Genetik dedikleri

KAAN TERMAN

Ben Bilmem ‘Gen’im Bilir! Say Yayınları’nın ‘Herkes İçin’ dizisinin ‘Genetik’ başlığında çıkan ilk kitabı. Herkes için, yani insana genetiğin terimler altında boğulmadan popüler dilde anlatıldığı bir kitap; bilim yazarı Katie McKissick’le ikili bir konuşma; şakalar, espriler ve gerçekler! “Mavi göz, göz pigmentasyon geninde olan bir mutasyondan fazlası değildir.” Sarsmadı mı? Neyse, sözü fazla uzatmadan kitaptan bahsedelim.

Genetiğin dayanılmaz hafifliği
Kitabı okuyunca DNA’nın “pek gösteriş meraklısı olmayan” “pasif ve tembel” “televizyon karşısında pinekleyen” bir molekül, çözülüp kendisinin bir kopyasını ürettiği mesajcı RNA’nın ise “iş bitirici” olduğunu öğreneceksiniz. Kitap tuhaf -ve biraz da şaşırtıcı- biçimde “kendiliklerimizin” (öznelliğimiz de diyebiliriz buna) ne kadar da farksızlaşmış, belirlenmiş olduğundan bahsederek başlıyor. McKissick, “Kim olduğumuzun ve ne olacağımızın büyük kısmı içimizde yazılıdır,” dese de, “kim olduğumuzu farklı tecrübelerin şekillendirdiği”ni söyleyerek nesnelliğin şekillendirdiği öznelliğe işaret ediyor. “Doğa bize, kesinlikle büyük çeşitlilik gösteren potansiyelimizi ve başlangıç noktamızı verir, ancak bu özellikleri çözmek ve hayata geçirmek için yetiştirici bir ortam gereklidir. Ve boktan bir ortam onları tamamen mahvedebilir.”

Kişiyi çevresi mi belirliyor, genleri mi?
Çoğu zaman kalıtsal olana gönderme yapan, halk dilinde “ırsi” gibi deyişlere denk gelmişsinizdir. Bunların, evet, bir kısmı doğru ama bilgilerin sağlıklı olduğunu söyleyemeyiz. İnsanlar boydan tutun, kalp krizi riski, mizaç veya ses tonuna kadar çoğu şeyin genetiğe bağlı olduğunu düşünme eğilimindeler. Oysa yazar için iş o kadar tek taraflı değil: “Genlerinizin kuramsal azami değer ve potansiyel bir sınır belirlediğini, ancak hakiki sonucun yaşamda size neler olduğu ile belirlendiğini unutmayalım. Mesela uzun boy genlerine sahip olan birisi, büyüme esnasında çok kötü beslenmişse tam potansiyeline ulaşamayabilir. Ancak o zaman dahi uzun boy genlerine sahip olacak ve bunları çocuklarına aktarabilecektir.” Yani insanın kaderi ortada bir yerde, diyor McKissick: “…size burada doğa ile yetiştirmenin birbirlerinden beslendiğini ve sizi siz yaptığını söyleyeyim.”

genetik-dedikleri-168453-1.Mendel’den günümüze genetik

Kitapta en geniş bölüm, “Genleriniz ve Özelliklerimiz” adı altında genlerimiz tarafından kontrol edilen özelliklerimizin bir özetine ayrılmış. Genetik araştırmalarının da -en azından şu an için- insanı en fazla cezbeden kısmı bu olsa gerek: “Mavi göz, göz pigmentasyon geninde olan bir mutasyondan fazlası değildir.” Şaşırtıcı olsa gerek. Ama daha çok insanları ‘özel(!)’ kıldığı düşünülen bir özelliğin bilimsel bir tavırla indirgenmesinin getirdiği bir şaşkınlık bu. Bunun gibi pek çok örnek var. Örneğin, cüretkâr bir şekilde, “Erkekler, eğer kelseniz suçlamanız gereken tek kişi annenizdir,” diye belirtiyor yazar. Göz rengimiz, saç şeklimiz, solaklık veya sağlaklık ve pek çok hastalığa yol açan genetik bozuklukları ortaya koyuyor. Avusturyalı bilim insanı Mendel’in bezelyelerinden başlayan ilk kalıtım araştırmalarından günümüze biyoloji ve genetik biliminde çok yol kat edilmişe benziyor. McKissick, bu durumu ironik bir şekilde ifade ediyor: “Biyoloji ve genetiğin sorunu -buna bir sorun demek isterseniz- özellikle budur: Her geçen gün o kadar çok yeni şey keşfetmekteyiz ki ders kitapları hızla eskimektedir.”

Genetik “her şey” mi?
McKissick, kitabın bir yerinde, iş biyolojiye geldiğinde “her şey” demekten çekindiğini söylüyor. İstisnalar mevcuttur. Bizde, başka bir bağlamda, genetiğin insanı tam anlamıyla belirlediğini yani genetiğin her şey olduğunu söyleyebilecek miyiz? Bu hem kişiyi içinde bulunduğu tarihsel toplumsal şartlardan soyutlayıp ele alarak bilime aykırı davranmak hem de genetiği kavrayamamış olmak anlamına gelecektir. Yazar kitabının sonunda Harry Potter’ın Dumbledore’una gönderme yaparak hatırlatıyor: “Bizim gerçekten kim olduğumuzu becerilerimiz göstermez. Seçimlerimiz gösterir.” Biz de geçen yüzyılın en büyük felsefecilerinden (aynı zamanda eylem insanı olmak gibi de bir özelliği olan) Jean-Paul Sartre’a atıfla son sözü söyleyelim: “Önemli olan bizi ne yaptıkları değil, bizi yaptıkları şeyi kendimizin ne yaptığımızdır.”