Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanması konulu genelgede yer alan video, ses ve görüntülerin yayımlanmasının yasaklanmasına ilişkin madde, şiddetin, cinsel saldırının, cinayetin üstünü örten bir sansür. Kadınlar, kanunların uygulanmasını istiyor

Genelge, şiddetin üstünü örtüyor: 6284’ü uygula yeter

MERVE ATICI- SEDA BALMUMCU

Adalet Bakanlığı’nın “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanması” konulu genelgesi büyük tartışma yarattı. 6284’ü güçlendirmek için çıkarıldığı iddia edilen genelgenin 5. Maddesi, video, ses ve görüntülerin yayımlanmasının yasaklanmasını içeriyor. İktidar kamuoyunun sesini kısarak kadın cinayetlerinin ortaya çıkarılmasını engellemeye çalışıyor.

Genelgenin 7. Maddesi ise faili engellemek, caydırıcı cezalar uygulamak yerine, kadını istemese bile kamusal alandan kopararak sığınma evine kapatmayı çözüm olarak görüyor.

İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Şükran Eroğlu ve Avukat Selin Nakıpoğlu, Adalet Bakanlığı’nın yayımladığı genelgeyi BirGün’e değerlendirdi

“Genelge bir yenilik getirmiyor bütün hususlar 6284 sayılı kanunun uygulama yönetmeliğinde var. Bizim bütün sorunumuz uygulamanın yapılmaması” diyen Şükran Eroğlu, “Bu genelgede çok tehlikeli gördüğümüz bir şey var, o da 5. Maddede. Sosyal medyayı durdurmak, kadın cinayetlerinin duyurulmasını engellemek için yapılan örtülü bir sansür. Bunu asla kabul etmiyoruz” dedi.

7. maddede yer alan kadının kendi rızası olmadan sığınma evine gönderilmesini de sakıncalı bulduğunu belirten Eroğlu, Şu anda sığınma evlerinin son derece yetersiz ve dolu olduğunu ifade etti. 11 yaşından sonra çocukların sığınma evlerine alınmadığına dikkat çeken Eroğlu, “Kendi büyüttüğü çocuğu yetiştirme yurduna bırakmaya hangi anne rıza gösterir?” diye sordu.

Genelgede bahsedilen ‘Sosyal İnceleme Raporu’na ilişkin, “Bizim bilirkişi raporlarımız bile mahkemelerden 6-7 ayda gelemezken, 1 günde bu raporu nasıl hazırlayacaklar merak ediyoruz” dedi.

UZLAŞMA KALDIRILMALI

Yasaların uygulanmasının yeterli olacağının ve uzlaşmanın kesinlikle kaldırılması gerektiğinin altına çizen Eroğlu şu ifadeleri kullandı:genelge-siddetin-ustunu-ortuyor-6284-u-uygula-yeter-664778-1.

Sürekli olarak uygulamadaki eksiklikleri bildiriyoruz bu konuda hiçbir şey yapılmadan bir genelge yayımlanıyor. Diyoruz ki, uzlaştırmayı kaldırın. Bakın, Ayşe Tuba Aslan 23 kere başvuruda bulunmuş, uzlaşmaya gönderilmiş. Aynı şekilde Diyarbakır’daki meslektaşımız Müzeyyen Boylu da öyle. Şiddete maruz bırakılan bir kadını o erkekle karşı karşıya getiriyorsunuz uzlaşmaya çalışıyorsunuz. Kadına yönelik bütün suçların hepsinin uzlaştırma kapsamından çıkarılmasını istiyoruz. Zaten İstanbul Sözleşmesi diyor ki: “Şiddet varsa uzlaşma, arabuluculuk olmaz, yasaktır.” Sokaklara çıkıp eksiklikleri bildiriyoruz. Bu kadınlar niçin bu kadar isyan ediyor diye bir düşünsünler ve bizim istediğimiz doğrultuda düzenleme yapsınlar. İstanbul Sözleşmesi ile 6284’ü uygulasınlar biz başka bir şey istemiyoruz.

