Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Daha önce “sarımsak” üzerine yazdıklarımıza değişik okur yorumları geldi. Herkes sözcüğün kökenine ilişkin başka başka değerlendirmeler yaptı. Örneğin Trabzon’dan yazan eğitimci Hasan Baş’ın bu konudaki değerlendirmesi şöyleydi:
“Attila Bey, Trabzon’dan saygılar... Sarımsak sözcüğü üzerine ben de kafa yormuştum. Bu sözcüğün kökü, büyük olasılıkla, ‘sar’dır; sarımsağın dişleri birbirlerine kenetlenmiştir. Bu köke, önce ‘-im’ yapım eki, sonra da ‘- sak’ eklenerek ‘sarımsak’ sözcüğü türetilmiştir. Başka bir olasılık: Bu sözcüğün kökü ‘sarı’dır, buna ince ‘-m’ iyelik eki, sonra da ‘-sak’ eklenerek ‘sarımsak sözcüğü türetildi; her iki durumda da sonuç aynı: SARIMSAK. Sarmısak sözcüğündeki ‘mı’yı yorumlayamıyorum. ‘Sarı mı sarı’ pekiştirme sözcüğünün kısaltımı değildir herhalde!...”

• • •

Konular da sorular da ağırlaşmaya başladı! Bu durumda uzman görüşünden yararlanmak gerekiyor. Ben de dilbilimci Prof. Dr. Hasan Eren’in Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü’ne başvurdum. Orada bu sözcüğün kökenine ilişkin kimi açıklamalar yer alıyor. Ancak bu açıklamaların da kesinlik taşımayan kestirimler olduğu görülüyor. Hasan Eren, sözcüğün kökenini incelerken diyor ki:

“Ağızlarda samırsak olarak da geçer. Bu biçimin göçüşme (métathèse) sonunda oluştuğu açıktır.”

Türk lehçeleri uzmanı olan Hasan Eren, bu sözcüğün Türkmence, Nogayca, Karakalpakça, Kazakça, Kırgızca, Kıpçakça ve Kazan Tatarcasında ‘sarımsak’; Balkanca ve Balkarcada ise ‘sarısmak’ biçiminde kullanıldığını belirttikten sonra açıklamasını şöyle sürdürüyor:

“Orta Türkçede sarmusak ve samursak olarak geçer. Kâşgarlı Mahmud’un verdiği sarmusak biçimi düşündürücüdür. Bu biçimi Türkçe sarmısak biçimiyle doğrulamak kolaydır. Ancak diyalektlerde geçen sarımsak biçimlerinin tanıklığına dayanarak sarmusak biçiminin sarumsak diye okunması da düşünülebilir. Doerfer’e göre, Orta Türkçe sarmusak kesin olarak orijinal biçimidir. Bu biçimin göçüşme ((métathèse) yoluyla oluştuğu anlaşılıyor.

Zajaczkowski’nin Türkçe sar- kökünden geldiği yolundaki açıklaması kuşkuludur (Doerfer: TMEN 1238). Ancak, sarımsak türevi biçim yönünden açıklanmaya muhtaçtır. Orta Türkçede sarımsağa basar adı da verilir (Clauson: ED 374 b). Türkçeden Moğolca ve Tacikçeye de geçmiştir (Doerfer: TMEN 1238)”.

Evet, görüldüğü gibi, konunun uzmanlarının yorumları da çeşitli. O yüzden dil yazısı yazarken kesin yargılara varmak her zaman kolay olmuyor. Okurumuz Hasan Baş’ın, “sarımsağın sar- kökünden geldiği” savı da yukarıdaki açıklamalar karşısında geçerliliğini yitirmiş bulunuyor. Bununla birlikte, “sarımsak” sözcüğünün, Kâşgarlı Mahmut’un işaret ettiği “sarmusak”tan dönüşerek günümüz Türkçesindeki “sarımsak”a evrildiği büyük olasılıktır.

Sözün özüne gelince, “sarmısak” deyip geçmeyelim! İşin ucunun nerelere uzandığını görüyorsunuz. Ama çok da dert etmeyelim. Bir atasözünde belirtildiği gibi, sirkesini, sarmısağını sayan kişi, paçayı yiyemez!

• • •

Çoğul sözcüklere ‘-ler /-lar’ eki takılmaz

Sürekli okurlarımızdan hukukçu Nuray Tülek, mektubunda iki konuyu dile getirmiş:

“İyi haftalar Attila Bey,

‘Kayyım’ kelimesini çok kullanıyoruz ama çoğunda ‘kayyum’ olarak maalesef!

Bir de normal vatandaşın o kadar değil ama hukukçuların ‘evraklar’ (Devletin, yargının hizmetine sunduğu UYAP programı dahil) diye yazması beni çok sinir ediyor. Sözün dilimize yanlış girmesi, bu belirgin yanlışı doğru yapar mı sizce???”

“Kayyım / kayyum” üzerinde bugüne değin yeterince konuştuğumuzu düşündüğümden, bu konuyu artık uygulayıcıların Türkçe bilgisine ve duyarlığına bırakıyorum.

“Evraklar”a gelince, o tek örnek değil.

Arapça kökenli sözcüklerin sonuna gelen “-at” eki, o sözcüğü çoğul yapar.

İcraat, mühimmat, istihbarat, muhaberat, mevduat, tahsisat, baharat, erat da bu tür sözcüklerdendir.

Okurumuzun örneklediği “evrak” sözcüğü, Arapça resmi yazı ve kâğıt anlamındaki “varak”ın çoğuludur. Çoğul olan bir sözcüğe ayrıca Türkçe “-ler”, “-lar” çoğul eki takılmaz.

Yanlış kullanıma iki örnek:

-29 Şubat 2016 günlü BirGün gazetesinin manşetinde Doğu Eroğlu imzalı bir haber var: “Evet mesele sadece birkaç ağaç değil”. Altbaşlık ise şöyle: “Finike, Murgul, Tavşanlı, Ulukışla ve Efemçukuru’na varan yurdun dört bir yanındaki maden tahribatları Artvinlilerin mücadelesinin haklılığını bir kez daha gözler önüne seriyor”.

Arapça “tahribat” sözcüğünün Türkçe karşılığı “yıkıp bozma”dır. Çoğul bir sözcüktür; “-lar” ekiyle bir kez daha çoğul yapılması yanlıştır. Doğrusu “maden tahribatı” ya da “maden yıkımı”dır.

-“Halbuki tarihe şöyle bir baktığımızda nice tiranların, nice firavunların, nice zalimlerin aynı hissiyatlarla hareket ederek hem kendilerinin hem bölgelerinin mahvına sebep olduklarını görüyoruz.” (Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP Bayburt İl Kongresi’ndeki konuşmasından, 19 Kasım 2017)

Bu tümcede belirtilen düşünceye tümüyle katılıyorum! Tiranlar, firavunlar, zalimler, tarih boyunca insanlığa zarar vermişlerdir. RTE’nin ağzından bu sözleri işitmek şaşırtıcı! Ama tümceyi dil açısından değerlendirdiğimizde durum değişiyor. “Hissiyat” da tıpkı “tahribat” gibi çoğul bir sözcüktür ve anlamı “duygular”dır. O yüzden “hissiyatlarla” denmez.

Derseniz, “hissiyat”ı bir kez daha çoğul yapmış ve Türkçeyi yanlış kullanmış olursunuz.

Her fırsatta Osmanlıcayı öven imam hatip çıkışlı bir cumhurbaşkanının bunu bilmemesi düşündürücüdür.