Onlar bize müzikleriyle, şarkılarıyla hayatın dostluktan, arkadaşlıktan, dürüstlükten, adaletten daha büyük bir şey veremeyeceğini anlattılar. Ne paranın ne de riyanın padişahı oldular, gönül hırkalarını yamayıp giydiler

Gençliğin 45’lik plakları Moğollar ve Cahit Berkay

Hakan Cerrahoğlu

Gerçek aşk ve gerçek arkadaşlığa çok ender rastlanır.

Kanatsız sevgi gibidir, onların dostluğu... Daima temiz hesaplarla kurulmuş olan... Onlar, gençliğin 45’lik plakları...

Bağımsızlık ve özgürlük anlayışı ve kardeşçe bir bakış açısıyla haksızlığa baş kaldıran delikanlılardır, aynı zamanda..

Hayatın imecesinde kitap adamlar olarak tanımlanan...

Kimden mi bahsediyorum? Toplum ve halkın nezdinde büyük itibarı olan, müziğin hazinesi ‘Moğollar’dan...
Bazen değil de her zaman, onlarla sohbet etmenin, onların müziğini dinlemenin iyi geldiğini düşündüğümüz o anlarda, adam olmanın, dostça dostluklarla kardeş olmanın, sevgi ve hoşgörü kavramının adını Moğollar’ın şarkılarında daha fazla hissederiz.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında 60’lı 70’li yılların ünlü grupları, Rolling Stones, Beatles, Jimi Hendrex, Led Zeppelin, King Crimson, Yes, Deep Purple, Pink Floyd’un müzik dünyasında fırtınalar estirdiği o unutulmaz yıllarda...
Ülkemizde de; 1968 Kuşağı’nda; Cahit Berkay, Engin Yörükoğlu ile Anadolu Rock’ın temellerini atan, günümüzde ise, Taner Öngür, Kemal Küçükbakkal, Serhat Ersöz ve Emrah Karaca ile devam eden Moğollar; Kurucu İkon: Gitar, Bağlama, Cura, Yaylı Tambur’un kült ismi Cahit Berkay’ın estirdiği rüzgârla, Barış Manço ve özellikle Cem Karaca ile hafızalardan silinmeyen birçok şarkıyla efsane olmuştu.

Özünde sevgi olan Moğollar’ın herkes tarafından sevilmesi sebepsiz değildir.

Ve Cahit Berkay....

Olağanüstü düşünceleri yalnızca müzik dünyasında sınırlı kalmayan, felsefeden edebiyata, sosyal bilimlerden tüm sanata bilgi ve kültür birikimi ile Türk müzik ve sanat dünyasının yaşayan efsanesi...

Öncü, lider, yol gösterici, birçok orkestra eseriyle geniş bir repertuvarı olan, yarışmacı, bir dolu film müziği kariyeri olan, ödüller alan, uluslararası başarıları olan, çağdaş eserler yapmak için ömür boyu çalışan, gerçekten güçlü kişiliği, mert duruşuyla tam bir ‘Atatürk’ sevdalısı olan, ‘Atatürk’ün devrimleriyle büyük onur ve gurur duyan, bu duruşuyla da milyonların sevgilisi olan, kendine özgü müthiş bir korteks kullanımıyla zeki, güleryüzlü, karizmatik, espritüel ve son derece sempatik ve çağdaş, güzel insan, “Moğollar’ın Kaptan Pilotu” sevgili abimiz Cahit Berkay...

Bu yıl müziğinin 50. sanat yılını kutlayan Charles Cros Academy ödüllü efsane grup Moğollar’ın kurucu ikonu Cahit Berkay ile Kaktüs Cafe’nin majestic ambiansında samimi duygularla bir röportaj yaptım.

»Zorlu PSM’de 50. sanat yılınızı kutladınız. Anadolu Rock ve çağdaş müzikle ilgili neler söylemek istersiniz?
Her şeyden önce bu grup 50. yaşını kutladı, 50. yıla yakışan bir konser oldu. Önemli müzisyen arkadaşlarımız, sinemadan dostlarımız ve bizi sevenlerle birlikte müthiş bir katılımla 3.5 saat süren bir konserde sevenlerimizle, dostlarımızla birlikte olduk. Yankıları hâlâ sürüyor. Kuşaktan kuşağa toplumların hafızalarını taşıma görevi yapan müzik kültürün bir parçası.