FAİL ÜZERİNDEN TEDBİR ALINMALI

Devletin kadını koruması gerektiğini ancak bunu yaparken failin de önüne geçilmesinin önemli olduğunu belirten Eroğlu, “Erkek hapisten kaçıp bir kadını öldürüyor. Devletin tabii ki kadını koruması, rehabilite etmesi, maddi destek sunması gerek ancak bu kadını sığınma evine kapatıp faili serbest bırakmakla olmaz” ifadelerini kullandı.

ADALETİ SOSYAL MEDYADA ARANIYOR

Soruşturma aşamasında gizliliğin esas olduğunu ancak şiddete maruz bırakılan kadınlar için soruşturma yapılmadığı noktada mecburen sosyal medyaya başvurmak zorunda kalındığını belirten Avukat Selin Nakıpoğlu ise “İnsanlar adalete güvenip ‘etkin bir soruşturma yapılacak, caydırıcı bir ceza verilecek’ düşüncesi ile hareket edebiliyor olsalar zaten sosyal medyadan medet ummazlar. İnsanların sosyal medyadan medet ummasının sebebi de kanunların uygulanmaması” dedi. Şule Çet dosyasını ele alan Nakıpoğlu, dosyanın, soruşturma aşamasında intihar diye kapatılacağını ancak arkadaşlarının, sosyal medyadan seslerini duyurmasının Şule’nin ölümündeki şüphelere dikkat çektiğini belirtti. Nakıpoğlu, “Sosyal medyada oluşan kamuoyu sayesinde dava açıldı, gündemde tutuldu, cezalandırıldılar. Bu genelge ile tepkilerin kontrol altına alınması planlanıyor” dedi.

Sadece 5. Madde bile genelgenin eleştirmesini hak ederken bunu bir kazanım olarak görmenin mümkün olmadığını söyleyen Nakıpoğlu, “Emniyet Genel Müdürlüğü de şiddet uygulayan kişinin silah ruhsatı almasını engellemeye yönelik bir genelge çıkardı. Kaç kadın fail silahlı olduğu için öldürüldü? 7 yıldır sanki kanunda yokmuş da yeni bir söz söylemiş gibi yapıyorlar” dedi.

ŞİDDETLE MÜCADELE DEVLET POLİTİKASI DEĞİL

“Bu ülkede kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele bir devlet politikası değil” diyen Nakıpoğlu “Devlet politikası haline getirilemediği, her gün kadınları, 6284’ü, İstanbul Sözleşmesi’ni kötüleyen yalan haber yapan gazetelere ilişkin hiçbir söz söylenmediği sürece her şey bir genelge ile toparlanacağını mı sanıyorsunuz?” diye sordu.genelge-siddetin-ustunu-ortuyor-6284-u-uygula-yeter-664779-1.

Bir günde 3 kadının öldürüldüğü toplumda ‘dayanamıyoruz’ sesleri üzerine genelge yayımlamak yerine 6284’ün etkin uygulanmasını, aleyhine yayım yapanlara ‘yürürlükteki bir yasa hakkında doğru bilgiler vermiyorsunuz’ denmesini talep eden Nakıpoğlu 7. Maddeye ilişkin ise şu ifadeleri kullandı:

“Kadın bir talepte bulunmadan ‘Ne olur ne olmaz, devlet korumadı demesinler’ diye ‘sığınak kararı çıkaralım, sorumluluğu üzerimizden atalım’ diyorlar. Şiddete maruz bırakılan kadının kendi koşullarının değerlendirilmesi gerekiyor. Ama yine burada devlet aklı kadın yerine karar veriyor. Kadın konut evlerinde kalan kadınlar güçlenerek çıkmıyor. Bir daha oraya gitmemek için şiddet gördüğü eve geri dönüyor. Sığınaklara ilişkin sistemde zaten problem var. Sığınağa ilişkin bir genelge yayımlarken Mor Çatı’dan nasıl görüş alınmaz? Duruşmalardaki indirimler erkekleri cesaretlendiriyor, şiddetin önünü açıyor. İstanbul sözleşmesini önlerine alsınlar, o kadar”