İsa Köylü Süleyman Kılıç, ‘Anadolu Bozkırında Bir Yaşamöyküsü Cılgalar’ adlı kitabında var olma mücadelesini anlatıyor: Yaşam şartlarının zorluğu, ayakta kalabilme mücadelesi, anlaşmazlıklar, dayanışma, dostluk ve arkadaşlık.

Gerçek bir yaşam mücadelesi

Kadir İNCESU

Arguvan adı türküseverlere hiç de yabancı değildir. Arguvan ağzı türküler dünyanın dört bir yanında beğeniyle dinlenir. Yaşanmışlıkların kaynağıdır Arguvan türküleri. Her notası, her sözcüğü derin izler bırakır dinleyenin yüreğinde. Bir Arguvanlı için ise türküden daha ileridir anlamı.
Kimi bağlamanın telleriyle anlatır duygularını, kimi de kâğıt kaleme sarılır.

İsaköylü Süleyman Kılıç da kâğıt kalemi seçenlerden… Her ne kadar Malatya, büyükşehir olup, İsa Köy artık mahalle olsa da…

Göğ İbrahim’in torunu Süleyman Kılıç çocukluğunun geçtiği İsaköy’ü, Atatürk Lisesi’ni bitirdiği güne kadar Malatya’da geçen yaşamını anlatıyor, Uyum Yayınları tarafından yayımlanan ‘Anadolu Bozkırında Bir Yaşamöyküsü Cılgalar’ adlı kitabında…

BİR YAŞAM SERÜVENİ

Edebiyatımızın değerli isimlerinden Ayla Kutlu “…yazma gerçekte taşma olayıdır. Biriken taşar…” diyor. Benzer bir tespiti Süleyman Kılıç da yapıyor. Süleyman Kılıç, önsözde kitabı için yaptığı değerlendirmede, heybesinde biriktirdiklerini yazdığını belirtiyor; “Omzumda heybem, ağzına kadar dolmuş, dökülüyor. Bir kuşluk vakti omzumu silkeledim, hepsi döküldü. Heybeden sanki bir kuş fırladı. Başladım dökülenleri toplamaya. (…) Sahici mekânlar, hepsi “essahtan” olaylar, gerçek kişiler. (…) Cılgaların, gediklerin, derelerin, tepelerin tanıklığında gerçek bir yaşam mücadelesi, bir yaşam serüveni…”

Kitabın sunuş yazısına imza atanlardan Prof. Dr. Cüneyt Akalın, Arguvan için “Bozkırın kalbinde yer aldığı, o coğrafyaya can kattığı ortada” derken, Askar Yılmaz ise, “Yöresel gerçekliğe, yörenin içinden bakar” tespitinde bulunup, Mahmut Makal’ın “Bizim Köy”ünün perspektifini anımsattığına dikkat çekiyor. Kendisi de İsaköylü olan saz sanatçısı, şair Muzaffer Özdemir de kitap için yazdığı önsözde “resmettiği her karede kendimi buluyorum” değerlendirmesinde bulunuyor.

Süleyman Kılıç kitabına ilkokul öğretmeni Hacı Aslantürk ile yaptığı bir söyleşiyle başlıyor. Akçadağ Köy Enstitüsü mezunu öğretmeni Hacı Aslantürk’ün, aileleri çocuklarının eğitimi konusunda nasıl ikna ettiğini, öğrencilerine bir şeyler öğretmek için verdiği çabayı anlatıyor.

‘HEYECANLI VE UTANGAÇ’

Süleyman Kılıç gerek ailesi gerek köylülerinin yaşamıyla ilgili ayrıntılı bilgiler verirken, köyünün gelenekleri, görenekleri, eğitim, iş ve aile yaşamıyla ilgili dikkat çeken ayrıntıları da göz önüne seriyor. Kılıç, yazdıklarını dünden bugüne fotoğraflarla da destekliyor. Bu çalışma, her ne kadar Süleyman Kılıç’ın yaşamının 17 yıllık bir bölümünü anlatsa da içeriğiyle hem İsaköy hem de Malatya’daki yaşamla ilgili önemli bilgiler veriyor. Yaşam şartlarının zorluğu, ayakta kalabilme mücadelesi, aileler arası anlaşmazlıklar, dayanışma, dostluk, arkadaşlık…

Kısacası bir var olma mücadelesini anlatıyor.

