Gemide isyan var!
Neredeyse tüm dünya protesto ve isyan hareketleri ile sarsılıyor. Geniş kitleler farklı coğrafyalarda tepkilerini dile getirmek için, bazı yerlerde ciddi riskleri göze alarak sokaklara dökülüyor. Kurulu düzene, yöneticilere ve yönetim biçimlerine karşı büyük bir öfke hakim. Gelir düzeylerinden demokrasi pratiklerine; mücadele geleneklerinden başlıca taleplerine kadar muhalefet cephesinde ülkeye göre değişen çok geniş bir yelpaze söz konusu. Örneğin, iki kaynama noktasından Katalonya’da kişi başına gelir 36 bin dolarla, 730 dolarlık Haiti’nin tam 50 katı. Savaştan yeni çıkmış Irak’ta bir kertede 165 gösterici öldürülürken, Hong Kong’ta müdahaleler küçük yara berelerle atlatılabiliyor vb Ancak hepsinin ortak paydası, halk artık eskisi gibi yaşamak istemiyor, köklü bir değişimden yana tavır alıyor…

İsterseniz benzerlikleri-farklılıklarıyla protesto hareketlerini 10 maddede mercek altına almaya çalışalım:

  1. Protesto hareketleri çok geniş coğrafyalara yayılıyor. Latin Amerika’da Şili, Ekvador neoliberal politikalara baş kaldırırken; Arjantin, Uruguay değişimi seçimden bekliyor; Bolivya Evo Morales’in zaferini ilan etmesiyle seçim usulsüzlüğü iddialarıyla çalkalanıyor. Arap dünyasında Lübnan ve Irak’taki gösteriler Cezayir’de Butteflika’nın alaşağı edilmesinin ardından patlak verdi. Asya’da dünyanın gözü Hong Kong üzerindeyken Endonezya’da laikliğin erozyona uğratılmasına, İslamizasyona tepkiler yoğunlaşıyor.
  2. Genellikle itirazlar can yakan, geniş kitleleri ilgilendiren tek bir meşru talepten kaynaklanıyorlar. Şili’de kamu ulaşımına yapılan zam, Lübnan’da WhatsApp vergisi, Ekvador ve Haiti’de yakıt sübvansiyonlarının kaldırılması gibi... Ancak bir kez kıvılcım çaktıktan sonra derinde çok daha köklü sorunlar bulunduğu ortaya çıkıyor.
  3. Öne çıkan liderler, örgütsel yapılardan söz edilemiyor, hatta bazen bir sözcü bile bulunamıyor. Hong Kong’da en bilinen muhalif Joshua Wong hapisteyken, Katalonya’da Carles Puigdemont sürgündeyken gösterilerin momentumu kaybolmadı. Rusya’da önde gelen muhalif figür Alexander Navolyny gözaltına alınınca da tepkiler hız kesmedi. İspanya’dan mesaj yağdıran işadamı Muhammet Ali’nin videoları Mısır’da onu tanımayan kişilerde bile karşılık buldu.
  4. Hong Kong’daki hareketin “demokrasi”, Katalonya’dakinin ise “ulusal” sorundan kaynaklandığını biliyoruz. Ancak her ikisinde de örtük biçimde refahın buralarda daha yüksek olmasının, ülkenin geri kalanıyla zenginliği paylaşmak konusunda isteksizliğin payı var. Neredeyse geri kalan tüm protestolarda gelir ve servet dağılımındaki adaletsizlikler; yöneticilerin yolsuzluğa batması; hasım her zaman “neoliberalizm” diye adlandırılmasa da piyasacı politikaların emekçilerin, emeklilerin ücretlerini, sosyal haklarını aşağı çekmesine, yoksulluğun yaygınlaşmasına tepkilerin payı büyük. Örneğin, Lübnan halkı yoksul, en zengin %1’in gelirin %58’ine konmasına öfke büyük. Şili’de kişi başına gelir 15 bin doların üzerinde, Latin Amerika ölçülerinde göreceli yüksek refah düzeyine karşın nüfusun %1’inin gelirin %33’üne el koyması, Türkiye’nin de önünde Şili`nin OECD’nin gelir adaletsizliği en yüksek ülkesi sıfatına sahip olması halkın öfkesini kabartıyor.
  5. Santiago’da cumartesi 1 milyonu aşan kalabalık, 6 milyon nüfuslu Lübnan’da her 4 kişiden 1’inin gösteriler için sokağa çıkması protesto hareketlerinin görülmemiş bir kitlesellik kazandığını gösteriyor. Gençlerin ve kadınların ağırlığı dikkat çekiyor. Lübnan ve Irak gibi etnik ve mezhepsel bölünmelerin çok keskin olduğu iki ülkede dahi, bu ayrımları dikine kesen, tüm toplulukları birleştiren, her kesimin kendi elitlerine karşı tepkilerini dile getirmekten çekinmediği bir kompozisyon söz konusu.
