İyi yaşlanmayla ilgili psikolojik çalışmaları ve yayınları incelerken Alain Badiou’nun ‘Gerçek Yaşam’ adlı ihtiyarlığında (79 yaşındayken) kaleme aldığı genç olmakla ilgili kitabına yöneldim birden. Aslında genç olmanın anlamı, belki de iyi yaşlanmanın sırrını da içinde taşıyordur. Badiou, bir felsefeci olarak Sokrates’i odağına alarak bu meseleyi pek güzel ele alıyor kitabında. Sokrates, gerçek yaşam üzerine konuşurken bir dersinde şöyle söylemiş iktidar âşığı olmakla ilgili: “Hiçbir şeyi abartmayalım. İk¬tidar âşıklarının iktidara gelmemesi gerektiğini veri kabul edelim; çünkü eğer iktidara gelirlerse, iktidar talipleri arasındaki savaştan başka bir şey olmaz.” İktidar âşığı olmayı patolojik bir sorun olarak ele alması ufuk açıcı ve doğruluğu tarih boyunca ispatlanmış bir gerçek. Genç olmak, öncelikle iktidar âşığı olmamak anlamına geliyor Sokrates için, kendisini ‘gerçek yaşam’ı bulmaya adamış biri olmak… İktidar derken sadece siyasal olan anlaşılmasın, her anlamda iktidar âşığı olmak, akışı ve arayışı engelleyen bir şey.

Zaten kitabın alt başlığı da, ‘Gençliği Yoldan Çıkarmaya Yönelik Bir Çağrı’. Yani genç olmak ve gerçek yaşam, başkaları tarafından önceden belirlenmiş ve bir takım iktidarlara hizmet eden yollardan çıkıp yürüdükçe oluşan kendi yolunu, yollarını bulmak. Bu formül, iyi yaşlanmanın da formülü olabilir pekâlâ… Size öğretilen ve biçilen yaşlılık rolünü oynamayı bırakarak başlayabilirsiniz genç olmaya. Gençken öğrenmeye karşı duyulan açlık yaşlılıkta da sürdürülebildiğinde, her şeyi biliyormuş gibi yapmayı ya da var olunan konumu ya da yolu sonuna kadar sahip çıkmak yerine başka yollar aramaya devam edildiği sürece… İhtiyarlık üzerine düşünürken, ihtiyar bir şairle konuşmamı hatırlıyorum. Gençlerin yazdığı şiirleri okuyamadığını söylemişti bana, anlamıyorum demişti. Bilgisi ve algısı böylesine açık birisinin gençlerin yazdıklarını anlayamaması çok şaşırtmıştı beni. Sonra sonra konuştukça anlamıştım ki, anlamak istemiyordu, bir tür düşmanlıkla yaklaşıyordu yeni tarz yazılan şiire. Çünkü o şiiri anlaması ve beğenmesi, kendi yazdığı, hayatını adadığı şiiri inkâr etmek anlamına gelecekti ve bu korkunçtu onun için. İşte, Sokrates’in ‘iktidar âşığı’ olmak dediği şey, aynı zamanda böyle bir şeydi, ‘gerçek’ değildi mesele, sahip olunandı. Hâlbuki o şair, anlamaya çalışsa, derdi kendi şiirinden çok şiirin kendisi olsa genç kalacaktı, öyle şiirler yazamayacak olsa da…

Badio’nun sözleriyle: “Esasen, der Sokrates -şimdilik sadece onun söy¬lediklerini izliyorum- gerçek yaşamı fethetmek için, önyargılara, basmakalıp düşüncelere, kör itaate, keyfi gelenek göreneklere ve sınırsız rekabete karşı mücadele etmek gerekir. Aslında, gençliği yoldan çıkarmak tek bir anlama gelir: Gençlerin önceden saptanmış yollara girmemesini, sitenin gelenek göre-neklerine itaate mahkûm olmamasını, yeni bir şeyler yaratabilmesini, gerçek yaşama dair farklı bir yöne¬lim önermesini sağlamaya çabalamak.”

Sokrates’in önerdiği ‘yoldan çıkarma’, eğitim sisteminde yapılacak gerçek bir dönüşümün ipuçlarını sunar. Şu an yürürlükte olan ise tam tersi, önyargı yükleyen, basmakalıp düşünmeye teşvik eden, rekabet hırsını yücelten, itaate zorlayan, yeni bir şeyler yaratmaya çalışanları engelleyen… Günümüzde genç olmak, çok daha zor artık, sadece şeklen ve yüzeysel…

Badiou, yine Sokrates’ten yola çıkarak eğer gençliğin arzu ettiği ‘anlamlı’, yani ‘gerçek yaşam’ olanakları sunulamadığında, anlık yaşam ve hazzın yüceltildiği, uyuşturucunun ve diğer ‘gerçek yaşam’dan kaçmayı sağlayan şeylerin abartıldığı bir tür nihilizmin kaçınılmaz olduğunu yazar. Ki bugün yaşanan durumun bir kısmı böyle. Ya itaat et, ya nihilizme kaç… İkisi de genç olmaktan uzaklaşmak… Bu türden bir nihilizm, diğer canlı ve cansız varlıklar arasındaki o görünmez bağın kopması anlamına gelir. Badiou’nun dediği gibi: “Bu anlayış bizzat yaşam fikrini par¬çalar, dağıtır ve bu nedenle, bu yaşam anlayışı aynı zamanda bir ölüm anlayışıdır.”