Süleyman Kılıç’ın hayalleri vardır gerçekleştirmek istediği. Bunun için de çok çalışması gerektiğinin farkındadır. Çay mezrasında oturan Reşit Dayının hayvanlarını otlatan Süleyman için annesine dedikleri ilginçtir, “Maşallah Güssün senin oğlan iyi yayıyor, baksana danaların, kuzuların, karınları sırtlarında bu çocukta gelecek var. Akıllı, ileride köyün çobanı bile olur.”

Bu sözü duyduğunda Süleyman Kılıç ne düşünmüştür bilinmez, ancak hiçbir zaman hayallerinin peşinden koşmayı bırakmaz. O günlerde kendisini “Çalışkan, heyecanlı, utangaç, aynı zamanda cifi (yiğit) biriydim” diye tanımlar.

Kılıç’ın o günlere dair anlattığı iki olaya da değinmek gerekir. İsaköy’de ilkokul öğrencileri yılsonunda ‘Pir Sultan’ adlı oyunu sahneleyeceklerdir. İdam sehpası olarak kullanılacak üçayaklı bir çatma gerekir. Köylüler ‘Pir Sultan’ı asacak çatmayı vermek istemezler. Bir köylü zorlukla ikna edilir.
Kılıç, ilkokul günlerinde okullara dağıtılan Amerikan yardımı un ve süttozuna kimsenin bir anlam veremediğine de dikkat çekiyor.

Abi ve ablası ilkokulu bitirdiği, Süleyman Kılıç’ın da beşinci sınıfa geçtiği yıl, annenin çocuklarını okutmadaki kararlılığı sonucu Malatya’ya göç ederler Malatya’daki öğretim hayatının belki de en önemli anlarından birini ortaokulun ilk yılında yaşar. Edebiyat öğretmenleri Hasan Basri Aydın öğrencilerine, “Sınıfı geçmek sorun değil, hepiniz sonuçta geçeceksiniz. Aklınızı çalıştırmanızı, düşünmenizi istiyorum” der. Öğretmeninin bu sözünü hiç unutmaz, yaşam felsefesi olarak benimser.

Liseyle birlikte lisanslı olarak futbol oynamaya başlayan Süleyman Kılıç, 70’li yıllarda ülkede yaşanan olayları da dikkatli bir şekilde izlemeye başlar, daha çok kitap okur.

15 yaşındayken okumaya başladığı kitapların anlamını sonraki yıllarda çok daha iyi kavrar. Bülent Ecevit’in Malatya’ya gelişinde yaşananlar, tütün üreticilerinin mitingi, siyasal hayat, yaşadıkları ve gördükleriyle yaşama bakışı da şekillenir yavaş yavaş.

Lise biter, lisanslı olarak oynadığı futbolu bırakır. Kafasında yanıt aradığı deli sorular: “Bir taraftan toplumcu düşüncelere kafa yormaya başlamıştım. Okuduğum kitaplar ve çevrem tamamen değişmişti. Dünyayı, Türkiye’yi tanımaya başlamıştım.

Dünyada zengin ülkeler var, yoksul ülkelerin kaynaklarını sömürerek zengin olmuşlar... Zenginler yoksullar var.

Zengin nasıl zengin oldu?

Fakir az çalıştığı için mi fakir oldu?

Zenginler daha mı çok çalışıyor?

Sorular birbirini kovalıyordu. Cevaplarını bulmaya, anlamaya çalışıyordum.”

‘TERSLİK YOK MU?

Yaşanılanların bütün ezilenlerin sorunu olduğunu kavrayan Süleyman’ın ders kitaplarının dışında okuduğu kitaplar annesinin dikkatini çeker. Anne, oğluna kızar. Oğlu da yaptığı konuşma ile annesini ikna eder.

Anasına der ki; “Ben bizden biliyorum görüyorum. Ana, babam tembel mi? Yok, herkesten çok çalışıyor. Sen tembel misin? Yok, sen de herkesten çok çalışıyorsun. Ablam, ağabeyim, ben tembel miyiz? Yok. Biz de çok çalışıyoruz ama sonuçta biz fakiriz. (…) İşte böyle ana, bir haksızlık var. Babam çok çalışıyor çok fakir, zengin az çalışıyor, çok zengin. Burada bir terslik yok mu?”

17 yaşında liseyi bitirip, İstanbul›un yolunu tutan Süleyman Kılıç, yaşamının sonraki dönemini anlatacak kitabını yazıyor bu günlerde…
‘Cılga’yı herkes bilir diyerek anlamına değinmedim. Anlamını bilmeseniz bile kitabı okuduğunuzda sözlük anlamının çok ötesinde bilgilenmiş olacaksınız.