Gerçek gündem sokaktır

MUTLU EROL KAHYA

İstanbul Bakırköy’de bir apartmanda bundan tam 25 yıl önce başladı, Peyk’in müzik serüveni. İrfan Alış ve Serdal Ersoy’un İstanbul Üniversitesi’nde tanışmasıyla grubun temelleri atıldı. Sözler ve besteler cepte birikirken 1995 yılında Ertan Çalışkan (davul), Özgür Ulusoy (keman, klavye), 2006’da ise Barış Tokgöz’ün (bas gitar) katılımıyla grup; bugün de aynı isimlerin yer aldığı kadrosunu oluşturmuş oldu.

Melodik altyapısında rock, blues, reggae ve hatta arabesk unsurları içeren Peyk’in çeyrek asırlık bu serüveninde sadece müzik yok. Arkadaşlık, dayanışma, başkaldırı ve sokak var. Özellikle pandemi dönemi ile beraber geçtiğimiz ağustos ayında başladıkları “Olta Dayanışma Albümleri” ile yaklaşık 500 müzisyen ile birlikte 100’e yakın şarkıyı imece usulü hazırladılar.

Grubun solisti İrfan Alış ile Peyk’in 25'inci yılını ve umut denizine atılmış, önümüzdeki günlerde altıncısı çıkacak olan, Olta Albümü’nü konuştuk.

'KENDİ BAĞIMSIZ YOLUMUZU YARATTIK'

Çeyrek asırı devirdiniz. Sizin müziğiniz bizler için çok keyifli ve şarkılarınızda anlattığınız dertler çok değerli. Peki sizin için Peyk ile 25 yılı doldurmak nasıl bir his?

Biz aslında bu ana dek bu kadar yılın geçtiğini anlamamıştık hatta dün gibi geliyor ilk provalarımız. 25'inci yılımızı tertemiz bitirdik. Ne bir plak şirketine gidip boyun eğdik ne de sevmediğimiz bir insanla gidip iş yaptık. Arkadaşlarımızla beraber parayı pulu önemsemeden sadece müziğimizi yaptık, söylemek istediklerimizi söyledik. Türkiye’de sanata yaklaşımı eleştirmekti aslında bizim derdimiz. Sisteme asla uyum sağlamadık ve bizim gibi uyum sağlamayanları da gördük. Aslında burada çoğunluk olan bizleriz. Tıpkı Türkiye gibi.

İlk başta bizim popçu olduğumuzu sandılar ama onlara hiç takılmadık. Tek derdimiz, kıyıdan kıyıdan arkadaşlarımızla müziğimizi yapmak, dertlerimizi söylemekti. Müziğimizde anlattığımız dertlerin hiçbiri eskimedi ya da çözülmedi. Yaptığımız müzik kendi türünün aykırı örnekleriydi hatta zamanı için de aykırıydı. Şimdi bile yeni dinleyen insanları şaşırtabiliyoruz. Köleler ve Kilitler 2012’de yazıldı ama geçerliliğini ve gündemini koruyor çünkü bizim müziğimizin günlük modalarla pek bir alakası yok. Biz gerçek gündemi yakalamaya çalışıyoruz. Çünkü sokak gerçek gündemdir ve bunu anlattığınız sürece zamansız oluyorsunuz. İnsanlar hep güzel hikâyeleri duymak istiyor ama dünyanın kirli taraflarını anlatmak da bizim görevimiz. 25 yılda İstanbul’da çalmadığımız sokak, bar kalmadı. Bir şekilde kendimizi hep sistemin dışında hissettik. Kendi bağımsız yolumuzu yarattık.

25'inci yılınıza özel çalışmalarınız nasıl geçti?

Peyk’in otobiyografik şarkısını yayımladık 25'inci yıl bununla başladı, tişört yapalım dedik bir de. Yani artık bir CD kalmadı, şarkılarımızı dijitalde yayımlıyoruz. Bizi dinleyen insanlar uzayda o yüzden biz de uzaydayız. İlk albümümüz bizim piyasadan kalkmıştı, efsane olmuştu. İlk albümü çıkardığımızda dağıtıcı firma battı ve albüm elimizde patladı. Millet albüm soruyor, biz yok diyoruz çünkü dağıtım bitmişti. 25'inci yıla özel bu albümü imzalayıp bize destek olmak isteyen insanlara yolladık. Bir de internetten ücretsiz olarak verdiğimiz bir konser ile kendi kitlemizle buluştuk. Benim için en anlamlı anlardan biriydi sanırım.

