Siyasi aktörlerde gençlere sempatik görünme çabasının öne çıktığını belirten Prof. Dr. Lüküslü, “Gençlerin sorunlarının yeterince tartışılmadığını görüyoruz. Bu da gençlerin nesneleştirilmesini beraberinde getiriyor” dedi.

Gençlerin ortak sorunları gelecek kaygısı

Sercan MERİÇ

Siyaset arenasının dilinden düşürmediği gençler, öncelikle sorunlarına çözüm bekliyor. Parlamentoda yer alan partilerin çoğu, gençleri oy deposu olarak görmeye devam ederken, 10 gençten üçü ne eğitimde ne istihdamda yer alıyor. Gençlerin neredeyse çoğu gelecek kaygısı yaşıyor. Gençlerin bugününü, yarınını, sokak ile kurdukları ilişkiyi, gelecek seçime etkilerini, siyasetle kurdukları ilişkiyi Yeditepe Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Demet Lüküslü ile konuştuk.

Önümüzdeki seçimlerde yaklaşık 7 milyonu aşkın yeni seçmen oy kullanacak. Bu seçmenlerin seçimlere etkisi nasıl olacak?

Siyasal partilerde ve aslında başkanlık sistemi içinde olduğumuz için de ittifaklarda bir gençlik vurgusunu görebilmek mümkün oluyor. Gençler önemli bir rol oynayacaklar. Bunun siyasal partiler de farkına varmış durumda. Fakat siyasi partiler gençlerin sorunlarına mı odaklanıyor, yoksa popülist politikalar çerçevesinde gençlere nasıl sempatik görünebileceğine dair mi hamleler yapıyor? Gençlerle görüşmeler yaptığımızda ya da sosyal medyada yazılıp çizilenlere baktığımızda ikinci seçeneğin gerçekleştiğini, gençlere sempatik görünme çabasının öne çıktığını, ama gençlerin sorunlarını yeterince tartışmadığımızı görüyoruz. Bu da gençlerin nesneleştirmesini beraberinde getiriyor. Önemli olan gençleri paydaş olarak görmek. Gençler siyasal partilere veya adaylara güvenerek oy vermiyor. Bütün anketler, gençlik araştırmaları da bunu gösteriyor.

SORUNLAR KRONİKLEŞTİ

Peki, bu noktada gençler, kendileriyle ilgili hangi sorunların hızlıca çözülmesini istiyor?

Aslında uzun soluklu olarak düşünülmesi gereken ve farklı aktörleri de işin içine katması gereken bir süreç. Biz her sorun karşımıza çıktığında günü kurtarmaya çalışıyoruz. Önemli olan geleceği planlayabilmek. Uzun soluklu çalışmaya ihtiyacımız var. Türkiye gençlik istatistiklerine baktığımızda karşımıza çıkan kronikleşmiş sorunlar olduğunu görüyoruz. Mesela ne istihdamda ne eğitimde olan gençlik oranı çok yüksek. 10 gençten üçü ne eğitimde ne istihdamda yer alıyor. Bu artık kronikleşmiş bir sorun. Bu gençlerin yarısından fazlası kadınlardan oluşuyor. Konunun bir de cinsiyet boyutu var. Eğitim sistemi üzerinde pek çok reform çalışması, değişiklik, farklı modeller denenmesine rağmen kalite konusunda ciddi sorunlar yaşanıyor. Sosyoekonomik açıdan da çeşitli sorunlar var. O yüzden de Türkiye'de yaşananın ve siyasal yaşamda karşımıza çıkanın aslında bir gençlik sorunundan çok yetişkinlik sorunu olduğunu söyleyebiliriz.

ortak-sorunlari-gelecek-kaygisi-974154-1.
Prof. Dr. Demet Lüküslü

Ana akım siyaset arenasında, Z kuşağı kavramı üzerinden sanki homojen bir gençlik varmış gibi söylemlerle karşılaşıyoruz. Farklılıklarıyla birlikte gençlerin siyasete katılımlarıyla ilgili eğilimleri nasıl özetleyebiliriz?

Evet, siyasal yaşamın içindeki aktörler sanki homojen bir kitleymiş gibi gençleri ele alıyorlar. Aynı zamanda da aslında kafalarındaki ideal gençliği şekillendirmeye çalışıyorlar. Gerçekler yerine gençlik mitinden bahsediyoruz. Ekonomik, eğitime erişim, cinsiyet eşitsizliği, bölgesel, etnik köken gibi farklılıklardan bahsetmek mümkün. Ancak bu kuşağı kesen ortak sorunlar da var. 21. yüzyılda genç olmak aslında zorlu bir sınav halini almış durumda. Neoliberal rejimin içinde güvencesiz olan gençler temel olarak gelecek kaygısı yaşıyor. Gençleri ortak bir şekilde bu gelecek kaygısı şekillendirebiliyor. Bizim reklamlarda ya da farklı mecralarda gördüğümüz, hiçbir şeyin farkında olmayan, vurdumduymaz, neşeli gençlik imajının gerçek hayatta çok da karşılığı yok. Gençler, bu zorluklarla birlikte “Beni kimse anlamıyor” duygusunu da yaşıyor. Gençliğin ortak noktalarından birisi de sosyal medya. Yeni iletişim teknolojileriyle olan ilişki tabii ki önceki kuşaklarla karşılaştırıldığında çok yoğun bir şekilde yaşanıyor. Ve artık gündelik hayatlarının da bir parçası. Derslere erişirken de, notlarını paylaşırken de, iş yaşamında da iletişim kurmak için yeni teknolojileri kullanıyorlar.

