Gerçek uzmanların pandemi yorumları

TOLGA ARAS

İnsanlık, 2019’un sonlarından bu yana henüz içinden çıkmayı başaramadığı bir toz bulutunun ortasında. Bu ortamda suyu bulandıranlar ve bulanık suya olta atanlar da hayli fazla. Üzerinde fikir birliğine varılamayan ve yoldayken hakkında bilgi sahibi olduğumuz COVID-19 pandemisi hepimizi tıbbi, psikolojik, ekonomik ve sosyal manada kıskaca aldı.

İnsanların, hükümetlerin ve devletlerin hazırlıksız yakalandığı bu küresel sorun sırasında yapılan deli saçması açıklamalar bir tarafa, aklıselim yorum ve uyarılar, kapitalizmin acımasızlığı ve pervasızlığı içinde gümbürtüye gitti. Son dönemde sazı eline alan endüstriyel tıp, aşı gerilimini tırmandıracak hamlelerle insanların yalın sorularına yanıt vermekten uzak tartışmalar başlattı. Pandeminin bitişine dair umutla güvenilir açıklamalar bekleyenler, büyük devletlerin aşı köşe kapmacalarıyla ve aşı milliyetçiliğiyle karşılaştı.

Pandeminin başladığı dönemden bu yana, yeni barbarlıkların kapımızı şiddetle çaldığını söyleyen ve kolektif bir akıl hastalığı çağının eşiğinde bulunduğumuz uyarısını dillendiren Slavoj Žižek haklı çıkmak üzere.

Kriz yönetiminin büyük oranda sınıfta kaldığı bu pandemi, aynı zamanda bir turnusol kâğıdı oldu: Sağlığı, insanı ve doğayı öteleyip paraya ve vahşi kazanç stratejilerine yatırım yapan felaket kapitalizmi yumuşak karnından vuruldu. Bu durum karşısında, “Dünya eskisi gibi olmayacak” demek yeterli değil. Daha doyurucu ve klişelerden uzak; İoanna Kuçuradi’nin dediği gibi bilgiye, değerlere ve minnet duygusuna atıf yapacak, onlarla yol almamızı sağlayacak yorumlara ihtiyaç var.

Farklı disiplinlerden uzmanların yazılarının yer aldığı, O. Şadi Yenen ve Selim Badur’un yayına hazırladığı Pandemi ve COVID-19’da, içinde sıkışıp kaldığımız krizi ve bunun nedenlerini, çözüme yönelik kimi açılımları, krizin ekonomik, psikolojik, felsefi, sosyal ve kültürel boyutlarını ortaya koyan makaleler yer alıyor.

UZMANLARIN YORUMLARI

Pandeminin ilk zamanlarındaki akıl ve bilim dışı ‘tartışmaları’ geride bıraktıktan ve belli bir süre geçtikten sonra ortaya konan bilimsel çalışmalar, COVID-19’la ilgili ayağı yere basan yorumlar yapmayı gerektirdi ve hükümetleri gerçekleri açıklamaya zorladı. Yenen’in ve Badur’un editörlüğünü üstlendiği kitap da bunlara eklendi.

İkilinin ifadesiyle sosyal ve ekonomik yıkım yaratan bu pandemi, insanların hem kendisine hem de çevresindekilere bir başka gözle bakmasını sağladı. Tanıya, tedaviye ve aşıya ilişkin bazı çelişkili açıklamalar bütün bunların üstüne eklenince hem bilgi kirliliğine hem de bilgi bombardımanına maruz kaldık. Türkiye’de ise şeffaflık ve güven tartışmaları günden güne şiddetleniyor.

