneğin matematikte, eğitim programında nelerin önemli olduğundan çok sınav için önemli olan temalar şekillendirici. Matematik Akademisi’nde ise sınavın neyi önceliklendirdiğini bir kenara bırakarak matematik ve fen bilimleri için aslen önemli olan temalara öncelik veriyoruz. Akademide öğrencilerin bizlerle geçirdiği her ders, önce o günün temasına yönelik tartışma bölümü ve sonrasında tartışılan konuyu somutlaştırıcı aktivitelerle geçiyor.

Eğitmen kadrosunun tamamı da matematik ve fen bilimleri fakültelerinde çalışan, uzman genç akademisyenlerden oluşuyor. Çocukların sorularını ertelemeden, yetkin şekilde cevap verebilme açısından bu eğitmen profilinin önemli olduğunu düşünüyorum. Geçen yıl 3 bin öğrencinin katılımıyla dönemi tamamladık. Bu yılı da 4-5 bin arasında bir katılımla tamamlayacağız. Ülkemizdeki aileler mevcut eğitim sistemine yenilikçi bir alternatif arıyor. Çevrimiçi platformumuz, Türkiye’nin en iyi üniversitelerindeki akademisyenlerle farklı yerlerde yaşayan çocukları buluşturmak için önemli bir fırsat sunuyor. Çocuklarına bilim ve matematiği sevdirmeyi isteyen aileleri aramızda görmekten mutluluk duyuyoruz.