ZOMBİ KATEGORİSİ

Geleneksel siyasi kurumlara yetişkinlere göre çok daha az bağlılık gösteren gençlerin bugün yaşadıkları sıkıntılar geleceği nasıl şekillendirecek?

Bağlılığın azalmasına dair şikâyetler, genç kuşakla ilgili getirilen eleştirilerin başında geliyor. Bağlılık dediğimiz şey kurulan bir ilişki türü aslında. Yeterince bağlı olduğunuzda kendinize bakmayı reddediyorsunuz. Bizler hepimiz toplumda nasıl ilişkiler kuruyoruz ve bu ilişkiler içinde de sadakatin rolü ne? Bazılarından her şeyi bir tarafa bırakarak tamamen sadık olmalarını bekliyoruz. Bu eşit bir ilişki midir? Biz gençlerin yeterince bağlı olmadıklarını söylerken, gençler için ne yapıyoruz? Gençlere güven sunuyor muyuz? İş yaşamında da mesela yöneticilerinden sürekli gençlerin sadık olmadığını duyuyoruz. Peki, şirketler yol ayrılığına girdikleri çalışanlarına nasıl bir bağlılık ve sadakat gösteriyor? Genel olarak temsili demokrasinin ve siyasal kurumların krizinden bahsedebilmek mümkün. Ve bu krizi aşmak için hem küresel ölçekte hem ulusal ölçekte yanıtlar verilmeye çalışılıyor. Çok sevdiğim Alman sosyolog Ulrich Beck’in “Zombi kategoriler” tanımı vardır. Geleneksel siyasetin kurumları da böyle bir kategori haline geliyorlar. Yani ölmüş olan ama yaşamayan devam eden… Bu kategoriye canlandırmak için popülizmin bir yanıtı var. Ama biz bunun alternatifini nasıl oluşturacağız? Nasıl gençlerle beraber yeni bir siyaset üzerine düşüneceğiz? Bunun üzerine düşünmek gibi bir ödevimiz var.

Bu bir süredir üzerinde düşünülen bir konu. Geleceğe dair belli cevaplar oluştu mu?

Karamsar bir senaryo var. Gençlerin oy vermeyi bırakacağına yönelik. Geniş kitlelerin de… Bununla beraber popülist liderlerin hep kazanacağı, bunun alternatifi oluşmadığı için de sandığa gitme heyecanını bile duymayacak olan kitlelerin ortaya çıkacağı yönünde… Bunun dışında daha iyimser senaryo için alternatifi oluşturmak da tabii ki elimizde. Kadınlar, gençler, engelliler, göçmenler için siyasi örgütlenmeleri nasıl dikey hiyerarşilerden çıkarıp daha yatay örgütlenmeler haline getireceğimizi tartışmalıyız. Parti içi, kurum içi, demokrasiyi nasıl işleteceğiz? Demokrasiyi sadece temsili demokrasi olmaktan nasıl çıkartacağız? Tartışma alanını açtığımızda zaten bu korktuğumuz senaryonun ortaya çıkmaması için de sebepler de olacak. O yüzden gençlere alternatif sunmak çok önemli.

TEMASIN ÖNEMİ

Türkiye'de 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından yaşanan OHAL süreci, son 2 yıldır yaşadığımız pandemi, kamusal alanla teması azalttı. Bu şartlar altında gençlerin sokak ile olan ilişkisine dair ne söylenebilir?

Hem pandemi ortamında hem de dediğiniz gibi içinden geçtiğimiz siyasal süreçte aslında o temasların ne kadar önemli olduğunu, kamusal alanın ne kadar değerli olduğunu net bir şekilde görebildik. Özellikle pandemi, evlere kapanma derken yüz yüze temasların ne kadar mühim olduğunu gördük. Yaşadığımız bocalama sonrasında da bunu sanal ortama nasıl taşıyabileceğimiz üzerine de düşünmeye çalıştık. Tabii ki bu sürecin bizden götürdüğü çok fazla şey var. Ama bize sunduğu bazı imkânlar da oldu. Farklı şekillerde bir araya gelebileceğimizi de gösterdi. Bir yandan da tabii ki uçurumları da, fay hatlarını da daha net görmemizi sağladı. Mesela herkesin iletişim olanakları aynı seviyede mi? Herkesin okuryazarlığı ayna seviyede mi? Aradaki farklılıkları da daha iyi yaşamış olduk. Ama bir yandan da bu bütün bu zorluklara rağmen sanal platformlarda buluşmanın önemli olduğunu fark ettik.