Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Gazeteleri okurken karşılaştığım kimi yanlış kullanımlar, beni zaman zaman aynı konulara dönmeye zorluyor. Sözgelimi “de”, “da” ve “ki” gibi, yerine göre hem ek hem bağlaç işlevi gören sözcüklerin durumu böyle. Bunları birbirine karıştıranların sayısı azımsanmayacak kadar çok. Aralarında akademisyenler ve köşeyazarları bile var! Bu durum yalnız beni değil, Türkçe duyarlılığı olan okurlarımızı da rahatsız ediyor. […]

Gazeteleri okurken karşılaştığım kimi yanlış kullanımlar, beni zaman zaman aynı konulara dönmeye zorluyor. Sözgelimi “de”, “da” ve “ki” gibi, yerine göre hem ek hem bağlaç işlevi gören sözcüklerin durumu böyle.

Bunları birbirine karıştıranların sayısı azımsanmayacak kadar çok.

Aralarında akademisyenler ve köşeyazarları bile var! Bu durum yalnız beni değil, Türkçe duyarlılığı olan okurlarımızı da rahatsız ediyor. Daha yakınlarda, bir okurumuzun konuyla ilgili eleştirisine yer vermiştik. “Arkadaşlar, ‘de’ ayrı!” diyerek ben de az yazı yazmadım bu köşede…
Bağlaçlar, tek başına anlamı olmayan sözcüklerdir. Anlamca birbiriyle ilgili tümceleri ya da görevdeş sözcük ve söz öbeklerini bağlamaya yararlar. Ama çoğu zaman bağlaçları başka sözcüklerle birleştirerek yapım ekine dönüştürüyoruz. Bazen de ekleri ayırıp bağlaç gibi kullanıyoruz!

Bu hafta eklerle bağlaçların yanlış kullanımına ilişkin yeni örnekler sunuyorum:

-“Cüneyt Arcayürek’te Ankara’nın ‘bombacısı’ oldu.” (Necati Zincirkıran, “Ona ‘babalık’ yaptım!” Cumhuriyet, 23 Haziran 2018, s. 2)

-“Dostlarım, ‘Işıl gene yufka yürekliliğin tutmuş, sen de neler neler var biz biliyoruz’ diyorlar.” (Gamze Akdemir, “Işıl Özgentürk’ten ‘Türkiş Dekameron’ ”, Cumhuriyet Kitap, 26 Temmuz 2018, s. 4.)

-“İki partide ittifakın tadını aldı.” (Ahmet Hakan, “Bu ittifak bitti ama öbür ittifak bitmez”, Hürriyet, 26 Ekim 2018)

-“Doktorlar, genç adamın Wolff Parkinson White sendromuna sahip olduğunu ve beynin de hasar olabileceğini söyledi.” (Hürriyet, 26 Ekim 2018, arka sayfa)

-“İstanbul’da betonlaşmanın önünü açan Recep Tayyip Erdoğan’dır ve Şişli’de bundan payını almıştır.” (Ali Açar, “Şişli yeşilden payını alacak”, Cumhuriyet, 25 Kasım 2018, s. 7)

-“Sadece ben değil, çevremde şablonlaşan ve iktidar borazanlığı yapan nice haber bültenleri arasında farklılığını gören her aklı başında insanında dikkatle bu bülteni izlediğini biliyorum.” (Fikri Sağlar, “Mazi içinizde yara mı?!”, BirGün, 13 Aralık 2018) (Fikri Sağlar, Fox TV’den Fatih Portakal’ın sunuculuğunu överken kurmuş bu tümceyi.)

Alıntıladığım örneklerdeki yanlış yazımlar yazar kaynaklı mıdır yoksa bilgisayar uygulayımının bir azizliği midir bilemem. Ama gerçek şu ki hepsi de yanlış yazımlardır!

Yineleyelim: Ekler bitişik, bağlaçlar ayrı yazılır arkadaşlar!

***

HAFTANIN NOTU

Poşet vergisi!

“Çevrecinin hası” iktidarımız, yeni yılda “paralı poşet” uygulamasına başladı. Yeni uygulamayı bize “doğayı korumak” ambalajıyla sundular! Ama çok geçmeden anlaşıldı ki amaçları başka: Poşetin tanesini 25 kuruşa satarak tüketicinin sırtından yeni bir rant sağlamak…

Plastikten gerçekten kurtulmak isteyen bir hükümet, poşetleri paralı yapmak yerine tümden yasaklama yoluna giderdi. Ama bu iktidar, etik olsun olmasın, para getiren hiçbir şeyden vazgeçmez! Paralı poşet uygulamasının özünde de bu gerçek yatıyor.

Doğayı korumanın en kestirme yolu, uygar dünyada olduğu gibi, ülkemizde de geridönüşüm sisteminin özendirilmesi, hatta zorunlu olmasıdır. Çünkü çöplerin ayrıştırılıp değerlendirilmesi, çevreyi korumanın yanı sıra ülke ekonomisine de ciddi katkı sağlar.

AKP Hükümeti’nin çevreyi korumak gibi bir derdi yoktur. Onların tüm derdi, kümesteki tavuğun daha fazla nasıl yolunacağıdır. Kimse aklımızla alay etmeye kalkmasın; sözümona “plastikle mücadele” için başlattıkları “paralı poşet” uygulaması, KDV ve ÖTV gibi yeni bir dolaylı vergidir!