‘Bizim gibi insanlara şehirlerde hipster deniyor. Aslında biz tam hipster da değiliz, gangsta stili de var’

Gelenekten geleceğe

> ONUR TUNCAY tncyonur@gmail.com

Çevresindeki insanlara göre farklı olanların küçük yerlerde yaşaması zordur. Her zaman üzerinizde gözler olur. Şehir, farklılığı ve değişimi kabul eder ama taşra bu konuda daha temkinlidir. Bu temkinli duruş, çoğu zaman öncelikle gençleri baskı altına alır. Çünkü, değişim yeni jenerasyonla gelir.

Küçük bir dağ köyüne ziyarete gittiğimde tanıştığım iki genç, bu baskıyı üzerlerinde kuvvetlice hissettiklerinden dert yanmaya başladılar. Köy kahvesinde, bizi izleyen gözler altında ben sordum, onlar anlattı. Taşrada farklı olmanın getirdiklerini Serdar ve Oktay’dan dinliyoruz.

Tarz olmak cesaret gerektirir
Öncelikle, biz küçük bir şehirde değil bir köyde yaşıyoruz. Doğduğumuzdan beri bu köydeyiz. Nüfus dört yüz ve senelerdir pek çok şey gibi nüfus da aynı kaldı. Mesela, bu oturduğumuz kahvehane otuz yıllıkmış. Bense on dokuz yaşındayım. Ama ben elli yaşıma gelsem de bu kahvehane burada olur.

Burada, bir şeyin değişmesi çok zor. Değişim kelimesi dahi rahatsız ediyor insanları. Örneğin, tarlalara kırmızı biber ekiyorlar. Verim azalıyor, fiyatlar düşüyor ama hala kırmızı biber ekmeye devam ediyorlar. Yeni mahsul denemiyorlar. Neden peki? Çünkü alışmış insanlar. Alışılmışın dışına çıkmaya korkuyorlar.

Bizi de, farklı olarak algıyorlar. Giyimimiz, saçımız, zevklerimiz, dinlediğimiz müzik ve düşüncelerimiz onlardan farklı. Aslında bizim kuşağımız böyle, dünyaya uyum sağlıyoruz. Zaten tarz olmak cesaret gerektirir. Yadırganmayı, baştan göze aldık.

Köy kahvesinde wi-fi
Bizim gibi insanlara şehirlerde hipster deniyor. Aslında biz tam hipster da değiliz, gangsta stili de var. Eskiden, bu tarzı keşfetmeden önce rap dinlerdik, o dönemlerin de etkisini taşıyoruz hâlâ.
Köy çok izole bir yerde ama internetimiz var. Hatta muhtarımız köy kahvesine wi-fi bağlattı. Artık kahveden ücretsiz internete bağlanabiliyoruz. İnternet sayesinde yeni sanatçılar ve insanlar tanıyoruz. Özellikle Tumblr ve Instagram gibi sitelerle keşfettik bu stili.

Tyga, Lana Del Rey, Arctic Monkeys falan dinleriz. Onların giyimleri, zevkleri, hareketleri çok hoşumuza gidiyor. Kliplerini ilgiyle izliyoruz. Bloglarımızda bu tür şeyleri sıkça paylaşıyoruz. Bloglarımızda kendimizi özgürce ifade edebiliyoruz.


Geleneklerimizi seviyoruz
Alışveriş için şehir merkezine gidiyoruz. Veya internetten sipariş veriyoruz. Bir şekilde ulaşıyoruz. Köyde küpe takamıyoruz. Piercing için de aynı durum geçerli. Merkeze gidince takabiliyoruz. Kaykaya binmeyi çok seviyoruz fakat köyde binebileceğimiz bir alan yok. Beton zemin bulursak kayıyoruz biraz. Merkeze giderken mutlaka yanımıza alıyoruz. Kırk yılda bir biniyoruz işte ama çok seviyoruz. Bir de dans etmeyi severiz.

Ailemizle beraber çalışırız. Tarlada domates ya da biber taşırız. Saman balyası çekeriz. Akşamları inekleri sağar mandıraya süt götürürüz. Geleneklere de karşı değiliz biz. Mesela bayramlaşmak bence çok güzel bir adet. Sadece bayramlaştığım yaşlılar bana dik dik bakıyor. Diğer gelenekleri de olabildiğince devam ettirmeye çalışıyoruz. Ancak genç nesil gelenekleri pek bilmiyor. Bu yüzden bazı şeyleri yapamıyoruz ve bunu pantolonumuzun dar olmasına yoranlar oluyor. Gülüp geçiyoruz.

Gideceğiz buralardan
Burada değil de deniz kenarı bir yerde yaşamak güzel olurdu. Çünkü sahil insanı rahat oluyor. Seni yadırgamıyor, kimse kimseye karışmıyor. İstanbul’da olsam Cihangir ya da Moda’da yaşardım. Hiç İstanbul’a gelmedim ama o semtlerden fotoğraf paylaşıyorlar. Dokuları hoşuma gidiyor fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla.

Üniversitede grafik tasarım, moda tasarımı gibi bölümler düşünüyoruz çünkü bu işlere daha yatkınız. Graffiti yapıyoruz kendimizce. Burada da rahat takılabildiğimiz bir mekan var aslında. Eski, kerpiç bir ev var, orayı işgal ettik mekana sadece biz girebiliyoruz. İçeride müzik dinliyoruz bol bol, resim çiziyoruz, dans ediyoruz. Duvarda Tyga posterimiz var. Zaten oradan internette çekmiyor telefonda. Oturup sohbet ediyoruz.

Burada yaşamak zor. Çünkü kendimizi ifade edemiyor ve rahatça yaşayamıyoruz. Bu sebepten de bu köyden çıkmaya çabalıyoruz. Burayla, yani geçmişimizle olan bağlarımızı koparmadan, istediğimiz hayatları yaşayacağız. Burada, zaman şehirlere göre yavaş akıyor. Nasıl zaman geçireceğimizi bilemiyoruz. Neyse ki internetimiz var.