Genç şair, bize şiirler yaz!

Ferruh Tunç

Yaşlı, yorgun, kurnaz ve bu yüzden zalim bir dünya yaşıyoruz çoktandır. Dünyanın neresinde olursak olalım bir gurbet duygusuyla yaşar olduk. Her biri kendi çıkarına kapaklanmış ve bunun izin verdiği kadar değer, inanç ve duyarlığa yer açan yaşlı dünyalılar var sahnede. Temel, insani referanslarını değerli bir takı gibi kasalarında saklayıp kimi törenlerde takıp yakıştıran bu yararcı ve yaşlı oyuncuların, gençliğin kendisine özgü hesapsız, cesur, açık sözlü ve dürüst dirilişiyle sahneden indirilmesi gerek.


Gerek bireysel, gerekse kamusal ‘gurbetlerimizi,’ tarihimizde örneklerini gördüğümüz gibi, bir daha ‘evimiz’ kılmak için, gençliğin rüzgârıyla yeniden yeni ufuklara yelken açmamız gerekiyor. Varoluşsal dışlanmışlığımızı, kendimizi birey olarak var ederek, kamusal dışlanmışlığımızı da bireyliğimizden vazgeçmeden emekdaş, halkdaş, yurttaş, hemcins, dünyalı ve doğanın bir parçası olarak kendi dışımızdaki ile ortaklığımızı, etkileşimimizi, dayanışmamızı geliştirerek aşabileceğiz.

Bunu ancak şiirin sesine kulak vererek, onun şarkısını söyleyerek, onu zenginleştirerek ve çoğaltarak yapabiliriz. Dünyanın ve ülkemizin gelmiş geçmiş değerli şairlerinin yaşamlarına ve eserlerine baktığımızda en önemli ortak paydalarından biri; en zor zamanlarda böylesi bir sesi, duyarlığı ve cesareti yitirmemiş olmalarıdır. Hangi değerli dünya şairinin eserlerini okursanız, bir yandan bireyin varoluşsal gurbetini iliklerine kadar hissederken, öte yandan, doğduğu, ya da yurt edindiği toprak ve kültürleri -başka ülke ve halkları da kendisininki kadar severek- yüceltmiş olduklarını görürüz.
Bugün bu yurt, dünya ve insan sevgisini -var olduğu halde ve yerde karamsarlık ve ümitsizliği de işaret ederek- yeniden diriltmemiz gerekmektedir. Bu, bize -tarihin filan değil!- bugünkü sıradan vicdanlarımızın yüklediği bir sorumluluktur. Çünkü duyarlığın yolu vicdana, vicdanın yolu duyarlığa çıkmaktadır ki, bu mekikle şiir, kötülüğe karşı direnen insan ruhunu dokuyabilecektir.

Unutmayalım ki; özgün duyarlıklarımızın ve deneyimlerimizin dile gelişi diyebileceğimiz şiir, sözle yaratılan bir güzellik birleşimidir. Yazılan bir kere şiir oldu mu, şairinden bile kurtularak, kendi kendini açıklayan bir bütünlüğe erişir. Sıradan bir nedenden, hatta nedensizlikten yola çıkarak benzersiz sonuçlara ve müjdelere neden olabilir bir şiir. Var olması için şairinin ve kendisinin dışında bir hatır, gönül ve torpile ihtiyaç duymaz. O ne bir nutuk, ne bir ayet, ne de süslü ve kurnaz, üstü örtülü veya açık bir reklam metnidir. O, etkisi bir anda geçecek estetik cambazlıklar, sihri birden bire dağılacak jestler ve esprilerden oluşmadığı gibi, duygu ve düşüncelerimizin -içtenlikle bile olsa- doğrudan bir anlatımı değildir. Şiirle yeni bir dil geliştirir, yeni bir gerçeklik yaratır ya da var olan bir gerçekliği başkalaştırır ya da yenileriz. Ama onun hakkında ne denli doğru ve güzel saptamalar yaparsak yapalım, bunlar geçici bir doğruluğu ve görece bir güzelliği temsil etmekle kalırlar. Tıpkı şimdi olduğu gibi… Çünkü insanın sonsuzluktan zaman, kaostan mekân yaratarak kendini deneyimleyişi süreci kesintisizce ilerler. İnsanın estetik deneyimine sanırlar çizmek mümkün değildir. Biz kendi bireysel ve kamusal tekliğimizle, kendi zaman ve mekânımızda ona sadece yaklaşırız. Bir tanrısal teki arayış ya da onu dolayımlayan gizemsellik değildir şiir. Bu yüzden onun kavranışını ve ona yaklaşmamızı başka bilme biçimlerinin kavrayış kalıplarına -örneğin mistik biliş- indirgememeliyiz. Sınırsız çokluktur şiir... Parıltılı yıldızlarla dolu olanaklar gezegenidir… Ve bu gezegenin sayısız üyeleri hiçbir zaman ötekinden daha güzel değildir, olsa olsa bir başka güzeldir her biri. İşte tam da bu yüzden yeni bir güzel-kavrayışı ve güzel-bakışı olanın, daima yazılabilecek yeni bir şiiri olacaktır yeryüzünde. Yeniliğin gençlikle tazelikle geldiği muhakkaktır. Böylece, yeni sözler en çok yeni gelen kuşaklara yakışacaktır.

İnançların ve şüphelerin, siyasal düzenlerin ve seçeneklerinin, sağduyunun ve gerçekçiliğin, hayalin ve kaosun dillerinin kendine özel beklentileri vardır. Onlarla ilişkinin ne olacağı, genç bir şair olarak, senin bileceğin şeydir. Taraf ve bertaraf tehditlerine ve baskılarına kulak asmadığın ve yazdığın onların grameriyle değil estetiğin diliyle olduğu sürece, ister onlar yakasında isterse inançsızlığın, anarşinin, hayalciliğin ve zır deliliğin yakasında olsun, yazdığın senin şiirindir -makbuldür.

Dilimizin, yabancılaşmış emeğimizle birlikte maruz kaldığı istismardan; sıkıştırıldığı, el konulduğu, kırpıldığı yerden başkaldırıp özgürlüğünü kazanmasına; tazeliğin, dirilişin ve çıkarsızlığınla güç vermeni, bize bilmediğimiz şeyler söylemeni istiyoruz.

Bize yeni şiirler yaz!