»Zorlu yılların insanısınız. Çocukluk yıllarınızı anımsayacak olursanız...
1946 Isparta doğumluyum. Mutlu bir çocukluğum oldu. Annem babam terziydi. Babam manto, tayyör; annem entari, elbise, gelinlik dikerdi. İstanbul’a gider gelirlerdi. Bana ilk önce ağız armonikası ve teneke trampet getirmişlerdi. Daha sonra radyo getirdiler. Müziğin içinde türkülerle şarkılarla büyüdüm.

»Piyasa şarkıcıları ve şarkıları? Bugünkü müziği ve yorumları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her kuşak kendi tarzıyla, kendi ifade biçimiyle dünyada yürüyen süreç şekliyle sunuluyor. Biz 67-68’li yıllarda nahif, dünyada aşkın, sevginin, barışın ön planda olduğu bir yaşam biçimiyle, toplumsal bir yapı hedefleyerek, özleyerek onun özlemiyle müzik yapardık. Kendimize özgü tarzımızla toplumsal mesajlar içeren pozitif duygularla şarkılar üretirdik; kitlelere ulaşırdık.

gencligin-45-lik-plaklari-mogollar-ve-cahit-berkay-437678-1.

»Müziğinizde, şarkılarınızda Anadolu motiflerini, değerlerini anlatan çok güzel sözler, anlamlı mesajlar var. Müziğinizi yaparken bu seçimi yapmanızın sebebi neydi?
-Bilinçli bir yol tutuşumuz vardı. Amacımız özgün olmak, kimseye benzemeyen müzik yapmak, kimseyi taklit etmemekti. Hedefimiz dünyaya açılmaktı. Fransa’ya gittik. İlk yaptığımız albümle Akademik Şarkılar Ödülü’nü kazandık. Müziğe yeni bir nefes getirmiştik. Akademik bir yorumumuz vardı. Bu ödülü 1971’de aldık. 1970’de Jimmy Hendrix, 1972’de Pink Floyd almıştı. Ne kadar özgün olursan o kadar benzemez olursun.

»Geçmişe özlemle 70’ler projesinde Nostalgia albümü yapmayı ve Kesişleme, Dinleyiverin Gari, Güm Güm, Geri Sar, Issızlığın Ortasında gibi güzel parçalarınıza cover yapacak mısıınız?
Cover yapma olayını 50. yılda gençlere bıraktık. Mor ve Ötesi 20 senelik grup olsa da onlar hâlâ genç. Hayko Cepkin var, birçok genç arkadaşımız kardeşimiz var. Onlar cover’ layacaklar, biz de dinleyeceğiz.
»Müziğin insan yaşamındaki yeri ve kültürün bir parçası olmasındaki önemi nedir?
Bu konuda kitaplar yazıldı. Müzik en büyük heykeltraştır, insanın ruhunu, yaşama bakışını daha olgun hale getiren, yaşatıcı, sevilesi bir bakış şeklidir. Seni yontar. Ruh inceliğidir bu. Müzik, ruhu adam eder.

»Müzik toplumsal veya bilimsel bir olgu mu?
Güzel soru. Toplumsal, bilimsel bir olgudur bir noktada. Evrensel gücü vardır. Teknoloji önemli artık. Çin’de bir dam müzik yapar, taa oradan buraya seni etkiler. Böyle bir güçtür bu. Ruhuna, kalbine etki eder. Senin inceliğini coşturur. Sevmeyi bilmiyorsan sana sevmeyi öğretir.

»Müziği sanat kombinasyonu olarak değerlendirdiğimizde; sanat kavramını, müzik felsefesini ve estetiğini nasıl tanımlarsınız?
Müzik şiirle çok güzel buluşur. Bu buluşmadan çok güzel bir etki, çok güzel bir keyif çıkar. Yeter ki her melodi, kendine uyan sözlerde buluşsun. Zorlama oldu mu bir halta benzemez bu iş. Müzisyen ne yaşıyorsa onları yazmalı. Özellikle rock müzik yapanlar, kendi şarkılarını yazmalı. Birbirini kopyalamamalı, benzer olmamalı. Müzik zekâsı, müzik kulağı, genel kültür ve müzik disiplini önemli. Benzersiz, özgün olup, kendi kültürümüzü bilip ona sahip çıkarak müzik yapmalıyız..

