Adalet Bakanı açıklamasa, AKP’yi zor durumda bırakmak isteyenlerin dezenformasyonu diyebilirsiniz. Zira rakam korkunç.

Adalet Bakanı Gül’ün, CHP milletvekili İlgezdi’nin soru önergesine verdiği yanıta göre “2016 sonu itibariyle 69 bin 301 öğrenci tutuklu veya hükümlü olarak cezaevinde” idi.

Siz ona 70 bin deyin. Üstüne, son bir yılı.. Ve Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinden 9’unu ekleyin.. Tablo gerçekten korkunç. Hatta “vahşi”!

Benim kuşağım, işkencede ya da darağacında ölen / öldürülen gençlerle anılacak.

AKP KUŞAĞI da, sokakta öldürülen / sakat bırakılan / iktidarın gerekçesini açıklayamadığı savaşlara gönderilip “şehit” olan / tarikatlarda “yazık” edilen / ve cezaevlerinde öğrenim ve yaşam hakları gasp edilen gençlerle iz bırakıyor... Bırakacak.

Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye’nin dünya klasmanında yer alan birkaç üniversitesinden biri. Diploması, yalnızca Türkiye’de değil, pek çok ülkede kapıları açıyor. Öğrencileri, hele “ben dersime bıkarım, gerisine karışmam” diyenlerden değilse... Tam aksine ülkesinin sorunlarına duyarlıysa, o sorunlara kafa yoruyorsa... Özgürlük için ayağa kalkmaktan korkmuyorsa.. Tutuklanan gençlerin ailelerinin dediği gibi, “kutup yıldızları” gibidir. Yolumuzu aydınlatır.

İktidar elbette onları sevmiyor. Zira, Türkiye’yi sürükledikleri rejim hakkında kafa yorulmasını istemiyor. O rejime karşı çıkanların “kellesini” istiyor.

•••

genclerini-sevmeyen-ulke-448658-1.

Fotoğrafa bakıp anlayabilirsiniz. AKP iktidarında “YÜKSELEN DEĞER” işte BÖYLE ADAMLAR!

Gözle görünmeyen muazzam güçleri var BÖYLE ADAMLAR’ın. Muazzam paraları, daha önemlisi, her sözü keramet diye buyruk sayan milyonlarca müridi var. Bunlar elbette siyasi bir güç haline geliyor.

Türkiye’nin en eskilerinden Nakşibendi Tarikatı’nın Menzil grubu, işte bu güce en ilginç örneklerden biri. Fotoğraftaki şahsın elini öpmek için Menzil’e koşanlar arasında siyasetçilerin ve hatta milletvekillerinin olmasına şaşırır mısınız? Ya da, “Menzilciyim” diyene kamu kurumlarında, bakanlıklarda kapıların açılmasına?

•••

Gülen örgütü hakkındaki yazıları, kitaplarıyla tanıdığımız Saygı Öztürk, onların yerini şimdi Menzilciler’in almaya başladığını yazdı. Sözcü’deki köşesinde “Yeni Türkiye’nin karanlıktaki gerçeğini” anlattı. Hem de inanılmaz ayrıntılarla:

“Dünün Fethullahçıları’nın şimdi Menzil’in içinde yer almaya başladığı konuşuluyor. Özel idarenin yatırımlarının önemli bir bölümü Menzil’e yapılıyor. Artık Menzil’e o kadar gelen giden oluyor ki, devlet olanaklarıyla büyük bir terminal yapıldı. Cumayı cumartesine bağlayan geceden başlamak üzere, Menzil’e hafta sonu gelenlerin sayısı hiçbir zaman 15 binden aşağı düşmüyor. Gelenlerin kaldıkları, yemek yedikleri yerler de farklı. Sınıf sınıf yerler yapılmış. Şeyhin misafirlerine papyonlu garsonlar hizmet ediyor, özel odalarda ağırlanıyorlar. ‘Sofi’ dedikleri kişiler ise cami altında, dergahta, otobüslerde kalıyor. İnanmayacaksınız ama, şu anda kaba inşaatı tamamlanmış 1.400 devre mülk yapılıyor. Menzil’in mürit sayısı da milyonlarla ifade ediliyor.”

Başka kaynaklar ve görüntüler de bu “inanılmaz” tabloyu tamamlıyor. Menzil, aslında bir köy. Adıyaman’ın Kahta ilçesine bağlı bir köy. Ama terminaliyle, apartmanlarıyla, lokantalarıyla küçük bir şehirden farksız. Ankara’dan, İstanbul’dan gelen “önemli / güçlü / sosyetik misafirleriyle” de, Türkiye’nin pek çok şehrini yaya bırakıyor.

•••

Önümüzdeki süreçte bizi iki seçenekten biri bekliyor. Türkiye, “biat etmeyen” gençlerin cezaevlerine gönderileceği, biat edenlerin ise bu fotoğraftaki gibi BÖYLE ADAMLAR’a bırakılacağı bir ülke mi olacak? Yoksa bu seçeneğe “hayır” mı diyecek?

Süreç bu kadar kritik!

Dolayısıyla her zamankinden daha dikkatli, daha sorumlu olmamız gerekiyor. Özellikle “hayır” diyenlerin asgari müşterekte buluşması ve ikincil çelişkilerini -en azından süreç sonuna kadar- bir kenara bırakması gerekiyor.

Hele, başta ekonomik veriler olmak üzere pek çok başlıkta kara bulutlar göğü kaplamışken.. İktidarın artık ülkeyi yönetemediği iyice netleşmişken... Yani, güzel bir gelecek için -şimdilik zayıf da olsa- bir umut ışığı yanmışken...

Yoksa kutup yıldızlarımızı birer birer söndürecekler.

Hadi bizler geldik gidiyoruz da... Gençlerin geleceğini ellerinden alacaklar.