  6. Sosyal medya mecralarının mesajların iletilmesinde, sloganların yaygınlaştırılmasında, insanların kararlılıklarının pekiştirilmesinde belirleyiciliği var. Yazılı ve görsel yaygın medya sektörünün egemenlerin kontrolünde olduğu, yolsuzluklara bulaştığı, doğru haber yapma konusundaki yaygın olumsuz kanı bu zeminlere güvensizliği pekiştiriyor. Lübnan’da WhatsApp’a getirilen 6 dolarlık verginin isyanın çıkış noktası olması, Keşmir sorununda hükümetin halkı sosyal medya kanallarını felce uğratarak cezalandırması, Katalonya’da protestoların Tsunami Demokratik adlı on-line platform tarafından koordine edilmesi bu konuya ilişkin çarpıcı örneklerden birkaçı.
  7. Protestoların kitleselliği ve kararlılığı egemenlere geri adım attırıyor. Ekvator’dan başlayarak, Lübnan’da, Şili’de halkı gazaba getiren uygulamalar tıpkı Fransa’da Sarı Yeleklileler’in karbon vergisini iptal ettirmesi gibi sonuç verdi. Ancak bir kere cin şişeden çıktıktan sonra halkın daha kapsamlı taleplerinden vazgeçip kolayca evine dönmesi mümkün olmuyor.
  8. Kaygı verici bir gelişme, en çarpıcı örneği 1973’teki Pinochet darbesini hatırlatırcasına Şili’de yaşanmak üzere, 70’lerdeki, 80’lerdeki gibi ordunun devreye girmesi, siyasi konularda egemenlerden yana taraf olması. Ekvador’dan Brezilya’ya, Peru’ya hatta burjuva demokrasisinin artık kökleşmiş olması beklenen İspanya’ya kadar bu baskıcı eğilim belirgin.
  9. Gelişmiş ülkelerde protestolar halk kitlelerinin genel isyanından öte sektörel veya tematik eksende ortaya çıkıyor. ABD’de 48 bin otomotiv işçisi, Chicago’da 32 bin öğretmen eylemlerini sürdürüyor. İngiltere’de iklim değişikliğine karşı “doğrudan eylem” taktikleri uygulayan Yok Oluş İsyanı (XR) hareketi gündeme damgasını vuruyor. Fransa ve Hollanda’da çiftçi direnişleri belirleyici oluyor vb.
  10. Protesto hareketlerinin daha önceki ABD’deki Wall Street’i İşgal, İspanya’daki Öfkeliler hareketleri, Mısır Tahrir Ayaklanması, hatta bizim Gezi İsyanı gibi parlama noktalarıyla benzer özellikleri dikkat çekiyor. İdeolojileri, köşeli programları, kapalı örgütlenmeleri reddeden bu tarz, kısa vadede kolayca kitleselleşmeyi, farklı eğilimleri kapsayabilmeyi, insanların kendilerini eylemlerin öznesi hissetmesini başarıyor. Ancak aynı özellikler orta-uzun vadede sönümlenme, kalıcı bir ideolojik-programatik-örgütsel hat oluşturamama riskini doğuruyor.Kısa vadeli dinamizmle uzun vadeli kararlılığı bağdaştıracak yaratıcı stratejilere gerek duyuluyor. Bu anlamda son dönemin protesto dalgasında Şili örneği umut veren bir deney olma potansiyeliyle öne çıkıyor. Ülkede sendikalar, öğrenci hareketleri, feministler ve çevrecileri bir araya getiren yeni bir toplumsal blok oluştu. Başkan Sebastian Pinera’nın istifasını talep etmenin yanı sıra; ücret artışlarını, temel kamu hizmetlerinin ucuzlatılmasını, 40 saat çalışmayı, sektörel toplu pazarlığı, stratejik enerji sektörünün ulusallaştırılmasını, öğrenci borçlarının affını, özel emeklilik sisteminin iptalini isteyen bütünlüklü bir geçiş programı ortaya konuldu.Ancak açık konuşmak gerekirse, hiçbir örnekte uzun vadeli bir toplumsal dönüşüm potansiyeli görünmüyor.

Son söz yerine: Zaman zaman kültürel ve yönetsel özerkliğe sahip, halkın refah düzeyinin, İspanya ortalamasından çok yüksek seyrettiği Katalan bağımsızlık hareketine mesafeli yaklaşmaktan kendimi alamıyorum. Ancak sonunda monarşiyle yönetilen İspanya gibi bir ülkede Katalanlar`ın cumhuriyet talebiyle mücadele ettiklerini hatırlayınca ayaklarım suya eriyor. Bu vesileyle, mazlum ulusların bağımsızlık mücadelesinde çığır açan, eksiğiyle gediğiyle laik bir modernleşme projesi niteliği taşıyan cumhuriyetimizin 96. yıldönümünü kutluyorum. Her 29 Ekim`de emperyalizme, gericiliğe, saltanat özlemlerine karşı cumhuriyetin Aydınlanmacı kazanımlarına sahip çıkmanın; çağdaşlık, eşit yurttaşlık temelinde bir toplum özleminin değerini bir kez daha hatırlamamız gerektiğini düşünüyorum.