»“Bir milletin mutlu ve ahlaklı bir şekilde idare edilip edilmediğini anlamak isterseniz o memleketin müziğini dinleyiniz” demiş, ünlü düşünür Konfiçyus. Bu anlatımdan yola çıkarsak bir toplumda müziğin gücü nedir?
Müziğin olağanüstü bir gücü var. Bu soruya çok yetkili cevap vermeye haiz değilim ama, Mahsuni Şerif’ler, Neşet Ertaş’lar var. Ruhi Su, Karacaoğlan, Aşık Veysel gibi sevgiyi yücelten insanlar var. Onlar haksızlığa karşı duruşu sergileyen büyüklerimizdir, ozanlarımızdır. Zaten bu açıdan baktığımızda hemen anlaşılır. Müzik kötü ele düştüğünde ona asla hizmet etmez.

»Film ya da dizi müziklerini yaparken temel kriterleriniz nedir?
Film ya da dizi müziklerini yaparken temel kriter, hikâye nerede geçiyor olgusu. Hikâyenin geçtiği alan neresi, kırsal kesim mi veya boğazda bir yalı mı, orada ki müzik neyse o yansıtılmalı. Sonsuz bir hayal gücü bu. O hikâye nerede geçiyorsa,oradaki insanların, o yaşantıda dinlenen müziğin yakınlarındaki tınılarda çalışmayı tercih etmek gerekir. Ben hep böyle yaptım. Dolayısıyla da müzikte adımız geçiyorsa bu sayede oldu.

»Moğollar ismi nasıl oluştu?
60 ‘lı 70’li yıllarda ülkemizde de, dünyada da grup isimleri böyle gaddar ve haşin isimlerden oluşuyordu. Rolling Stones, Animals, Beatles... İsimler böyle gidiyordu. Biz de de Apaşlar, Haramiler falan... Moğollar da yeterince haşin bir isimdi. Biz de Moğollar’ı tercih ettik. Ama şimdiki aklım olsa Moğollar ismini kullanmam. Bir espriyle bağlayalım. Japonya’da konser şansın olmaz. Çünkü tarihte Japonlar ile Moğollar birbirlerini yemişlerdir ya...

»Cem Karaca ile sabahlara kadar sohbetlerim oldu. Cem abi sizin gibi kitap adamdı. Namus Belası, Sahibi Geldi, Yoksulluk Kader Olamaz, Adsız, Ömrüm, Obur Dünya, Tatlı Dillim, Bindik bir Alamete vb. gibi değerli parçaların, çalışmaların hepimizin hayatında önemli yeri var. Bu şarkılarla büyüdük. Cem Karaca ile dostluğunuz nasıl başladı? Cem Karaca’yı en yakın dostlarından biri olarak, siz bize nasıl anlatırsınız?
Dostum Cem Karaca ile 1972’de el sıkıştık. Beraber çalışmaya başladık. İyi ki de birlikte çalıştık. Bugün aramızda belki yok ama oğlu Emrah ile birlikteyiz şimdi. Cem’i her an anıyoruz. Gerek müzik olarak, gerek ozan olarak, kendine has yorumlarıyla, yaşayarak söylediği şarkılarda yeri doldurulamayacak insandı. Çok özlediğim bir arkadaşım. Çok erken kaybettik, o ses gibi bir ses bir daha gelmez. Müthiş bir zekâya sahipti. Öyle müzikal bir zekâ bir daha gelmez. O çok sevdiğim, çok iyi bir dostum, kardeşim arkadaşımdı. Onunla müthiş bir bütünlük sağlıyorduk. Aramızda bir kopukluk yoktu, hepimiz iyi arkadaştık. Birbirimize liderlik taslamazdık. Dostluk hep ön plandaydı.

»Sıkı bir Fenerbahçeli olduğunuzu biliyoruz. Fenerbahçe sizin için ne ifade ediyor. Fenerbahçe’yi bize nasıl tanımlarsınız.?
5 yaşından beri Fenerbahçeliyim. Futbol bugün çok başka bir yere geldi, acayip bir sektör, bir endüstri artık. İyi bir taraftarım. Ama gönlüm istiyor ki; Türkiye sadece bir Fenerbahçe’den ibaret değil. Bütün futbolcular çıkıp mertçe oynasınlar, Bütün takımlar çıksınlar adam gibi oynasınlar. Takımlar sahaya maç yapmaya çıkıyorlar, futbol oynamaya değil! Harbe çıkıyorlar gibi... Halbuki çık futbol oyna, yen yenil önemli değil ama çık adam gibi oyna. Futbol futbol gibi olmalı... Ama herşeye rağmen ben Fenerbahçeliyim.