Sokağın siyaset dışı ilan edilmesi, toplumun siyasete müdahale kanallarını kapatıyor. Oysa parlamentonun zerre işlevinin kalmadığı bu rejim altında toplumsal muhalefetin kalbinin attığı yer bizzat sokaklardır.

Gerçek değişim sokakta başlar

İktidar ile düzen muhalefeti arasında ilginç bir sokak tartışması sürüyor. Erdoğan’ın fantastik ekonomi modelleri bir bir çöktü. NAS geride kaldı, Çin modeli başlamadan bitti, kur garantili faiz artırımının ömrü akşamdan sabaha tükendi. Erdoğan ve iktidar aynı anda hem enflasyonu hem faizi hem de dövizi yükselterek üstün bir beceriksizlikle tarihe geçti. Ne dense boş çıkan politikalarının sonucunda -elbette her hamle ile birilerine servet aktarılırken- hayat pahalandı, her şeye zam üstüne zam geldi.


Hüsran ve büyük bir başarısızlık! Her hamle iktidarı güçlendirmiyor aksine daha eksiltiyor; geri dönüşsüz yolda bir adım daha ileriye taşıyor. Yalan ve manipülasyon; kriz arttıkça şiddeti artırılan din bezirganlığı dahi gerçekler karşısında artık tuz buz oluyor. Çaresizlik büyüyor!

Toplum ise tepeden tırnağa iktidara öfkeli! AKP’nin tek adam rejimi etrafına birikmiş yandaş oligarşisi dışında kimse bu sistemin devam etmesinden yana değil, bunca yıldır AKP’yi desteklemiş sıradan yurdum insanı da her geçen gün devam etmesinden yana olmayanlara dahil oluyor.

Erdoğan da tüm bunların farkında ve büyük çaresizliği onu müthiş derecede öfkeli hale getiriyor. Hiddetli sözlerinin, Bahçeli’yi aratmayan tehditlerinin ve son olarak sokak üzerinden bir iç savaş çağrışımlı çığlıklarının arkasında bu büyük çaresizliği var.

Marjinalleştirme

Düzen muhalefeti ise bu çığlık karşısında sırayla tabanına sakinlik ve sokaktan uzak durma çağrısını yinelemekten başka bir şey yapmıyor. Yurttaşların asgari demokratik protesto hakkını dahi savunmaktan geri duran bir seçimcilik tekrar edilip duruluyor.

Sokağa sopa gösteren bir iktidar ile; zaten toplumu sokaktan ve mücadeleden uzak tutmak için eline geleni yapan muhalefet arasındaki sokak tartışması gerçekten ilginç bir hal alıyor. Erdoğan muhalefete seslenirken aslında öfkesinden korktuğu halka sesleniyor; alenen sopa çekiyor! Muhalefet de toplumsal öfkenin kendi sınırlarını aşacağından korkarak toplumu bekleme odasına davet ediyor! Sokak el birliğiyle bir ‘taşkınlık’ alanı ya da siyaset dışı ‘illegal bir toplanma zemini’ olarak işaretleniyor. Sokağın siyaset dışı ilan edilmesi toplumun siyasete müdahale kanallarını kapatma, siyaseti burjuva sınırları içine hapsederek gerçek değişimlerin yolunu kapatma girişimidir. Zira sokak, sistemin ve düzenin sınırlarının aşıldığı yegâne yerdir!

Bağımsız SOL

Sistem gerçek değişim dinamikleri karşısında benzer reaksiyon gösterir; sistem içi muhalefet de dahildir buna. Her şeyin aynı kalmaya devam ettiği bir restorasyon için gerçek değişim dinamiklerinin kontrol altında tutulması gerekir! Sistem muhalefeti bunu da başardığı ölçüde kendi projesine toplumdan geniş bir rıza alabilir. Sistem içi muhalefetin hep bir ağızdan sokağa yönelik yasaklayıcı tutumu da sosyalist SOL’a yönelik içerme -olmadığında etkisizleştirme- hamleleri de bununla ilgilidir.