Böyle bir dönemde gerçekleri anlatan uzmanların ve liyakat sahibi insanların aklına ve sesine ihtiyaç duyuyoruz. Yenen ve Badur’un hazırladığı kitapta bunu bulmak mümkün: COVID-19’un nasıl bir hastalık olduğundan tutun da pandeminin, yerel ve evrensel etkilerine dair bilgiler yer alıyor kitapta.
Yenen’in ve Badur’un, pandeminin etkilerine ve kitabı hazırlama fikrinin nasıl ortaya çıktığına ilişkin notu önemli: “Toplumların yönetim biçimlerinin insana ve insani değerlere bakışı, COVID-19 salgınıyla birlikte kimsenin yadsıyamayacağı bir biçimde aydınlandı; kapitalizm, döngüsel krizlerini çoklukla yeni teknolojiler ve yeni sömürü alanları yaratarak aşsa da kapitalist düzende krizlerin üstesinden gelmede asıl rotanın insan-dışılık olduğu bir kez daha açıkça ortaya çıktı. Neoliberal örüntüyle sarmalanmış dünya ekonomilerinin ve bu bağlamda Türkiye kapitalizminin salgın döneminde derinleşen emek düşmanlığı, örtülü ve açık gericilikle işbirliği daha da görünür hâle geldi. Bilimsel araştırmalarla salgını baskılama ya da yayılmasını önleme arayışları sürerken salgının belirmesiyle katmerlenen ekonomik krizden, siyasi ve ekonomik çıkış yolları için çözüm önerileri üretilmeye çalışılıyor. İnsanın tarih yapıcı rolü yeniden biçimleniyor. COVID-19 krizinin bu çok boyutluluğu, ister istemez konunun değişik disiplinlerce ele alınmasını ve farklı yaklaşımları gündeme getirdi. Kitap, bu bakış açısıyla hazırlandı ve her biri konusunda uzman değerli yazarların katkılarıyla ortaya çıktı.”

‘HERKESİ EŞİTLEDİ’ TEZİNE İTİRAZ

Her biri kendi alanında yetkin isimlerin, makalelerinde pek çok noktaya temas ettiğini görüyoruz. Öncelik elbette meselenin tıbbi açıklamasına verilmiş. Ardından ahlaki, psikolojik, ekolojik, ekonomik, kültürel, dinî, stratejik, politik bağlamla birlikte konunun medya ayağına ilişkin tartışmalar bulunuyor kitapta.
Dünyanın içindeyken ona yabancılaştığı için bir virüsün yarattığı yıkıcı etkiye maruz kalan insanın durumuna dair kimi fikirler ve iklim krizi-pandemi-ekonomik buhran bağlantısı dikkat çekiyor. Diğer bir ilinti, epidemi ve pandemi arasında kuruluyor, yakın tarihteki başka örneklerle karşılaştırmalar yapılıyor.
‘Pandemi herkesi eşitledi’ tezine karşı, Yenen’in ve Badur’un belirlemesi de dikkatle okunması gerekiyor: “Salgın hastalıklar zengin-fakir ayırt etmez gibi yanlış yargı, sanıldığından yaygındır. Oysaki gerçek, günümüzde tam da tersidir (tarihsel ve kural dışı örnekler bu toplumsal gerçeği değiştirmez); varsıllar sadece temel ihtiyaçların karşılanması açısından değil, bilimsel bilgi ve ürünlere erişim açısından da öncelik ve üstünlüğe sahip. Toplumsal boyutta etkiye sahip her olay (savaş, salgın, sel, deprem, yangın, ekonomik kriz, yeni teknoloji vb) öncelikle sınıfsal tezahürleriyle kendini gösteriyor. Yaşamlarını sürdürmek için temel gereksinimlerinin sınırında var olma savaşı veren emekçiler ile işsizlerin ve yoksulların oluşturduğu ezilen sınıflar böylesi olaylardan en çok ve en olumsuz şekilde etkilenen toplum kesimleridir.”

Bir halk sağlığı sorunu, psikolojik ve ekonomik, sosyal ve kültürel problem olan COVID-19 pandemisine ilişkin disiplinlerarası yaklaşımla kaleme alınan makalelerden oluşan kitapta, yaşanan açmazları hem Türkiye bağlamında hem de evrensel ölçekte inceliyor yazarlar. Başka bir deyişle metinlerde liyakat, uzmanlık, bilgi ve bunlarla şekillenen yorumlar öne çıkıyor.