Meseleye görünenden daha derin bakınca, kusurlu olan gerçeği, belirsizliği, korkuyu, budalalığı görüyoruz. Kadınlara yüklenen rollerle nasıl bir ceremenin içine düştüğümüzü Mira’nın taarruzu ile görmek mümkün.

Gerçek ve kusurlu insanlar

Türkiye sinema vizyonu o kadar zayıf ilerliyor ve dijital vizyon bir o kadar güçlü yapımlarla her hafta dolup taşıyor ki, böyle giderse her şey dijital vizyona kayacak. Eleştiriler de dahil. Mesela bu hafta HBO’nun beIN CONNECT’te yayımlanmaya başlayan Bir Evlilikten Manzaralar (Scenes from a Marriage) mini serisini yazmamak imkânsız. Bunun sebebi yapımın Oscar Isaac ile Jessica Chastain gibi güçlü başrollere sahip olması ve daha önemlisi yazar ve yönetmen Ingmar Bergman’ın 1973 tarihli aynı adlı altı bölümlük mini dizisinden (daha sonra film haline getirilen) uyarlanmış olması. Üstelik yapımcılarından biri de Bergman’ın oğlu. Ingmar Bergman denilince akan sular duruyor. Onun ile ilgili düşününce, üniversitede öğrencilere ondan bahsederken ilk cümlelerim şunlar oluyor hep. Ingmar Bergman insana karşı derin bir merak beslemiştir. Karakterleri bu merakın şahitleri olmuştur. Onun bu merakı, en özel bilgileri su yüzüne çıkarma arzusu ve mahrem olanı teşhiri, Bergman’ın sinemasının merkezinde olmuştur. Onun bizlere yakından göstermekte ısrar ettiği yüzler aslında seyirciye dönmüş gözlerdir. Seyirci bu devasa aynada büyük bir yüzleşme yaşadığı anda, Bergman seyirciyi yabancılaştırır ve klasik anlatıyı yıkarak seyirciye bir film izlediğini hatırlatır.

PATER FAMILIAS’IN İFLASI

Beni tanıdınız artık, filmin veya dizinin ana teması ne ise ona değinmeden yazmayı hiç sevmiyorum. Malum, bu hafta konumuz aile ve evlilik. Eski dönemlerde ‘aile’ ‘familia’ terimi anne, baba, çocuktan oluşan dar yapıdan ziyade evlat edinilen çocuklar, torunlar ile evdeki köleleri de kapsamaktaydı. Antik Roma’da evlilik tam anlamıyla ataerkillik tarafından tanımlanmıştı ki ayrıca evlilik kurumu üst sınıflar arasındaki bir temel olarak kabul edilirdi. Evin reisi erkekti ve bu erkek baba figürü karısının, çocuklarının, evlatlıklarının ve de kölelerinin hayatları ile ilgili tam kontrole sahip kişiydi. Hatta bakacak olursanız bu genel kabul Antik Roma’nın kuruluşunu niteleyen Romulus ve Remus efsanesi ile bir anlamda mitleştirilmişti. Temelleri 12 Levha Kanunları’na dayanan ve ‘baba’ üzerine inşa edilmiş olan aile ve hukuk günümüz modern dünyasında bocalıyor. Modern dünyada aile yapısında roller ve kimlikler, özgürlükçü çerçevede hem toplumsal hem ekonomik paradigmalar eşliğinde büyük yer kaymaları yaşıyor. 1973 yapımı Bergman’ın evliliğin acımasız ve derin incelemesini izlemiş birisi olarak, bu yeni Bir Evlilikten Manzaralar’dan etkileneceğimi pek düşünmemiştim. Ancak bu yeni uyarlamanın hikâyesi içindeki kadın ve erkeğe dair büyük rol değişikliği tüm hikâyeyi aslında yerinden oynatmış ve bu da sonucunda, seyirci için daha zor baş edilir, tansiyonu daha yüksek tutan, günümüze ait, acımasız ve yepyeni derin bir inceleme içine sokmuş.

MIRA’NIN TAARRUZU

Bergman’ın orijinalinde, İsveçli iki çocuklu üst orta sınıf burjuva aile Johan ve Marianne’in yerine, burada Boston’da yaşayan, bir çocuklu karı koca Mira ve Jonathan bulunuyor. Johan ve Marianne’nin versiyonunda para kazanan ve genç birisiyle ilişki yaşayarak evi terk eden erkek/baba iken, yönetmen Hagai Levi’nin bu yeni uyarlamasında daha çok para kazanan kadın ve genç birisiyle ilişki yaşayan ve evi terk eden de kadın/anne. Bu büyük değişim tüm dengeleri yerinden oynatmış diyebilirim. Mesela Bergman’ın yapımı, zamanında her ne kadar sevilmiş olsa da, hikâyenin feminist gerekçeler eşliğinde evlilik içi rollerin yeterince eleştirmediğini düşünmek mümkündü. Fakat burada bu durum tepetaklak olmuş. Mira’nın kurtuluşu ve bastırılmış duygularıyla taarruza geçen kişi olması her şeyi çok daha ilginç ve gergin kılmış. Amerikalı modern bir çiftin gözünden yeniden incelenen aile ve aile içi kimlikler, özellikle ‘anne’nin çocuğunu terk eden olması, anlayış göstermesi konusunda seyirciye sarsıntılı hezeyanlar yaşatabiliyor. Meseleye görünenden çok daha derinlere bakınca, kusurlu olan gerçeği, belirsizliği, korkuyu, budalalığı görüyoruz. Ve kadınlar olarak bize yüklenen roller ile aslında nasıl bir ceremenin içine düşmüş olduğumuzu Mira’nın taarruzu ile görmek mümkün.

MUHTEŞEM J. CHASTAIN

Erkekler, kadınlar, aşk ve cinsellik üzerinden insan ilişkilerinin karmaşıklığını neredeyse acımasız bir dürüstlükte inceleyen Bir Evlilikten Manzaralar henüz yayınlanmış olan ilk iki bölümü itibariyle iyi bir yönetmenlik, harika yazılmış bir senaryonun çok doğru aktarımı ile bir sanat eseri gibi duruyor. İlk sahnesinden itibaren özel ve olgun bir şeyin içerisine girdiğinizi anlıyorsunuz. Müdahaleci olmayan yönetmenlik bu kadar nazik davranırken bir yandan dilinin bu denli güçlü bir ifadeye dönmesi oldukça değerli. Oscar Isaac’ın partneri Jessica Chastain ile uyumu (aslında ilk düşünülen isim Michelle Williams idi son anda kendisi dahil oldu) muhteşem. Chastain’in, Mira’nın gücünü, sosyal farkındalığını ve kontrollü dışavurumunu, kısıtladığı duygu durumlarını, bir an içinde, saniyelik tek seferde ifade etmesi inanılmaz! Hiçbir şey için olmasa bile bu oyunculuklar için izlenir.