Bu elbette tek taraflı değildir, zira sosyalist SOL’un bağımsız hareketiyle güçlenmesi düzen muhalefetini -ve özellikle onun ilerici tabanını- etkileyerek bir baskı oluşturur. Sistem içi hareketlerin -sosyal demokrasi de dahil- kısmen de olsa emekçi halk lehine politikalara yönelmesi tarih boyunca da kendiliğinden değil; halkın, işçi sınıfı hareketlerinin örgütlü mücadelesinin dolaylı bir sonucu olarak gerçekleşmiştir. Bugün de meclis muhalefetinin siyaseti hapsetmeye çalıştığı sınırları bizzat kendisinin aşmak zorunda kalması ve sağa yönelmiş çizgisini sola doğru bükmesi kendi tercihi olmaktan çok yine sosyalist SOL’un bağımsız bir güç olarak siyaseti etkilediği oranda başarılı olabilecektir.

Muhalefetin kalbi

Sokak muhalefeti basitçe bir eylem olmanın ötesinde; siyasetin burjuva labirentlerinin dışına çıkarılarak halka ve hayata karışması, toplumun icracısı olduğu bir faaliyete dönüşmesidir. Para ve güç sahiplerinin, siyasetin elit ve seçkinlerinin, çok konuşan çok görünen profesyonellerin, kravatlıların ve yüksek maaşlı parlamenterlerin değil adları ve yüzleri olmayanların, sesleri duyulmayan ve yüzleri görülmeyenlerin özneleştiği, halkın irade ve inisiyatifinin çoğaldı yerdir sokak. Muhalefetin, hele şimdi parlamentonun zerre işlevinin kalmadığı bu rejim altında toplumsal muhalefetin kalbinin attığı yerdir.

Sistem muhalefeti seçimleri işaret etmekten ibaret bir siyasetle, ömrünü tamamlamış bir iktidarın ayakta kalmasının tam da muhalefetin bu tutuk -ve tutsak- siyaset anlayışından ileri geldiğini de görmekten uzaktır. Kazanılan her mevzinin, her noktanın arkasında birleşik ve örgütlü bir toplumsal seferberlik olduğunu idrak etmekten uzak sadece kürsülere bakan ve bireysel kahramanlıklar üreten bir yanılgının ülkeye kaybettirdiklerini görmeyen bir muhalefet…

O yüzden bugün sosyalist SOL’u inisiyatiflerine, Meclis muhalefeti dışında devrimci bir muhalefet hareketine olan ihtiyaç her zamankinden daha çok yakıcıdır. Seçimde kazanabilmek için de sonrasında rejimle gerçek bir hesaplaşmanın yolunu açabilmek için de buna ihtiyaç var…

Yürüyelim!

SOL Parti, bir süredir bu rüzgâra karşı bir yürüyüş gerçekleştiriyor. Yüzü aşkın noktadaki SOL Buluşmalar’dan Trabzon, İzmir ve İstanbul mitinglerine uzanan mücadele, siyaseti hapsedilen yerden topluma taşıma girişiminin bir adımıydı. 1 Ocak’tan bu yana ülkenin dört bir yanında sürdürülen zam protestoları da öyle! Bu mücadele, sosyalist SOL için toplumda güç kazanarak kendi sesi ve suretiyle siyasete müdahale kanallarını yaratma; tümüyle sağa kaymış muhalefet düzlemine soldan müdahale geliştirmenin olanakları da ortaya koyuyor. Bu çabanın toplumda örgütlü mücadeleyi teşvik ederek tabana doğru yaygınlaştırılması; halk inisiyatiflerinin, halk örgütlülüklerinin ve dayanışmalarının geliştirilmesi için atılacak yeni adımları da bizi bekliyor! Sokak SOL’dur; SOL sokaktır! Yürüyelim; bildiğimiz yoldan, o caddeden, o sokaktan…