Emperyalist-kapitalist sistemin dezonformasyon yeteneğinden bu satırlarda sık sık söz ederim. Sistem, toplumu balık hafızalı görür ve “Ne söylesek, yerler!..” anlayışıyla hareket eder. Gün geçmiyor ki bunun bir örneğiyle karşılaşmayalım. Irak işgalinin altyapısını oluşturmak için uydurdukları “kitle imha silahları” hikâyesi daha hafızalardan silinmemişken bu kez de bir başka maval Suriye işgaline altyapı oluşturmak için tezgâhlanıyor. Bu kez gündemde “kimyasal silahlar” mavalı var. Görüldüğü üzere, andavalın mavalı bitmiyor.
Öte yandan işin aslına bakasanız, şu sözünü ettikleri kimyasal silahları yeni-liberaller zaten dünya halkları üzerinde gün be gün, adım başı uygulamakta.
Nasıl mı?
Havayı, toprağı ve suyu kirleten kimyasal atıklarla, GDO'lu gıdalarla ve günümüz moda deyimi, genetik değişim ve gentik ıslah operasyonları uyguladıkları hayvansal gıdalarla...
Genetik ıslah dedik de; son günlerde tavukçuların, gazetelerde dönen, sözüm ona bilgilendirme içerikli reklamları pek çoğunuzun dikkatinden kaçmamıştır.
Geçtiğmiz günlerde yumurta üreticisi büyük şirketlerin, tekelleşme eğilimi üzerine haklarında soruşturma açılmış olması malumunuz. Bu kez tavuk sektörünün % 85'ini elinde tutanlar bir araya gelip “Sağlıklı tavuk, bilgilendirme platformu” oluşturdular.
Diyorlar ki, biz tavuklarda hormon kullanmıyoruz, genetik değişim de söz konusu değil. Bizim yaptığımız “genetik ıslah”. Ayrıca, hayvanın ömrü boyunca antibiyotik kullandıklarını ama kesimden yedi gün önce antibiyotik verilmesini durdurduklarını açıklıyorlar. Bir de yem konusunda GDO'lu yemin yasak olmadığına vurgu yaparak GDO'lu yem kullandıkları itirafında bulunuyorlar.
"Genetik ıslahı” dedikleri ve şiddetle savundukları bir tür melezleme. Bu yapılırken hem çevre koşulları hem de hayvanın beslenmesi eş güdümlü uygulanıyor. Bu üçlü sac ayağı üzerinde hayvanların kalıtsal yapısı değiştiriliyor.
Dindar kesim için, “yaradılış kanunlarına müdahale” kabul edilemez bir durumdur ve burada kalıtsal yapı değişimi söz konusudur. Hal böyle iken, tüm bu şirketlerin AKP'nin mahalle baskısına ayak uydurarak “helal gıda” sertifikasıyla kalıtsal değişim uyguladıkları tavukları satışa sunmaları cıvık cıvık riya içeren bir tür dezenformasyondan başka bir şey değildir.
Görüleceği üzere, yalan, dolan, hile ve dezenformasyon yeni liberal sistemin en iyi becerdiği işler.
Peki ya Bizanslı kadınlar neyin nesi?
O da bunca yalan dolanın, gözden uzak tutulması adına gündem değiştirme oyununun bir parçası..Ve bu oltaya sazan gibi atlayan ana muhalefet. Ve işte size, yeni versiyon bir “işler, güçler” dizisi..
12 Eylül'den hesap sorma mavalı ile atılan oltaya atlayan, yetmez ama evetçi sazanlar bu gün hukukun, iş yasalarının, adaletin dolayısıyla modifiye AKP Anayasası marifetiyle demokrasinin genetik ıslahında elbette bir parça tuzları olduğu yadsınamaz.
Aynı Anayasa ile, Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın yapısı değiştirilmiş, yeni iş yasasıyla sendikal örgütlenmenin dibine kibrit suyu dökülmüş, bir anlamda genetik ıslah uygulanmıştır.
Mevcut durumu, “Yargıya zaten gerekeni söyledik” cümlesiyle ayan beyan ortaya döken Erdoğan ve AKP'si bir yandan da dini referans ve argumanlarla beslediği, boğazını besmeleyle kestiği genetiği ıslah edilmiş demokrasiyi, “Helal gıda” diye soframıza koyup, “Buyrun yiyin “ diyor.
Haa, durumdan bir şikâyetiniz mi var? Merak etmeyin o da düşünüldü.
Artık, Hrant'ı Fırat okuyan taptaze genetiği ıslah edilmiş, Ombudsmanımız var.