UMUT DENİZİNE ‘OLTA’ ATIYORUZ

Olta Dayanışma Albümü'nün beşincisi geçtiğimiz aylarda yayımlandı. Bu dayanışma ile pek çok müzisyenin, özellikle bu zor pandemi şartları altında, müzik yapma imkânları doğdu. Sizce bu albüm çalışmaları kendini nereye götürecek?

Açıkçası bu projeye ilk başladığımızda bir ya da iki albümden sonrasını getirebileceğimiz konusunda biraz karamsardım ama çağrımız çığ gibi büyüdü. Şimdi altıncı albümde son noktaya geldik. Ağustos ayından bu yana 500’e yakın müzisyenle, önümüzdeki haftalarda çıkacak albümü de sayarsak 100’e yakın şarkı yaptık. Bu dünyada eşi benzeri görülmemiş bir durum.

Olta adı altında bin şarkı yayımlasak ve bunun gelirlerini sadece müzisyenlerin ve emekçilerin, stüdyoda çalışanların, sesçilerin hatta müzik yazanların dertlerini çözmek adına kullanmak istiyoruz. Bu alanda imkânı olmayan pek çok genç arkadaşla şarkıları üzerine beraber kafa patlatıyoruz. Birbirimizi imece usulu geliştiriyoruz. Müzisyenlere stüdyo desteği, konser, kayıt olanakları, bunları sağlayacak bir kooperatife evrilmeyi hayal ediyoruz. Kısacası umut denizine olta atıyoruz.

'Olta' haricinde farklı çalışmalarınız da olacak mı?

Dayanışma o kadar çok önem kazandı ki şu dönemde. Yalnızız, eğer dayanışmadan yaşarsak çaresiziz. Bizde farklı müzik türlerini yapanlar genelde birbirlerinin müziklerini pek tutmazlar. Ne biliyim türkücü rapçiyi sevmez. Rapçi indie müzik yapanı sevmez ama biz özellikle bu pandemi döneminde anladık ki hepimiz kaderi aslında birbirine bağlı. Bundan dolayı önümüzdeki süreçte tıpkı ‘olta’ gibi halk türkülerine yönelen yeni bir dayanışma albümü yapmanın çalışmalarına başladık. Bu konuda şimdiden spoiler vermeyeyim ama birçok büyük müzisyen de bu dayanışmaya destek olacak. Onlara da şimdiden çok teşekkür ederim.

'100’E YAKIN MÜZİSYEN İNTİHAR ETTİ'

Bu süreçte sadece müzisyenler değil, pek çok sanatçı zor zamanlar yaşadı, hâlâ da yaşıyor. Özellikle konserlerin hatta bütün kültür-sanat faaliyetlerinin bu kadar kısıtlandığı pandemi döneminde dayanışmayı daha da büyütmek için nasıl bir sorumluluk alınabilir?

Dinleyici dinlesin, paylaşsın, sevsin katılsın sadece bu. Biz bağış almıyoruz, şarkı yayımlıyoruz. Şarkılarımızı bu dayanışmaya bağışlıyoruz.

Evet, son bir yıl tüm sanatçılar için çok kötü geçti. 100’ün üzerinde müzisyen intihar etti ama ne devletin ne de hiçbir belediyenin umrunda olmadı. Çok komik paralarla desteklemeye çalışmalarının haricinde hiçbir destek görmedik. Yahu 1 yıldır çalışamamış insanlara 3 bin liralık destek verdiler. Kim bir yıl boyunca 3 bin lira ile geçinebilir ki?

Bu yaraların dayanışma haricinde bir yöntemle sarılabileceğini düşünmüyorum. Bence bu süreçten sonra belediyelere ya da devlete ait tüm gösteri merkezleri, galeriler, tiyatro ve konser salonları ihtiyacı olan tüm sanatçılara ücretsiz olarak açılmalı. Tekrar söylüyorum; bize, bizden başkası yardım edemez.