McLaughlin’i çocukken izlemiştim ilk kez, yanında Chick Corea vardı. Reggae ve blues’la tanıştığım yıllardı. Rock delisiydim. Queen, Kiss, Metallica, Megadeth dinleyerek ellerimle ‘Hava gitarı’ çalarak evde koşturduğum yılları biraz geçmişimdir herhalde. Büyük İhtimalle 10-11 yaşımdayken babama ben hiç caz dinlemedim deyince beni kolumdan tutup John McLaughlin ve Chick Corea’nın yanlış hatırlamıyorsam Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre […]

Gencecik festival

McLaughlin’i çocukken izlemiştim ilk kez, yanında Chick Corea vardı. Reggae ve blues’la tanıştığım yıllardı. Rock delisiydim. Queen, Kiss, Metallica, Megadeth dinleyerek ellerimle ‘Hava gitarı’ çalarak evde koşturduğum yılları biraz geçmişimdir herhalde. Büyük İhtimalle 10-11 yaşımdayken babama ben hiç caz dinlemedim deyince beni kolumdan tutup John McLaughlin ve Chick Corea’nın yanlış hatırlamıyorsam Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki konserine götürmüştü. Çocuk halimle biraz sıkıldığımı çok iyi hatırlıyorum. Ama o gün o sıkılan bu çocuk bile güzel bir şeyler kaptı o konserden.

John McLaughlin’i çalışını hiç unutmuyorum. O konserden sonraki birkaç yıl en çok dinlediğim kasetlerden biri McLaughlin, Al Di Meola ve Paco de Lucia üçlüsünün Friday Night In San Francisco konser kaydı olmuştu. Aradan geçen yaklaşık 22-23 yıl içinde kimbilir kaç kez izledim John McLaughlin’i. Bu akşam bir kez daha izleyeceğiz kendisini The 4th Dimension grubuyla.

DEV İSİMLER VAR

Biraz festivalden bahsedelim sonra tavsiyelerde bulunacağım elbette. 5 haftaya yayılan festival bugün başlayıp 1 Haziran’a kadar devam edecek. Festivalde Enrico Macias, Madeline Peyroux, Morcheeba, Bobby McFerrin, Fazıl Say, Ólafur Arnalds, Chris Botti, Stavroz, Alan Parsons Live Project gibi dev isimler yer alıyor. Bu isimler dev olduğundan zaten haddinden fazla ilgi çekecektir. Geçen ay düzenlenen basın toplantısında mutlaka izleyeceğim diyerek not aldığım, aklımın bir köşesine yazdığım isimler vardı.

Julia Biel, Lars Danielsson Group, John Scofield 66 ft Vicente Archer, Gerald Clayton & Bill Stewart, Mark Guiliana bunlardan bazıları.

Gelelim aşırı merak ederek, hatta sürekli dinlemek suretiyle konserlerine hazırlandığım isimlere. Dead Combo, Akua Naru, Ephemerals, Christian Löffler ve Kamaal Williams bu isimlerin başını çekiyor.

Deneysel elektronik, tekno sularında gezinmeyi seviyorsanız Christian Löffler’i, kadife gibi bir sesi dinlemek istiyor ve hiphop seviyorsanız Akua Naru’yu sakın kaçırmayın. Kendisi son birkaç aydır en çok dinlediğim isim olabilir. Hatta uzun zamandır bu kadar ciddi hiphop yeteneği olan bu kadar başarılı bir vokal duymamış olabilirim, Erykah Badu seviyorsanız Akua Naru’ya aşık olabilirsiniz.

Akua Naru

Soul, hiphop ve caz seviyorsanız ve şimdiye kadar Kamaal Williams dinlemediyseniz çok hızlı bir biçimde 2018 tarihli The Return albümünü dinlemenizi tavsiye ederim. Konser biletinizi zaten albümü dinler dinlemez alacağınızı düşünüyorum. Kaçırırsanız sonradan keşfedip çok üzülürsünüz önceden belirtmekte yarar var.

***

Touché’yi es geçmeyelim

PSM bünyesinde açılan yeni caz kulubü Touché’de de pek çok konser izleyebileceğiz. Ufak, sıcak bir kulüpte caz dinlemek isterseniz memlekette pek mekân yok biliyorsunuz Nardis haricinde. Touché’ adlı yeni mekânı da açılışından sonra ilk kez festival kapsamında deneyimleme fırsatım olacak. Kürşad Deniz Trio, Ercüment Orkut Trio, Terry Riley & Gyan Riley, Önder, Ozan Musluoğlu Quartet, Önder Focan Trio feat. Şenova Ülker, İlhan Erşahin Electric Quartet ve İlhan Erşahin Acoustic Trio, Noiserv, Ferit Odman Quintet, Stanpolites Project Meets Okay Temiz, Geeva Flava, Bidar, Barış Demirel ile Efe Demiral ve Elif Çağlar mekânda sahne alacak isimler. Barış Demirel ile Efe Demiral’ı, Terry Riley ve Gyan Riley de bu mekânda kesinlikle kaçırmayacağım isimlerden bazıları.

***

Kül ile bize ait ve buraya dair

Bundan tam sekiz yıl önce Kül adlı bir grupla karşılaştım. Fişek gibi o konser senin bu kulis benim koşturup haber ve röportaj yaptığım yıllar. Daha 20’li yaşlarımdayım. Kül öyle bir gruptu ki sözlerini duyar duymaz sıradan bir müzik dinlemediğimi anlamış ve müzikten önce sözlerini dinlemeye başlamıştım. Cihangir’de bir ofiste grupla buluştum röportaj için. O gün birbirimizi o kadar iyi anladık ki bir daha hiç kopmadık o adamlarla, özellikle de solistleri Arın Kuşaksızoğlu ile. 2011 tarihli ‘Artık Güçler Dengede’ albümlerinin sözlerinden kliplerindeki derin anlamları takip ettik 8 yıl boyunca. Ve geçen aylarda beni stüdyolarına davet edip yeni albümleri ‘Ait ve Dair’i dinlettiler. Albümün adı daha belli değildi. Mix’i bitmiş master için Babajim Stüdyoları’na doğru yola çıkmadan hemen önceydi. Öncelikle belirteyim Mix’te Mehmet Yaranona ve Umut İsan çok iyi iş çıkartmıştı. Mastering’deyse Güven Ersoysal asistanlığında Pieter Snapper albümün ruhuna uygun, ne çok parlak ne de eksik, tam kıvamında bir iş yapmış.

‘Ait ve Dair’ adlı bu yeni albüm bu coğrafyaya, içinde bulunduğumuz modern deliliğe ışık tutuyor. Daha doğrusu hikayesini anlatıyor. Yani buraya, bize, hayatımıza ait ve ona dair. Bu birbirine eklemlenmiş ve fakat farklı temalara bölünmüş 12 şarkının hikayesini, sözünü anlatıp sürpriz bozmak istemem fakat çok incelikle yazılmış derinlikli alt metinleri olan bu sözleri dinlerken ne demek istediğimi çok iyi anlayacağınızdan eminim.

‘Ait ve Dair’ yarın Ada Müzik etiketiyle piyasada olacak.