Sünni rejim, devlet eliyle dinci gericiliği her alanda örgütleyerek, toplumun üzerine saldırıyor. Yaşam alanlarımıza saldırarak, nefes almamızı engelliyor. Okulları mescitleştirip, öğretmenleri imamlaştırıyor ve çocukları ümmetleştiriyorlar. AKP’nin monarşiyi kurma özlemi yaşadığı bir dönemdeyiz. Andımızdan besmeleye kadar Türk-Sünni İslam Sentezi’yle tek tipleştiriliyoruz. Öğrenciler çantalarında besleme değil, besmele için takke, seccade taşıyor. Çocuklarımızın akıl tarlasına devlet mezhebinin hurafelerini ve dogmalarını ekenlere karşı, üniversitelerde ve sokaklarda filizlenen eleştirel ve dünyevi düşünceler, cehaletin ve gericiliğin tırpanıyla budanmak isteniyor. İnsan haklarını değil, ümmet ve biat dualarını ezberleten dinci ve gerici eğitime karşı sokaklarda, “Bilimsel, eleştirel, demokratik, çoğulcu ve laik eğitim” talebi bu nedenle yükseliyor. 

DEVLET DİNİ DEĞİL, VİCDAN DİNİ  
Sözü evelemeye ve bükmeye gerek yok! Laiklikten yana samimi tutum alanlar, öncelikle dinsiz ve mezhepsiz devlet ister!  “Türkiye’ye özgü koşullar” zevzekliğine sığınılarak, mezhepli bir devlet ve mezhepçi eğitimler laiklik ve eşitlik adına savunulamaz. Çünkü laiklik, bir dinin ya da inancın devletin tekelinde olmasını değil, insanın vicdanına ait inanç özgürlüğü hakkı olduğunu, evrensel laiklik ilkesi gereği kabul eder. Kendisini demokratik, laik, hukuk devleti olarak tanımlayan ülkede, devlet ne dindar ne teoloji üretir! Devlet namaz kılmaz, hacca gitmez! Seyahat acentesi gibi hac organizasyonu da düzenlemez. 

MEZHEPÇİ MALİYE POLİTİKASI 
Devlet, dini ve mezhepçi din eğitimini finanse etmek için, Alevi’nin, Sünni’nin, Gayrimüslimin ve Ateistin vergisiyle toplumsal çoğulculuğa Sünnilik  dayatıyor. Diyanet dahil, tüm kamu kurumları ve yerel yönetimler “kamu din hizmeti” altında, Sünniliğe 10 milyar dolar harcıyor! Vatandaşlık esasına göre toplanan vergi, Sünni esasa göre harcanıyor!  Bu adaletsizliktir, gasptır, hırsızlıktır ve haramdır! Oysa bizim tanıdığımız Sünniler “helal tüketiyoruz” der! Fakat devletleşmiş mezhep haram tüketiyor! Vergi ödeyen diğer inanç mensupları bu din bütçesi için “haram olsun” diyor. Soruyorlar; “imam hatip okulu”, “Kuran Kursu” ve “zorunlu Sünni din dersi” var da neden “dede-ana hatip okulu”, “papaz Hatip okulu” ya da “hahambaşı hatip okulu” yok? Sünni kardeşlerine soruyorlar; neden Aleviler için “Gülbang Kursu”, Hıristiyanlar için “İncil Kursu”, Museviler için  “Tevrat ya da Rabinik metinler kursu” yok? Çünkü mezhepçi AKP devleti ayrımcı, din milliyetçisi, mezhepçi ve laiklik karşıtıdır!

Aleviler, Hıristiyanlar, Museviler ve diğer azınlık inançlar devlet parasıyla dindarlık yapmıyor! Çünkü bu kesimler kamu bütçesinin dini finanse etmesini istemiyorlar. Laiklik ve eşitlik ilkesi gereği devletin din, dindar ve din bütçesi üretmesinin yanlış olduğunu anlatıyor. Her inanç grubu kendi dini hizmetlerini ve dini eğitimlerini kendi öz kaynaklarıyla karşılamasını savunuyorlar. Sünniler devlet parasıyla dindarlık yapma ve Diyanet’i arpalık görme rahatlığından kurtulmalıdırlar. Dincilik üzerinden yaratılan sömürü ve rant ilişkileriyle toplumun sorgulama ve eleştiri haklarının, din perdesiyle örtülmesine ortak olmamalıdırlar. 

GERÇEK LAİKLİK İÇİN AYAKTAYIZ  
Alevi kurumları, Eğitim Sen, Birleşik Haziran Hareketi ve Kadıköy mitingini destekleyen, sol, sosyalist ve sosyal demokratların verdiği mesaj netti; Devleti dinsizleştirmek ve laikleştirmek. Din, vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğünün güvencesi için bu şart! Devletin elindeki din kirlidir! Uyuşturan ve sömürendir! Egemenlerin elinde baskı ve sömürü aracıdır! Diyanet, İlahiyat, imam hatipler ve zorunlu din dersleri buna hizmet eder!  Oysa, inanç/din ait olduğu vicdanda, toplumun dini özel hayatında özgür ve temizdir! Çocuklarımızın geleceğini karartmamak için gerici ve dinci eğitime karşı bilimsel, eleştirel ve laik eğitim bu nedenle çok önemlidir. Bunun için 13 Şubat’ta çocuklarımızı okullara göndermiyoruz!

Çünkü, BOYKOTTAYIZ...