Başlığa bakıldığı zaman karışık bir durum olduğu duygusuna kapılmak gayet doğaldır.

Hele hele bizdeki yeni bilginin kabulü ve kullanma kabul eşiğinin bu kadar düşük olduğu bir durumda durum daha da zorlaşır.

Tepkiler, yalanlamalar, rencide edici tavırlar ve söylemler her zaman bilginin önünde çok büyük engel olmuştur. Bizim sevdiğimiz şey bilginin kitap halidir, orada durması ve okunup ezberlenmesi yeterlidir, çünkü biz bilginin herhangi bir sınavda çıkma ihtimalini severiz (!). Alanda falan uygulamak, buna kafa yormak ve yeni bilginin avantajlarını gelişmiş ülkeler ile aynı anda kullanmak bize ‘zül’ gelir.

Birileri bunu yapsın-etsin-uygulasın sonra bizde birilerinden görerek yapma lüksünü kullanırız. Hem daha kolay hem maliyeti düşük!

Sevgili Altan Öztepe ve Serkan Doğan büyük emekler vererek genetik yenili bilgilerin ve saptamaların spor alanında kullanılması üzerine büyük kafa yorarak bir süreç başlattılar. Laboratuvar ortamında tespit edilmiş ve doğruluğu ispatlanmış bilgiler ışığında spora ciddi katkı yapacak çalışma başlattılar.

Ön bilgi olarak çalışma hakkında kısa bilgiler vereyim: 250’ye yakın genetik bölge mevcut. Bunların içinde iki tanesi olan ACTN3 ve ACE genleri, sporcunun performansına ve hangi spor dalına uygun olduğunu belli edecek özelliklere sahiptir. ACTN3 geni kas yapısındaki farklılıkları, ACE geni ise kalp damar sisteminin nasıl çalıştığını belirler. Sonuçlar kesindir ve değiştirilemez. Bu genler, yetenek seçiminde ve yeteneğe etkisi olamayan fakat performans için seçim döneminde önemli bir veri olarak kabul edilebilinir. Bu belirleyici özellik, yetenekli olduğu branş içindeki hangi pozisyon içinde daha etkili olacağı konusunda ciddi bir veri olarak kabul edilebilinir. Daha keşfedilmemiş onlarca genin olmasına rağmen ve araştırmaların devam ettiği bu alanda böyle belirleyici özelliklerin önceden tespiti oldukça önemli bir parametredir.

Buna bağlı olarak önemli parametreleri bu iki gen ile beraber değerlendirmek kaçınılmazdır.

Atletik Performans iki ana grupta incelenmektedir:

Power (sprint), Endurance (dayanıklılık).

Bununla birlikte, birçok çevresel faktörün de performansı etkilediği unutulmamalıdır:

Antrenman, kondisyon, yaş, beslenme, uyku, mental yapı.

Spor performansını etkileyen birçok genetik faktör bulunmaktadır:

Cinsiyet, soy ve etnik köken, anatomik yapı.

Kas liflerinin tipi:

Kas kasılma hızı ve elastikiyeti, Yumuşak doku direnci, İyileşme hızı ve yaralanma hızı, antrenman adaptasyonu, kardiyak kapasite (www.genetictrainer.com)

Şimdi buradan ‘Genetik Futbol’ için nasıl bir kurgu çıkartılması gerektiğine bakarsak; öncelikle süreci ikiye ayırmak gerek: Birincisi; performans grubu yani A-Takım seviyesi. İkincisi; altyapı yaş gruplarıdır. İki grup için çalışmaları ayırmak şarttır.

Performans grubunda tüm oyuncuların geno tipi belirlendikten sonra yetenekleri ve performans verimi ile geno tipin uyumuna bakılır. Çünkü, Endülüs ve Sprinter geno tipe sahip oyunculardan verim almak için değerlendirileceği zaman, geno tip özelliklerine göre planlama yapmak hem kronik sakatlıklardan korumayı hem de geno bilgi sayesinde hangi zaman dilimi ve pozisyonda en yüksek verimi alınacağı üzerine kesin bilgi verir. Bu değerlendirme tek maç üzerinden değil oyuncunun tüm performans hayatı boyunca geçerli olacak bir bilgilendirmedir.

Bu bilgiler ışığında, taktik ve teknik antrenmanlar haricinde, antrenmanlarda yüklenme süresi, yüklenme yoğunluğu, dinlenme aralığı, antrenman süresi bu geno tiplerin ayrılması ile gruplara göre farklılıklar içereceğinden ayrı planlama yapmak gerekmektedir.

En önemli ayrıntı, oyuncular arasında yapılan rotasyonlardaki veriyi bu geno tipine bağlı olarak yapmak büyük bir avantaj sağlayacaktır.

Maç ısınmalarında, beslenme programlarında, yasal ve doğru supplement kullanımında, oynama süreleri ve değişim zaman dilimi ile ilgili tüm stratejiler bu geno tiplerin belirlenerek, farklı tipleri aynı grup içinde toplayarak, her gruba uygun planlama yapılarak verimin maksimuma çıkması sağlanır.

Bu geno tipler bilinmediğinden dolayı, her oyuncuya aynı yükleme ve antrenman yoğunluğunun uygulanması ile sürekli her oyuncudan doksan dakika verim istemek, uzun vadede kronik sakatlıklara neden olarak futbolcunun dışarıda kalmasına neden olmaktadır. Demba Ba buna en iyi örnektir.

Bundan dolayı, kulüpler hem sürdürülebilir istikrarlı oyunu ve başarıyı sağlayamaz hem de ekonomik olarak ciddi kayba uğrarlar.

Bu bilgiler ışığında Serkan Doğan ve Altan Öztepe’nin iki buçuk gün süren ‘Genetik Trainer,’ benim de yarım gün süren ‘Genetik Futbol’ konu başlıklarıyla Paris’de verdiğimiz eğitim seminerlerinin umduğumuzdan iyi tepki alması, sürecin önemi bakımından bizi de heyecanlandırdı. Bu seminere Paris Saint Germain kulübünün, doktoru Cascua Staephane ve fizyoterapisti Gregory Delente’yi yollaması çok önemli bir ayrıntıydı

Altyapı değerlendirmesini haftaya yapacağım.