Aptalca bir soru diyebilirsiniz ama ben soruyu biraz daha ileri götürüp “demokrasi niye” diye sormaktan yanayım. Biliyoruz ki, demokrasinin gerçekleşmesi için yalnız seçimler değil, erkler ayrılığı, hukuk devleti, insan hak ve özgürlükleri, yargı bağımsızlığı, laiklik gibi geniş bir teçhizat çantası ile kullanım bilgisi gerekiyor. Ama bu kadar mücehhez bir araç olarak demokrasi ve seçimlerin birey […]

Aptalca bir soru diyebilirsiniz ama ben soruyu biraz daha ileri götürüp “demokrasi niye” diye sormaktan yanayım.

Biliyoruz ki, demokrasinin gerçekleşmesi için yalnız seçimler değil, erkler ayrılığı, hukuk devleti, insan hak ve özgürlükleri, yargı bağımsızlığı, laiklik gibi geniş bir teçhizat çantası ile kullanım bilgisi gerekiyor. Ama bu kadar mücehhez bir araç olarak demokrasi ve seçimlerin birey ve toplum yararına ne ürettiği meselesi var ki konuşulduğu pek söylenemez.

Öte yandan günümüzde demokrasinin çıktılarının daha çok piyasayı doğrulama ve güçlendirme yönünde olduğuna kuşku yok; oysa demokrasiyi çağımızın “gözbebeği ve yıldızlı” aracı yapan bunlar olmasa gerek!

Bu konu kapitalizm ve demokrasi tartışmasına kadar uzanıyor ama ona girmeden de, demokrasiye yıldız konduran temel noktanın buradan bireyin ve toplumun güçlenmesine yol açacak sonuçlar alınabileceğine yönelik beklentiler olduğunu söylemek mümkün.

Birey ve toplumun güçlenmesi konusunda ise, onları sosyal, ekonomik, kültürel açıdan destekleyecek koşullar gerektiğini düşünmek zor değil.

Kapitalist bir ekonomide bunu yapacak olan, yapması beklenen de siyaset ve demokrasi…

Temel aracı da, toplumun geniş kesimleri için sosyal, ekonomik, kültürel hakları hayata geçirmeye yönelik, birilerine muhtaçlığın değil kendine yetmenin esas alınacağı sosyal devlet ve sosyal politikalar!…

Demokrasinin erdemi de, kapitalizmle uzlaştığı nokta da burada; bu gerçekleşmedikçe erdemin de, uzlaşmanın da anlamı yok!

Bu nedenle, geçen hafta sonu Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği “Yerelde Sosyal Politikalar” başlıklı iki günlük konferans önemli. Yerel seçimlere giderken, şu aday bu aday yerine sade vatandaşların sorunları ve seçimlerden beklentilerinin konuşulmasına fırsat verdiği için önemli.

Kendi adıma, yıllardır, sosyo-ekonomik haklara dayalı bir sosyal politikanın birey ve toplum düzeyinde yaratacağı sonuçlar kadar demokrasi için de ne kadar önemli olduğunu vurgular dururum. Bu vurgulamaları liberaller tanımaz, sosyal demokratlar anlamaz, sosyalistler küçük görür ama ben söylemeye devam edeceğim.

Konferansla ve sunulan bildirilerle ilgili söylenecek çok şey var; birkaç konuya değinebileceğim.

İlk olarak, konferansta sunulan bildiriler hem Türkiye’de hem Avrupa da bu konunda yaşanan yetersizlikler açısından uyarıcı nitelikte ve sosyo-ekonomik açıdan kötüye giden koşulların Türkiye’yi aşan yanları olduğu bir kez daha ortaya kondu diyebiliriz.

İkinci olarak, neo-liberal politikalar nedeniyle en başta çalışma hakkı, hakça bir ücret ve geçim olanağı gibi –bunlara piyasalaşan sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik haklarını da katabilirsiniz- sosyo-ekonomik haklara sırt çevrildiğinde yönetimlerin elinde toplumu bütünleştirici tek tutkal “sosyal yardımlar” olmakta. Birçok Avrupa ülkesinde gidişin bu yönde olduğu da anlaşılıyor.

Üçüncü olarak, bireyi ve toplumu güçlendirecek sosyal politikalar önemsenmediğinde toplumsal çözülme ve demokrasinin gerilemesi gibi iki olumsuz sonuç ortaya çıkmakta. Geçen haftalarda Fransa’da yaşanan Sarı Yelekliler direnişi gibi birçok Avrupa ülkesinde ortaya konan protesto ve direnişler ile sağın yükselişi de, bu politikalardaki yetersizliğin ve toplumsal çözülmenin sonucu.

Bizim gibi ülkelerde ise sosyo-ekonomik koşulların yetersizliği, direnişten çok, yoksul ve güçsüz bireylerden, seçtiklerine “tabi” vatandaşlardan oluşan bir toplumun ortaya çıkması anlamına gelmekte ki, böylece yalnız aksak, topal demokrasiler değil, uyutma-kandırma üzerinde yükselen tiranlara da yol açılmakta. Ne kadar bağımlı o kadar kullanışlı!

Sonuç olarak, Yerelde Sosyal Politikalar Konferansı’ndan özellikle CHP ve yereldeki adaylar için oldukça öğretici dersler çıkarmak mümkün.

Tabii, niyet varsa!…