Zeka, genetik temele indirgenerek sistemde var olan hiyerarşik düzen evrenselleştiriliyor. Oysa zeka testini bulan biliminsanı Alfred Binet bile bu testlerin sadece öğrencilerin eğilimini bulmak için kullanılan araçlardan biri olabileceğini söylemiştir

Genlerimizden ibaret değiliz

Okan Yolcu - Biyoloji Öğretmeni

İlkel komünal toplumun, özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla, parçalanıp sınıflı toplumların meydana gelmesinden bu yana, egemen sınıflar hiyerarşik düzeni kabullendirmek için Marx ’ın üst yapı kavramına başvurmuştur. 17. Yüzyıla kadar baskın olarak dinin bu rolü üstlendiğini görüyoruz. Din’in bakış açısına göre “insanoğlu bencildir” bundan dolayı eşit bir toplum düşünmek hayaldir. Kapitalizmin gelişmesiyle din baskın etkisini kaybetmeye ve bilim baskın unsur olmaya başlar. Kapitalizm de var olan eşitsiz düzeni açıklarken biyolojik/genetik determinizmi ideolojik silah olarak kullanır.

Biyolojik determinizme göre insan doğası bencildir. Çünkü insanda bencillik geni vardır. Bu defa bilimsel(!) kılıf altında eşit toplumun olamayacağı açıklanır. Genlerimizden ibaret değiliz kitabı bize karamsarlığı yayan, var olan toplumsal düzeni kabul ettirmeye çalışan bilimsel(!) kılıf altında bir çok argümanla(Zeka Testleri, Irk, Ataerki, Sosyobiyoloji) yayılan ideolojik propagandanın hiçbir geçerliliğinin olmadığını anlatan ezberleri bozan bir kitap olarak karşımıza çıkıyor.

Feodalizmin parçalanıp burjuvazinin yükselişi yeni bir üstyapıyı zorunlu kıldı. Yeni sistem-Kapitalizm- içsel yapısında barındırdığı eşitsizliği meşrulaştırmak için biyolojik determinizmi ideolojik araç olarak kullandı ve kullanmaya devam ediyor. Thomas Hobbes’un herkesin herkesle savaşı, sosyal darwinizmin güçlü olanın hayatta kalması ve insan doğası bencildir anlayışı nihayetinde hepsinin genetik yapıya indirgenmesiyle kapitalizmin doğaya uyumlu bir sistem olduğu sonucu ortaya çıkar. Özellikle sağ iktidarlar-düzen solu da çok farklı değil- eşitsizliği gidermek için sosyo ekonomik çözümler üretmek yerine bu ideolojiye dayanarak hiçbir reform yapmaya gereksinim duymaz.

genlerimizden-ibaret-degiliz-525240-1.



Kapitalizm biyolojik determinizmi ideolojik silah olarak kullanırken en önemli argümanlarından biri de zeka testleridir. Bu anlayışa göre toplumda eşitsizlik insanların zeka düzeylerinin aynı olmamasından kaynaklanır. Bundan dolayı bazı insanların yöneten bazı insanların yönetilen şeklinde ayrılması gerektiğini söyler. Yapılan testlerde beyazlar siyahlardan neredeyse her zaman daha yüksek puanlara sahip olur. Ayrıca zenginler fakirlerden, Avrupalılar Asyalılardan, erkekler kadınlardan daha yüksek puana sahip olur. Tabi bu listeyi daha da uzatabiliriz. Zeka, genetik temele indirgenerek sistemde var olan hiyerarşik düzen evrenselleştiriliyor. Oysa zeka testini bulan biliminsanı Alfred Binet bile bu testlerin sadece öğrencilerin eğilimini bulmak için kullanılan araçlardan biri olabileceğini söylemiştir. Özellikle bunun uluslara veya başka farklılıklara kullanılmaması gerektiğini dile getirmiştir. Ama süreç tam tersi oldu. Böylece kapitalizm biyolojik deterministler sayesinde kendini temize çıkaracak önemli bir argüman daha kazanmış oldu. Zeka, gen-çevre diyalektiğinde çevrenin baskınlığının ürünüdür.

Biyolojik olarak ırk diye bir şey yoktur. İnsanların deri renklerinin farklı olmasının sebebi ekvatordan kutuplara doğru pigment açılımının olmasıdır. Kitabın yazarlarından bir olan Richard Lewontin’in 1972 yılında her kıtadan topladığı DNA örneklerini karşılaştırması sonucu belirleyici bir farkın olmadığı ortaya çıkmıştır. Konuyla ilgili karşılaştırmalı tabloları kitapta bulabilirsiniz.

Sosyobiyolojinin kurucusu E.O.Wilson, Kitabının “Genin Ahlakı” başlıklı giriş bölümünde sosyobiyolojiyi, “tüm toplumsal davranışların biyolojik temellerinin sistematik araştırması” şeklinde tanımlar (Genlerimizden ibaret değiliz syf: 306).Bütün toplumsal davranışların biyolojiye indirgenmesi sosyolojiyi, iktisadı, antropolojiyi ve bu bilmlerden yararlanan bilimleri anlamsız kılar. Sosyobiyoloji diğer bilimleri hiçe saymasıyla fazlasıyla tepki alır. Denilebilir ki bütün söylemleri var olan düzeni kabullenmek üzerine kuruludur. Yani bu düzen, bu davranış varsa bunun genetik temeli vardır. Ve meşrudur. Yine sosyobiyolojinin bir dalı diyebileceğimiz evrimsel psikoloji bu süreci psikolojiye uyarlar. Böylece biyoloji/genetik birçok şeye cevap verir. İlginçtir ki bu cevaplar sınıflı toplumlara özellikle de kapitalizme karşı olmaz. kitapta bu bölümü detaylı okuyabilirsiniz.

Kitabın yine önemli bölümleri şizofreni ve aterki üzerinedir. Şizofreni salt biyokimyasal genetik temele indirgenerek anlaşılamaz. Ama sadece çevresel etkenlere de bağlanamaz bu durum da kültürel determinizmdir. Aslonan gen-çevre diyalektiğidir. Diğer sınıflı toplumlar gibi kapitalizmde de cinsiyet farlılıklarının sosyal statü farkı gerektiğini bunun da genetik temele indirgenerek temize çıkarıldığını görüyoruz.

Burjuva ideolojisi olarak biyolojik determinizm sosyo-ekonomik süreçlerin anlamsızlaştığı sosyobiyolojiden ırk kavramına IQ’ya cinsiyet farkılıklarına kadar toplumda varolan bütün eşitsizlikleri meşrulaştıma aracı olarak kullanılır.

Genlerimizden ibaret değiliz kitabı indirgemeci bilim anlayışının iç yüzünü ortaya çıkararak ezber bozuyor.