OHAL İnceleme Komisyonu’nun kurulmasıyla, medyada bir bayram havası esti.

Kanun Hükmünde Kararnameler ile kamu görevinden ihraç edilen akademisyen ve memurlara, okuldan atılan öğrencilere, kapatılan dernek ve basın kuruluşlarına hukuki itiraz yolu açıldığı iddia edildi. Böylelikle, KHK’ler ile hak kaybına uğrayanların, daha önce itiraz edebileceği hiçbir merci olmadığı da kabul edilmiş oldu.

Çünkü devletin klasik ‘Beğenmiyorsan git itiraz et’ sözü bile geçerliliğini yitirmişti. İdare mahkemesi itirazı reddediyor, Anayasa Mahkemesi ‘Benimle ilgisi yok’ deyip geri çeviriyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de - dalga geçer gibi - iç hukuk yolları tükenmemiş diyerek başvuruyu iade ediyordu.

Peki, şimdi var mı itiraz yolu? Yolu ben yazayım, olup olmadığına siz karar verin.

23 Ocak’ta Resmi Gazete’de yayımlanan 685 sayılı KHK’nin tam adı ‘Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’.

Komisyon, KHK’ler ile düzenlenen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirerek karara bağlayacak. Yedi üyeden oluşuyor ama dört üye karar için yeterli. Üyelerin üçünü Başbakan, birini Adalet Bakanı, birini İçişleri Bakanı belirleyecek. Diğer iki üye de HSYK’ce belirlenecek.

Ezcümle, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nda alınan kararlara itirazları değerlendirmek için, beşi aynı Bakanlar Kurulu’nca atanan üyelerden dördü yeterli olacak.

Pratikte nasıl işleyecek?

Şu an sadece Anayasa Mahkemesi’nde, OHAL sonrası KHK’ler ile ihraç edilenlerin, hak kaybına uğradıkları gerekçesiyle yaptığı, 65 bin bireysel başvuru var. Kamudan yaklaşık 90 bin kişi ihraç edildi, 10’dan fazla kurum kapatıldı. Dolayısıyla, OHAL komisyonu çalışmaya başladığında önünde tahminen 100 bin başvuru bulacak. (Ne zaman çalışmaya başlayacağını ise bilmiyoruz, ayrıca açıklanacak.)

OHAL komisyonunun başvuruları sonlandırmak için toplam iki yılı var. Ancak, komisyonun görev süresiyle ilgili, KHK’nin 3. maddesine şöyle kritik bir ekleme yapılmış: ‘Bakanlar Kurulu, gerek görmesi halinde bu süreyi bitiminden itibaren birer yıllık sürelerle uzatabilir.’

Yani, OHAL komisyonu iki yıl da çalışabilir, birer yıllık uzatmalarla 10 yıl da. Kaldı ki, 100 bin başvuru dosyasını incelemek iki yıldan fazla sürer.

Örneğin, üniversiteden atılan bir akademisyenin geçmesi gereken ilk adım olan OHAL komisyonundan 10 yıl karar çıkmayabilir.

Hadi, karar çıktı diyelim. Ya başvurusu reddedildiyse?

İşte bu noktada, ‘Git, itiraz et’ mekanizması devreye gerçekten giriyor, OHAL komisyonunun kararlarıyla ilgili Anayasa

Mahkemesi’ne itiraz yolunun açık olduğu, KHK’de belirtiliyor.

AYM’nin de, 100 bin başvurudan en az 50 bininin reddedildiği düşünüldüğünde, bakacağı 50 bin dosya var. Günlük iş yükü hariç, sadece 50 bin OHAL başvurusu. Kaç yılda karar çıkar sizce? İyimser bir tahminle en az beş yıl.

Etti 15 yıl. Anayasa Mahkemesi de akademisyenin başvurusunu reddettiğinde, bu kez AİHM başvuruyu almak zorunda. O günün konjonktürünü bilmeden karar sonucunu tahmin etmek şimdiden mümkün değil ama AİHM de karar verene dek en az beş yıl geçeceği kesin.

Yani, görevden ihraç edilen bir akademisyen, polis, asker ya da kamuda görev yapan bir sosyolog, 20 yıl içerisinde, mahkemeler de uygun görürse ve hâlâ yaşıyorsa, görevine dönebilir. Ya da kapatılan bir radyo kanalı, eğer hukuksuz kapatıldığına hükmedilirse, 20 yıl sonra yayınına başlayabilir.

Ve hukukta yargılamanın adil yapılması kadar, hızlı yapılması da aynı derecede önemlidir. Malum, geç gelen adalet, adalet değil.

Ya da Binali Yıldırım’ın geçen hafta söylediği gibi: “Trafikte hız felakettir, adalette, yargıda hız berekettir. Yargının hak ettiği güveni kazanması için yargılamada hızlanmamız lazım. Vatandaş tarafından baktığımız zaman geciken adalet, yargıya olan güveni azaltıyor…”